Gökhan Özcan: Kelimeler kime konuşur?
Follow @dusuncemektebi2
Hayat, dönüp bakanlara, kusursuz düzeni ve işleyişi içinde bilmedikleri sırlarını aşikar ediyor her an. Dönüp bakıyor muyuz?
KonuÅŸmayı kimden öÄŸrendik? Kelimeler arasından bize göre olanı, o ana yakışanı, ifadeler arasından o ifadeyi taşıyanı seçmeyi nereden bildik? Kelimeleri anlamlarına göre ardı ardına sıralamanın, bütün, bir yöne doÄŸru ilerleyen sözleri bir araya getirmenin ilmini nereden aldık? Kelimeler olmasa, o kelimeler gelip bize iliÅŸmese, rutin düzeni içinde kendiliÄŸinden iÅŸleyen biyolojik bir organizmadan öte bir ÅŸey olabilir miydik? Kelimeler bizi insan kıldı, bize bir hayat giydirdi. Ve bu mucizevi buluÅŸma yaÅŸadığımız her an böyle, kendi sırrınca, kendi oluÅŸuyla gerçekleÅŸmeye devam ediyor.
“Duydum ki bir papaÄŸanın karşısına koyarlar bir ayna. PapaÄŸan aynanın yüzüne bakınca, kendi gibi birini görür aynada. Güzel sesli ve dost canlısı biri konuÅŸmaya baÅŸlar aynanın arkasında. O güzel papaÄŸan da sanır ki karşısındaki papaÄŸanın sesidir bu. Bir söz iÅŸitince kapılır sevince, konuÅŸmayı öÄŸrenir böylelikle” buyurmuÅŸ Feridüddin Attar, muhteÅŸem, engin ‘Esrârnâme’sinde.
Dönüp kendi aÄŸzımızdan çıkan kelimelere bakıyor muyuz? Onları derinden, kendi anlamlarınca, içlerinde taşıdıkları derinliklerle, her biri bir mucize gibi ortaya çıkışlarıyla, herkesten önce bize sesleniÅŸleriyle, bize söyledikleri ve söyleyiÅŸleriyle iÅŸitiyor muyuz? Aldığımız her nefeste alemde yeni bir mucize, yeni bir doÄŸuÅŸ, yeni bir diriliÅŸ gerçekleÅŸiyor. Ve alınan her nefeste bunun gibi sonsuz mucize... Hayat, dönüp bakanlara, kusursuz düzeni ve iÅŸleyiÅŸi içinde bilmedikleri sırlarını aÅŸikar ediyor her an. Dönüp bakıyor muyuz?
“Ä°nsan biraz belgesel izleyince doÄŸadaki olaÄŸanüstü hikayeler karşısında hayrete düÅŸüyor” dedi yanındakine dönerek. “O görüntüleri aslında doÄŸadan çekiyorlar” dedi yanındaki.
Bütün ekranlarımız, ekranları dolduran duvar kağıtları, evlerimizin, bürolarımızın duvarlarındaki çerçeveler, giysilerimizin desenleri, çalışma ortamlarımızın arka planları doÄŸal güzelliklerin fotoÄŸraflarıyla, resimleriyle dolu... Ve dönüp gerçek bir merakla bakmadığımız çevremiz o doÄŸanın kendisiyle!
“O goncalar minik geyiklerden oluÅŸma bir sürünün toynakları gibiydi. O çiçekler tıpkı... hayır, çiçeklerden baÅŸka bir ÅŸeye benzemiyordu. Yaprakları da çıktıklarında sadece yaprak gibi olacaklardı. AÄŸaca bu kadar benzeyen baÅŸka bir aÄŸaç görmemiÅŸtim hiç. Bu çok rahatlatıcıydı. Köklerini ve gövdesini düÅŸündüm. Kökleriyle gövdesinin yukarıya, dallardan goncalara, çiçeklere ve yapraklara su gönderdiÄŸini, sonra yaÄŸmur yağınca suyun yapraklar aracılığıyla aÄŸaca dağıtıldığını düÅŸünmek heyecan verdi. Öyle zekiceydi ki! Soluklarımı hızlandırdı. O aÄŸacın omurgasını ve özünü koruyan kabuklara ÅŸükrettim” diye yazmış Ali Smith, ‘Bütün Hikaye ve DiÄŸerleri’ kitabında.
Ä°nsanı etkileyen her ÅŸey kodlandı, ezbere baÄŸlandı. Etkilenme süreci içimize uÄŸramadan gerçekleÅŸir oldu. Etkilenmiyoruz artık, mutad ‘etkilenme’ durumlarını üstümüze giyip çıkarıyoruz. Aksi halde, etkilenmelerimizden insanlığımıza özünden dokunan gerçek bir ‘etki’ hasıl olurdu. Bizi etkilendiÄŸimizi ÅŸeylere yönlendiren bir iç yönelim ortaya çıkardı. Biz sürekli, adeta periyodik olarak, neredeyse belli bir törensellik içinde ve yine neredeyse her zaman dışa dönük olarak ‘etkilenme’ler yaşıyoruz. Bu bağırgan etkilenme kültüründen, yazık ki, bizi etkilendiÄŸimiz ÅŸeyleri gerçekten görmeye sevk edecek bir meyil, bir yönelim çıkmıyor. Kupkuru hayatlarımızı kendi gözlerimizden kaçırmak için bulduÄŸumuz küçük yalanlardan biri de bu!
“Farkında mısınız?” diye sordu beyaz saçlı adam, “Nefes kesici olduÄŸunu söylediÄŸimiz bir güzellik, artık hiçbirimizin nefesini kesmiyor!”
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.