Hüseyin Akın / Milli Gazete
Arapça'da 'ilim' ve 'amel' kelimelerinin aynı harflerden ('ayn/ lâm/mîm) kaynaklandığını, bu iki kelimenin sözkonusu harflerin altı kombinasyonundan ikisini oluşturduğunu vurgulayan Abdurr
Görsel anlamda imgenin, sözlü kültüre baskın çıktığı noktada, dünya da büyüden arınmaya başladı. Çünkü sadece görülebilen-algılanabilen-ölçülebilen gerçeklik, tek ve makbul
Kıymet ve kıyamet kelimelerinin birbirine bu kadar yakın olmasına ne demeli? Bilinmeyen yahut verilmeyen her kıymet, muhatabı için kıyamet anlamına gelebiliyor.
Gürültü kelimeleri eziyor, anlamları bastırıyor. İhtiras samimiyeti kemirerek besleniyor, büyüyor, palazlanıyor. Yüksek sesle söylendiğinde kulağa masum gibi gelen yalanlar gerçeği par
Kadın ve cinayet kelimelerinin bir arada zikredilme sıklığı tarih kadar eski olmalı. Kadın “mahrem” olmaktan, dokunulmaz olmaktan çıktıkça/çıkarıldıkça şiddetin dozu artıyor. Üs
Reşit Galip’in Türk’ü, Maarif Vekâleti komisyonunca türetilen kelimeleri kullanan, Alpin ırkından, kafatası brakisefal, ecdadı olarak Hitit ve Sümerlileri bilen, Parisli gibi yaşayan ya
Galeyan zamanlarında sadece bir kıvılcıma bakar, bu işlerin sosyal lince dönüşebilme ihtimali. Kısa bir süre sonra herkesin birbirinden şüphelendiği ve nefret ettiği bir toplum olmayalı
Türkiye Libya’da şu ana kadar tıkanmış bir barış ihtimalinin önünü açarak anahtar rolünü oynarken dünyanın barış söylemlernin ikiyüzlülüğünü de sergilemiş oldu. Malum herkes
Sezai Karakoç denince aşk geliyor aklıma. Bu yere düşüp kirlenmiş anlamından farklı bir aşk. Hikmete, doğuya, tarihe, bilgeliğe, fedakârlığa, yalnızlığa sevk eden, hayatı bir ideal
Çocuk yetiştirirken anne ve babaların kafalarını kurcalayan en önemli soruların başında, çocuklarına iyi bir geleceği nasıl temin edecekleri geliyor…
Sözlükte “bedbaht, talihsiz; günahkâr, âsi” gibi mânalara gelen şakî kelimesinin çoğuludur. Ancak eşkıya Türkçe’de farklı bir anlam kazanmış olup “yol kesen” mânasına gele
DİKKATLİ ve titiz bir okuma, Anonim Tevârih-i Âl-i Osmanlar ile Aşıkpaşaoğlu’nun Tevârih-i Âl-i Osman adlı eserindeki ilginç bir noktayı tebarüz ettirir: Hem meçhul müellif(ler) hem
Hayati İnanç Türkçe'deki yabancı kökenli kelimelerin çıkartılması sonrası ortaya çıkacak tabloyu şahsına münhasır nüktedanlığı ile hicvetti.
Kelimelerin etimolojik ve semantik maceralarına meraklı olduğumdan daha önce çeşitli vesilelerle söz etmiştim.