Mustafa Kutlu: 'Ben'' demeyen dil için ''öteki' kavramı yoktur
Follow @dusuncemektebi2
‘Öteki’nin olması için kişinin öncelikle ‘ben’ demesi gerekir. Oysa bizim ahlak ve itikadımızda ‘ben’ demek terk-i edeptir. Terk-i edeptir, çünkü bunu diyen ‘benlik davası’ güdüyordur.
‘Benlik davası’nın aslı kiÅŸinin Hakk’ı inkar ile kendini (insanı) dünyanın merkezine koymasıdır. O Tanrı’nın varlığını özgürlüÄŸe mani görür. Aklınca Tanrı’dan kurtulunca özgür olacaktır. Bunun bir adı da ‘kibir’dir. Kibrin en üst makamı, nefsin ihtirası, ÅŸeytanın saptırmasıdır.
Oysa inancımıza göre kiÅŸi ancak Allah’a ‘kul’ olursa hürriyetine kavuÅŸur.
Süleyman UludaÄŸ Tasavvuf Terimleri SözlüÄŸü’nde (Marifet Yay., 1995) ‘hürriyet’i ÅŸöyle tarif ediyor:
‘Nurların nurunun tecellisinde mahv ve yok olanlar her çeÅŸit kayıt ve eserlere kul olmaktan kurtuldukları zaman hür olurlar (KâÅŸânî, Ta’rifat).
En yüksek seviyede Allah’a kul olma haline ‘hürriyet’ denir. Hakk’a tam kul olan tam hür olur. Ârifin son makamı hürriyettir. (Luma, 450, 513).
Açıkçası ‘benlik’ ki bu sonunda ‘birey’ denilen ÅŸeyin aslını teÅŸkil eder; kibir, gurur ve egoizmdir. Benlik sadece Allah’a mahsustur. Ä°nsanın varoluÅŸ gayesi Cenab-ı Hakk’a hakkıyla ‘kul’ olmaktır. Bu sebeple benliÄŸi (nefsi) ortadan kaldırmak icab eder. Yunus Emre ÅŸöyle diyor:
“Ä°lahî bir aÅŸk ver bana kandalığım bilmeyeyim
Yavu kılayım ben beni, isteyu ben bulmayayım
Al gider benden benliÄŸi, doldur içime senliÄŸi
Bu dünyada öldür beni, varıp anda ölmeyeyim.”
‘Ölmeden önce ölünüz buyruÄŸu’ nefsin yokedilmesi, bu yolla kibirden, gururdan kurtulmaktır.
Yine Yunus Hakk’a vasıl olunca vecd hali ile ÅŸunları söylüyor:
“Canlar canını buldum, bu canım yaÄŸma olsun
Assı ziyandan geçtim, dükkanım yaÄŸma olsun
Ben benliÄŸimden geçtim, gözüm hicabın açtım
Dost vaslına iriÅŸtim gümanım yaÄŸma olsun.”
BenliÄŸin diÄŸer bir adı da ‘enaniyet’tir. Enaniyet tasavvufta kiÅŸinin ‘ben’ demesidir. (Ä°bn Arabi-Istılahat). Sâlik ile Mevlası arasındaki en kalın perde ‘ben’ ve ‘benlik’tir.
Burada meseleyi ÅŸahsiyetten vazgeçmek olarak anlamamalı. Lügatta ÅŸahsiyete ÅŸöyle mânâ veriliyor: Bir kimsenin ÅŸahsına ve nefsine ait özelliklerin, rûhî ve mânevî niteliklerin bütünü. Ayrıca yüksek ahlaklı, deÄŸerli kiÅŸi de ÅŸahsiyet sahibidir. Åžahsiyet sahibi kiÅŸiliÄŸinden taviz vermez.
Peki son zamanlarda çok sık kullanılan ‘öteki’, ‘ötekileÅŸtirmek’ nereden çıktı? Kelimeyi (kavramı) ilk kullanan bir Yahudi’dir: Emmanuel Levinas.
Adam kendi açısından haklı. Çünkü onun bakışı ile insanlık ikiye ayrılır: 1- Yahudiler, 2- Ötekiler.
Yahudi seçilmiÅŸ kiÅŸidir. Tanrı ona âleme nizam vermeyi bahÅŸetmiÅŸtir. O üstündür, geride kalanların kıymeti yoktur, onlar ‘öteki’dir.
Rahmetli Nurettin Topçu “Benlik” adlı yazısında ÅŸunları söylüyor:
“Ä°nsan olan benlik sayesinde, yani ÅŸuur ve hürriyetimizin birlikte çalışmalar ile bir büyük kapının tâ eÅŸiÄŸine ulaşıyoruz. Bu kapıyı açabilen orada bir baÅŸka benlik buluyor. Sonsuzluktan bize sunulan bu ilâhî emanet sayesinde azaptan kurtulmak, murada ermek, varlığı sevmek kabil oluyor. Sonu olan varlıkların âleminde sonsuzluÄŸun muradına erdiren bu ilâhî emanet elde edildikten sonra insanın sanatı, eski hayatî benliÄŸini teÅŸkil eden hırsların, tahakküm zevklerinin, heveslerin ve iÅŸtihaların birer birer terki oluyor. Var olmak iradesiyle uzanarak kucakladığı âlemin varlıklarını terk eden insanın bu sanatı, zamanla kendinde tabiî hal oluyor. Bu olgunluk halinde kıskançlıkları ve hevesleri, tahakkümleri ve hasetleri terkediyoruz. Lüksten ve iÅŸtihalardan uzaklaşıyoruz. NeÅŸeyi ve kederi unutuyoruz. Yalnız ilâhî neÅŸeden haz duyuyoruz. Bize ben dedirten ne varsa, ÅŸehvet, servet, ÅŸöhret diye ne varsa hepsini terkediyoruz. Sade göÄŸsümüzdeki kalbin çarpıntısına minnetle ve varlık karşısında duyduÄŸumuz hayretle baÅŸbaÅŸa kalıyoruz. Benlikten kurtulup bütün varlıklara hizmetkâr olarak yaÅŸamak, bizde ÅŸevk oluyor. Kalbimize sık sık soruyoruz: Daha bende ne varsa söyle, terkedeyim?”
YetmiÅŸ iki milleti bir gören ahlakımız kimseyi kendinden ayırt edip (küçümseyip, yabancı sayıp, yabancılaÅŸtırıp) öteki demez, diyemez. Bu batıcı aydın söylemidir. Olur-olmaz yerde kullanmayalım. Böyle kavramlara da sazan gibi dalmayalım.
Kaynak: YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.