Sosyal Medya

Mustafa Kutlu: Salgına karşı yürütülen savaş destanı

Bu satırları salgın sebebi ile vaka sayılarının elli binleri aştığı vefat sayılarının iki yüz ellileri geçtiği günlerde yazıyorum.



Bir ÅŸu kadar zamandan beri tüm dünyada olduÄŸu gibi ülkemizde de korona ile savaÅŸ devam ediyor.
 
Bu süreçte saÄŸlık çalışanlarımızdan yüzlerce ÅŸehit verdik.
 
Mehmetçik nasıl ki gece-gündüz demeden sınırlarımızı bekliyor, terörle savaşıyor, her geçen gün memleketin dört bir yanına ÅŸehit cenazeleri geliyorsa; saÄŸlık çalışanlarımız da görünmeyen düÅŸman “virüs”e karşı aynı kararlılık ile mücadele vermektedir.
 
Hükümetimiz, SaÄŸlık Bakanımız, tüm bakanlık personeli, hastahanelerimiz, bütünüyle saÄŸlıkçılarımız (filyasyon ekipleri dahil) yükü gittikçe ağırlaÅŸan bu savaşın ön safındadırlar.
 
Mübarek Ramazan hürmetine alınan tedbirlere uymak bir yana, duaya açılan ellerimiz ve kalplerimizle adeta destan yazan bu kadrolara dua etmek her müminin boynuna borçtur.
 
Her aile, ana-baba-çocuklar nasıl ki askere giden delikanlının ardından dua ediyor, saÄŸ-selâmet dönmesini diliyor, ÅŸunu bilelim ki her saÄŸlık çalışanımız da cepheye giden bir savaÅŸçıdır. Onun mesaisi günler-aylar-yıllar süren uzun bir mücadeledir. Evinden, evladından uzakta, onlarla görüÅŸmesi bile yasaklanmış bir konumdadırlar. Bu sıkıntıya, bu mesaiye çelikten zihin ve sinir olsa zor dayanır.
 
Virüsün yaygınlığı ve mutasyonu ile aşıya olan ihtiyaç fazlalaÅŸmış, aşı neredeyse tek çare olmuÅŸtur.
 
Buna mukabil “VahÅŸi kapitalizm”in kan damlayan diÅŸlerini bir kez daha gördük.
 
Aşı savaÅŸları tüm acımasızlığı ile sürdü. Aşıyı üreten ülkeler birbirine düÅŸtü.
 
Almanya gibi geliÅŸmiÅŸ ülkeler dahi aşılama yolunda yaya kaldılar. Firmalar, ÅŸirketler pazarlığı kıyasıya sürdürüyor. Altta kalanın canı çıkmış kimin umurunda. Halen yüzden fazla ülkeye aşı gitmedi.
 
Bu manzara karşısında “insan hakları”ndan, adaletten bahsetmenin mânası yoktur.
 
“Tek diÅŸi kalmış canavar”ın gerçek yüzü böyle zamanlarda belli oluyor. Bazı ülkeler ürettikleri aşının milyonlarca dozunu geleceÄŸi düÅŸünerek satmayıp gizlece depoluyor.
 
Ancak dünyadaki bu sömürü düzeninin sür-git böyle devam edeceÄŸi ÅŸüphelidir. Varlıklı ülkelerin, ÅŸirketlerin, servetlerine pandemi sayesinde servet katanların eceli yoksulların gözyaşında boÄŸulmak veya kanlarında can vermek olacaktır.
 
Mübarek Ramazan ayında herkes bir “vicdan muhasebesi” yapmalıdır. Vicdan hakkında birkaç söz söylemenin sırasıdır.
 
Yazıda, konuÅŸmada, tartışmada dine inanmayan veya en azından dindar olmayanlar dinin emir ve yasaklarını ilgilendiren bir konu irdelendiÄŸinde çıkış noktası bulamayınca “Bunu kiÅŸinin vicdanına bırakmak” lazım geldiÄŸini söyler. (Bir de belki “kamuoyu” mânasına da alınabilecek, ama ondan daha mistik, daha kutsal “toplum vicdanı” var ki; isteyen iÅŸine geldiÄŸi gibi kullanıyor. Nerden biliyorsun kardeÅŸim toplum vicdanının ne diyeceÄŸini?)
 
“Vicdan”ın bir mânası da zaten “din ve inanç”tır unutmayalım.
 
Lügatte ÅŸöyle geçiyor: “KiÅŸiyi kendi davranışları hakkında bir yargıya; iyilikten huzur, kötülükten azap duymasına iten duygu”.
 
Tarifi daha açık ve anlaşılır kılmak için kelimenin sıfat olarak kullanımına bakalım.
 
Mesela “vicdansız adam” denildiÄŸinde ÅŸu anlaşılır: “BaÅŸkalarının hakkını gözetmeyen, âdil ve merhametli olmayan, insafsız, acımasız, kötü”.
 
Bu tarifin temelinde din ve ahlak vardır. Bazıları “ahlak” dememek için (Çünkü onun da temeli dine dayanıyor) “etik” derler. Felsefe profesörü Teoman Duralı’ya sordum: “Hocam ahlak ve etik” arasında bir fark var mı?” diye. Yoktur dedi. Ä°lave etti: Ahlakın da temeli ilahidir.
 
Ancak en güzel tarifi rahmetli hocamız Nurettin Topçu yapmıştır: “Vicdan Cenab-ı Hakk’ın kalbimizdeki sesidir”.
 
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.