Müslümanlar bütün dünyada ya kamplara tıkılıyor ya da bombalara tutuluyor. . Dışlanıyorlar, ötekileştiriliyorlar, toplama kamplarına dolduruluyor, yurttaşlık kimlikleri yırtılıyor,
Afilli dükkanların alışveriş yapmaya odaklı auraları içinde bir dükkandan bir dükkana savrulurken, geçen beyhude zamanın uzun saatlerini, dakikalar olarak görmekteyiz. Çünkü bu binalar
Amerika’yla, İsrail’le ve Avrupa’yla ittifakın ülke ve toplum için ağır bedelleri olduğu gibi Rusya ve Çin’le ittifakın ağır bedelleri de oluyor/olacak elbette. Suriye’den sonra L
‘Öteki’nin olması için kişinin öncelikle ‘ben’ demesi gerekir. Oysa bizim ahlak ve itikadımızda ‘ben’ demek terk-i edeptir. Terk-i edeptir, çünkü bunu diyen ‘benlik davası’
Geçen hafta “Türkiye’nin Parazit’i nerede?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Elbette kişisel yazarlık tarihimin en az okunan ve en az tepki alan yazısı oldu. Niçin “elbette” diyo
İslâm, üstünlük için tek kural tanıdı: Allah yolunda yarışta öne geçme üstünlüğü. Zenciye de, beyaza da açık bir yol. Ancak çalışarak üstün olabilirsin. En üstün olduğun and
Tanzimat sonrasındaki tecrübeler de gösteriyor ki, bütün bu işi yapacak olan yetişmiş, kaliteli hukukçulardır. Değişebilir hükümleri de güncellemek basit ve sıradan bir iş değildir.
Milli devletlerin sahip oldukları toprak parçaları, dominant devletlerin kontrolünde yeni bir dünya sistemi içerisinde ulusun kendi çıkarı haricinde kullanılabilir mi? İşte bu sorular ulus
İbrahim Kalın, ''Akıl ve Erdem'' adlı eserinin üçüncü bölümünde; İnsan kelimesinin kökenini oluşturan ünsiyet ve yakınlık kelimesi için bir şerh koyma gereği duyar ve ünsiyet ve y
Bugünün dünyası, her geçen gün daha yoğun bir şekilde askerileşen bir dünyadır. Bilim ve teknoloji, daha çok silahlanmaya hizmet ediyor, insani amaçlardan çok, askeri ve ideolojik ama�
Muhabbet yoksuluyuz, yani muhabbete muhtacız, burası kesin. Yoksuluz, çünkü muhabbetten yoksunuz.
Kuşkusuz siyasette tereddüt, bir tedbir olsa da; tedbir örtülmeye başladığında bir tehdittir. Bu yüzden büyük bir imparatorluk bakiyesi olan Türkiye’nin tarihi coğrafyasındaki olaylara
“İyi fikirlere ihtiyacımız var” dedi kürsüdeki adam. “İyi insanlar olmadan mı?” diye geçirdi içinden dinleyenlerden biri.
Türkiye’de İslamcılık cereyanının harekete dönüşmesi 1908’li yıllarda gerçekleşse de cereyanın ‘‘fikri’’ yansıması Islahat Fermanı ile başlamaktadır.[5] Hatta bu süreç,
Düşünerek ve hissederek yaşadığımız için unutmadık. Hayatın sebebini ve gayesini unutmayan, yaşadığı hayatı da unutmaz. Yaşamak inanmaktır, inanarak düşünmektir, düşünerek duyg