Sosyal Medya

Mustafa Kutlu: Şükür

Bu ben miyim yâ Rabbi? Soluduğum hava, sağlıkla aldığım nefes, attığım adım, söylediğim söz, işte kulak-ayak-göz-parmak vesaire. Bütün bunlar için binlerce şükür.



Hani Yunus Emre der ya: “Miskin Yunus bîçâreyim BaÅŸtan ayaÄŸa yâreyim”
 
Bunun gibi, çok seyrek de olsa gafletten kurtulduÄŸum anlarda; bir etrafıma bir de kendime bakıp “baÅŸtan ayaÄŸa” ÅŸükre garkoluyorum. Sevincimden aÄŸlarken kendi kendime:
 
- Bu ben miyim yâ Rabbi?
 
- Bunlar çiçek açmış kiraz aÄŸaçları, ÅŸu öten kuÅŸ kanarya mı?
 
SoluduÄŸum hava, saÄŸlıkla aldığım nefes, attığım adım, söylediÄŸim söz, iÅŸte kulak-ayak-göz-parmak vesaire. Bütün bunlar için; ÅŸu içtiÄŸim su, bastığım toprak için, kalbime koyduÄŸun iman, içime doÄŸan nur, önüme açtığın yol, aklıma düÅŸürdüÄŸün fikir, dilime dolanan kelime-i tevhid için ve daha neler neler için; anam-babam-eÅŸim-evlâdım-kardeÅŸim-arkadaşım-yerim-yurdum-sağım-solum-aklım-fikrim (ne sayarsın bre abdal) saymaya kudretim yetmeyecek her ÅŸey için binlerce ÅŸükür.
 
Belki o anda ıssız bir daÄŸ başında, veya küçük bir mescitte, ya da iftar sofrasındayım.
 
GözyaÅŸları ile, dua ile, secde ile ÅŸükür diyorum. Çok ÅŸükür bu ihsana, bu nimete, bu devlete.
 
Diyorum ya, işte bu bir anlık bir şeydir.
 
O an geliyor ve geçiyor.
 
“Göçtü kervan kaldık daÄŸlar başında” misali.
 
Ve yeniden pis nefsime dönüp “buyur” diyorum.
 
Her günahkâr-âciz kul gibi, her dünya ile hem-hal olan âdem gibi kendimi mâsivanın kollarına atıyorum. Az önce “bu ben miyim” diye hayretle temaÅŸa ettiÄŸim kendimi.
 
Ne tuhaf! Ne acı! Olmamış, ham ervahın sefaleti. KeÅŸke o ÅŸükür halini avucumda-içimde-aklımda-kalbimde sürekli tutabilsem.
 
Tasavvuf ehli, “Åžükür, nimeti deÄŸil, onu sana nasip edeni görmektir” diyor. Ve ilave ediyor: “Avam yenecek-içilecek-giyilecek ÅŸeylere ÅŸükreder, havas kalbe gelen feyze ÅŸükreder”.
 
Hz. Peygamber daima “Zikreden dil, ÅŸükreden kalbe” sahip olmayı dilemiÅŸti. “Yemek yiyip ÅŸükreden, oruç tutup sabreden gibidir” buyurmuÅŸtu.
 
Servetin ÅŸükrü muhtaçlara yardım, bilginin ÅŸükrü onu insanların yararına kullanmak, sıhhatin ÅŸükrü Allah’a ibadet-insanlara hizmet...
 
Abdülkadir Geylani Hazretleri Fütûhu’l-Gayb adlı eserinde üç tür ÅŸükürden bahsediyor:
 
Dil ile ÅŸükür: Nimetin Allah’tan olduÄŸunu kabul ve yaratıklara nispeti terk etmek. Ne kendine, ne güç-kuvvet ve kazancına, ne de bir baÅŸkasına isnat etmemek. Çünkü sen de, onlar da hep o nimet için sebep-âlet ve vasıtasınız.
 
Kalp ile ÅŸükür: Dil ile yaptığın ÅŸükür aslında kalpteki ÅŸükrün ifadesidir. Cenab-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de “Allah, gizli ve açık olarak nimetlerini size bol bol vermiÅŸtir” (Lokman), “Sizde nimet adına ne varsa, hepsi Allah’tandır” (Nahl), “Allah’ın nimetlerini sayacak olsanız saymakla bitiremezsiniz” (Ä°brahim) buyurmaktadır. Müminin kalbi bu ihsana ÅŸükür ile dolar, taÅŸar.
 
Organların ÅŸükrü: Bu ise insanın bütün varlığı, benliÄŸi, organları ile tam ve kâmil bir biçimde ibadete yönelmesidir.
 
Cenab-ı Hakk’ın sayısız nimetlerini fark ettikçe ve bunlardan nasibimize düÅŸene sahip oldukça içimi hem bir sevinç, hem de garip bir yeis kaplıyor.
 
Herhalde ve muhakkak bunca nimetin ÅŸükrünü layıkı ile eda edemiyorum. Ä°nsan bir an nefessiz kaldığını düÅŸünse; bir lahza göremez, bir an konuÅŸamaz olduÄŸunu tasavvur etse dehÅŸete kapılıyor. Ya kararan kalbinde imandan eser kalmaz ise, ya büsbütün nefsin emrine girersen...
 
Bu endiÅŸeler içinde ÅŸöyle diyorum: Ancak her nefeste “Allah” diyenler gerçekten ÅŸükrediyorlar. Bu hesap ancak böyle görülür. Sonra başım acz içinde önüme düÅŸüyor. Benim gibiler ancak Hakk’ın hesaba sığmayan rahmeti ile paçayı kurtarabilir.
 
Ne diyelim: Allah Kerim!..
 
Not: Bu yazıya bir dipnot düÅŸmeden edemedim: Åžunu aklımızdan çıkarmayalım: Ä°nsanlara teÅŸekkür etmeyenler Allah’a da ÅŸükretmezler.
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.