Mustafa Kutlu: Sabır
Follow @dusuncemektebi2
Yaşadığımız çağın zihniyeti, hayat tarzı, haz ve hız üzerine kurulu. Bu iki unsur sabrın düşmanıdır. İkisi de nefse hitap eder. Demek ki modern teknolojik hayat bizden sabrı alıp götürüyor.
Ä°nsanoÄŸlu zayıf mahluk. Sıcak olur sıcaktan, soÄŸuk olur soÄŸuktan; az olur azdan, çok olur çoktan ÅŸikâyet eder. Nefis dokuz canlıdır, gördüÄŸünü ister. Canımız-malımız selamette, keyfimiz yerinde ise güler oynarız; bu nimetlere ÅŸükretmek aklımızdan geçmez; az bir tehlikeye düÅŸelim, biraz canımız yansın hemen feryada baÅŸlarız.
Sabır dünya hayatında nefisle olan imtihanımızın baÅŸlıca ölçüsüdür. Bakınız onun mânâları içinde neler var: Bir kere katlanılması zor acılar, sıkıntılar, haksızlıklar karşısında metin olmak lazımdır. Yoksulluk, yakınların ölümü, ayrılık, hastalık ve burada saymayı lüzumsuz bulduÄŸum pek çok felaket karşısında ÅŸikâyet etmeden, sızlanmadan olana rıza göstermek her babayiÄŸidin harcı deÄŸildir. Parmağımıza diken batsa dünya başımıza yıkılmış gibi feryat ederiz.
AteÅŸ düÅŸtüÄŸü yeri yakar. DoÄŸru. Veren de Allah, alan da Allah. Madem ona teslim olmuÅŸuz; “lütfun da hoÅŸ, kahrın da hoÅŸ” diyebilmeliyiz. Ama nerde?
En basit meseleler yüzünden aniden parlayarak ya kavgaya tutuÅŸur; ya bağırmaya baÅŸlarız. Öfkesini dizginleyenlere ne mutlu. Beklemeye tahammülümüz yoktur, çokluk sıraya riayet edemeyiz. Ne olacaksa bir an önce olsun, ne gelecekse bir an önce gelsin deriz. Bunun temelinde nefsin “elde etme, tatmin olma” duygusu yatar. Bir kere azdı mı durdurmak her kiÅŸinin deÄŸil, er kiÅŸinin harcıdır. Oysa nefsin bu sınır tanımayan arzuları hem kendi ruhumuza, hem bedenimize, hem de çoÄŸu kere baÅŸkalarına zarar vermektedir.
Cenab-ı Hakk’ın yasak kıldığı bütün eylemler ÅŸeytanın iÄŸvası ile nefse hoÅŸ gösterilir. Ä°ÅŸte bu “bile bile lades” gibi bir ÅŸeydir. Ä°çki, kumar, ÅŸehvet, hile, yalan, haksız kazanç, haksız elde edilen makam, ÅŸöhret, ne kadar zararlı ÅŸey varsa nefsin esiri olan kiÅŸi bunların peÅŸinde koÅŸar. Nefsin bu sayısız istekleri ile mücadele sabrın en önde gelen özelliÄŸidir. Sabır en baÅŸta nefse karşı kazanılmış bir zaferdir. Kur’an-ı Kerim’de üzerinde çok durulan bir husustur. Hz. Peygamber de sabırla ilgili pek çok hadis söylemiÅŸtir.
Cenab-ı Hakk’ın biz insanlara gönderdiÄŸi bütün peygamberler Hakk’ı tebliÄŸ için büyük acılara dayanmak zorunda kaldılar. Peygamberler tarihi bu ibretli kıssalar ile doludur ve her birinin merkezinde sabır durmaktadır.
Hz. Peygamber: “Sabır (hadisenin) sarsıntı tesiri yaptığı ilk anda gösterilen tahammüldür” buyurmuÅŸtur. Buna baÄŸlı olarak “Sabır ilk vuruÅŸta olur” denilmiÅŸtir.
Günümüzde insanlar sabrı unuttu. Hatta onu lüzumsuz buluyor. Her ne istiyorlarsa “Hemen, ÅŸimdi” olmalı diyorlar. Bunu bir hayat tarzı yapmışlar. Elbette ki öte dünyaya inanmayan, hesap gününü kabul etmeyenler “gün bu gün, saat bu saat” diyebilir. Dünyaya bir kere geliyoruz; ye-iç-gül-eÄŸlen-def-i hacet et-seviÅŸ, güçlü ol-üstün ol-baÅŸkalarına emret-nimetler senin, külfetler baÅŸkalarının olsun, “ga” deyince su, “gı” deyince et gelsin diyebilir. AlabildiÄŸine bencil, alabildiÄŸine merhametsiz olabilir. Kendisine zarar gelmesin de, kime gelirse gelsin diyebilir. Ancak inananlar böyle davranamaz. Onlar sabr-ı cemil sahibi olmak zorundadırlar.
Cüneyd-i BaÄŸdadî’ye sormuÅŸlar, sabır nedir diye. “Yüzünü ekÅŸitmeden acıyı yudum yudum içine sindirmektir” demiÅŸ. Hz. Ali “Vücuda göre baÅŸ ne ise, imana göre sabır odur” demiÅŸ.
Cenab-ı Allah “Sabredenleri amellerin en güzeline verdiÄŸimiz ecir ile mükafatlandıracağız” (Nahl-96) buyuruyor.
Ebu Muhammed Cerirî “Sabır, kalp sükun içinde bulunduÄŸu halde nimetle mihnet arasında fark görmemektir” diyor.
Åžimdi bir lahza durup düÅŸünün. Hangimiz nimetle mihnet arasında fark görmüyoruz. Hemen hepimiz “Rabbena hep bana” demeye alışmışız.
YaÅŸadığımız çağın zihniyeti, hayat tarzı, haz ve hız üzerine kurulu.
Bu iki unsur sabrın düÅŸmanıdır. Ä°kisi de nefse hitap eder. Demek ki modern teknolojik hayat bizden sabrı alıp götürüyor.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.