Nasıl bir bulut olmalı ki, kızıldan karaya; yaprak yeşilinden zehir yeşiline dönüyor. Ardından bir deli rüzgâr! Rüzgâr ama nasıl bir rüzgâr? Rüzgâr değil bu bir hışım. Fırtınay
Müminin muradı ne dünyada huzur ve mutluluk, ne servet ne sevinçtir. Onun hedefi Allah rızasıdır.
Bu ben miyim yâ Rabbi? Soluduğum hava, sağlıkla aldığım nefes, attığım adım, söylediğim söz, işte kulak-ayak-göz-parmak vesaire. Bütün bunlar için binlerce şükür.
Yaşadığımız çağın zihniyeti, hayat tarzı, haz ve hız üzerine kurulu. Bu iki unsur sabrın düşmanıdır. İkisi de nefse hitap eder. Demek ki modern teknolojik hayat bizden sabrı alıp g�
Bu satırları salgın sebebi ile vaka sayılarının elli binleri aştığı vefat sayılarının iki yüz ellileri geçtiği günlerde yazıyorum.
Çok yağmış kar, tipi var, kimbilir ne zamandır yağıyor. Hava durumunu, yol durumunu öğrenmek isteyenler nasılsa öğrenmişler. Zaten Meteoroloji, Kara Yolları saat başı ajans içinde sü
Yaklaşan yaklaştığında. Mizan kurulduğunda, huzura çıkıldığında. Ağlatan da, güldüren de O’dur.
Cemaatta rahmet tefrikada azap vardır. Müşterek yolumuzun Ehl-i Sünnet olduğunu kabul edelim. Bu kabul ile dünyaya söyleyecek bir sözümüz (tezimiz) olduğunu ilan edelim.
Doksanların başında ülke çapında yapılan bir ankete göre halkımızın %90’ı bahçe içinde müstakil ve tek katlı bir evde yaşamak istiyor.
Hukuk siyasetten, siyaset iktisattan, iktisat hukuktan bunların hepsi ahlâktan bağımsız olamaz. Hepsinin birbiri ile irtibatını adalet sağlar. Adaletin-ahlâkın mercii Hududullah’tır.
Yapabileceğiniz en küçük bir iyiliği bile hakir görmeyin. Elinizden bir şey gelmiyorsa bari güler yüz gösterin. Evinizde tencere kaynıyorsa bize yetmez demeyin, suyunu biraz fazla katıp ko
Sanayi toplumunun ferdi çekmiş varlığın esrarını “kafam güzel, dokunma” diyor. Sıkıysa dokun, derhal yaptırım uygulanır sana. “Mars’a yerleşme” hayalini kuruyorken nereden çı
“Mevlid” hayatımızdan çıkıp gidiyor ve asker uğurlayan gençler yol kesip, meşale yakıp, arabalarla drift çekiyorlarsa bu durum neye delâlet ediyor? “Bizi biz yapan değerler”in gün
“Dünya nihayet suyun kıymetini anladı” diyeceğim ama, diyemiyorum. Çünkü insanoğlunun “dünya nimetleri” ile arasında epeyce bir zamandan beri istismara dayalı bir münasebet var.
“Dünyada değişmeyen tek şey vardır, o da değişim”. Oysa kapitalizmin kanunları bize “Hiçbir şeyin değişmemesi için her şeyin değiştirildiğini” cebrî olarak kabul ettirmiştir