Sosyal Medya

Yaşamak inanmak, inanmak düşünerek umut etmektir

Düşünerek ve hissederek yaşadığımız için unutmadık. Hayatın sebebini ve gayesini unutmayan, yaşadığı hayatı da unutmaz. Yaşamak inanmaktır, inanarak düşünmektir, düşünerek duygulanmaktır,



Genel görüÅŸ (belli çevrelerde) ÅŸu: Bırakın canım, insanlar istediÄŸini yapsın, istediÄŸine inansın, istediÄŸi müziÄŸi dinlesin, istediÄŸini okusun, istediÄŸi gibi düÅŸünsün, istediÄŸi gibi konuÅŸsun, istediÄŸi gibi giyinsin, istediÄŸi gibi yaÅŸasın, vs. Peki ama ölçüler yok mu?
 
Akıl ölçüleri, ilim ölçüleri, inanç ölçüleri, sorumluluk ölçüleri, sanat ölçüleri? Ölçü yokluÄŸu demek, deÄŸer yokluÄŸu demektir.
 
‘Herkesin istediÄŸini yapabilmesi’’nden kast olunan ÅŸey, nefsin emrine girip, arzu ve isteklerin emrine girip onlara bir nev’i kulluk yapmaktır. Sadece onu söylüyorsunuz, saçmalıyorsunuz demektir. Ne zamandan beri bu özgürlük oldu? 
 
Hürriyetin/özgürlüÄŸün baÅŸlangıcı ‘Allah’a kulluk’ ile baÅŸlar. Gerçi saçmalama hürriyeti de vardır ama hürriyeti saçmalamaya irca etmek çok büyük yanlıştır! Günümüzde maalesef, birçok meselenin altında iÅŸte bu büyük yanlış yatıyor. Belli kesimlerin isteklerini yerine getirmemek özgürlüÄŸe karşı olma olarak söylenip durulur. 
 
Bugüne kadar en geniÅŸ hürriyet, ‘yozlaÅŸtırma hürriyeti’ olmuÅŸtur. Böyle olunca hürriyetin de yozlaÅŸması tabiidir. Åžöyle insafla bir bakın geriye. Hangi noktadasınız? Ne verdiniz insanlarımıza ve neler kaybettirdiniz? ‘Herkes istediÄŸini yapar’dan baÅŸka deÄŸer tanımamak tek kelimeyle ‘yozlaÅŸma’ taraflısı olmak demektir.
 
Her meÅŸru faaliyetin amacı, insanlara bir ÅŸey kazandırmaktır. Ä°lim de bunun için yapılır, sanat da, tefekkür de. Belli kesimler, sanat adına düÅŸünce adına insanlarımızı istismar ettiler. YozlaÅŸma sömürüsü yaptılar. Gerçek bu. Bilerek yaptılar bunu. ‘Para için’ olanı anlamak kolay. Fakat kolay yoldan bir konuma gelmek ve orada keyif sürmek bencilliÄŸi uÄŸruna yozlaÅŸma sömürüsü yapanları herkes anlayamıyor. Asıl bunlar etkili olma direniÅŸini sürdürüyor, deÄŸiÅŸik motifler ve örtüler kullanarak…
 
DemokratikleÅŸme yokluÄŸundan ÅŸikayet ederken, bu gerçeÄŸi görmezlikten gelmemeliyiz.
 
‘Haklar-hürriyetler neden verilmiyor?’ denilmekte. Vatan bölücülerine, devlet yıkıcılarına müdahaleyi özgürlüÄŸe müdahale olarak görenlere ‘Dur!’ demek zarurettir.
 
‘Sorumluluklar ve görevler’ bir ÅŸuur halinde (eÄŸitim yoluyla) yerleÅŸmedikçe, benimsenmedikçe; dünyanın en mükemmel anayasasını getirseniz bile, ‘haklar, hürriyetler’ ÅŸikayeti bitmeyecektir. Bizim demokratların; koruma geliÅŸtirme, sorumluluk ve görev ÅŸuuru, deÄŸer ölçüleri, bütünlük ve hayatiyet, gibi hiçbir dertleri yok.
 
Korunmayan geliÅŸemez. Aileyi korumazsanız milleti millet yapan deÄŸerleri korumazsanız, insanın ve hayatın bütünlüÄŸünü korumazsanız; neyi nasıl geliÅŸtireceksiniz? Dengeyi korumazsanız; nasıl deÄŸiÅŸip yenileneceksiniz, devamlılığı nasıl saÄŸlayacaksınız? 
 
Ä°nsanı soyutlamak, onu parçalayıp yalnızlaÅŸtırmaktır. Aileye boÅŸ ver, millete boÅŸ ver, deÄŸer hükümlerine ve deÄŸer ölçülerine boÅŸ ver; yaÅŸasın ‘birey’ yaÅŸasın demokrasi! YaÅŸayamaz ki! Yozlaşır ve tanınmaz hale gelir; baÅŸka ÅŸeylere dönüÅŸür, baÅŸka adlar alır. Aynı nakarat devam ediyor, aynı gaflet dayatılıyor. Bazıları da ters yönden buna çanak tutuyor. Fakat böyle gitmez. Gitmeyecek. Asıl telaÅŸ da, bunun fark edilmeye baÅŸlamasından doÄŸuyor.
 
Fikir Hürriyeti’ni geliÅŸtirmeden, en hayatî izahları sunmanın dahi yolunu bulamayız. Hürriyeti, maddî-behimî serbestlik olarak anlayan insanların yetiÅŸmesini ve tahribâtını önleyemeyiz. Bu yaraları saramayız, bu hicrânı dindiremeyiz. Saksı çiçekleriyle baharı getiremeyiz. Ä°nsanımıza, cemiyetimize bütünlüÄŸünü kazandıracak geliÅŸmeleri gerçekleÅŸtiremeyiz. Akıl-inanç, madde-ruh, kültür-medeniyet dengesini kuramayız. Batı’nın trajikomik bir karikatürü olmaktan kurtulamayız.
 
YaÅŸanmayan, hayata nüfuz etmeyen, sosyal tezahür imkanlarından mahrum bırakılan her inanç zayıflar, solar, küllenir. DeÄŸiÅŸenlerle, yozlaÅŸma maÄŸluplarıyla, dostlukları unutmuÅŸ, uyuÅŸmuÅŸ, kendinden kaçmış olanlarla, vefasızlarla bir aradayız. Kızsak da,  kabullenemesek de konumumuz onlara da sahip çıkmamızı gerektiriyor. Bilenlerin bilmiÅŸliÄŸi ile her gün karşılaÅŸsak ne çıkar? Devam edebilenlerle görüÅŸemesek ne gam. Bir ‘merhaba’ bile yeter bazen. Gönül dostlukları, mefkûre dostlukları, inanarak, düÅŸünerek, duyarak yaÅŸayanların dostlukları, hiçbir maddî ve nefsânî tezahüre muhtaç deÄŸildir. Ä°çlerinden tezahür ÅŸansı bulabilenler, hepsini temsil eder. Hepsine yeter. 
 
Umut, onun için en koyu hasretlerde, en ağır hicranlarda bile bitmez. Bitenler bitsin umut bitmez, umudun yaÅŸatıcısı olan dostluklar bitmez. Bir gün dünyadaki misafirliÄŸimiz bitecek; onlar devam edecek. Hatırlamak ve düÅŸünmek birbirinden ayrılmaz. DüÅŸünmeyen yaÅŸadıklarını gözlemleyemez ve bir süzme yapıp ÅŸahsiyetine mal etmediÄŸi için tam ve doÄŸru hatırlayamaz. Öyle yaÅŸaması sebebiyle de düÅŸünüÅŸ zaruretlerinden devamlı olarak kaçmaya baÅŸlar. Kaçarak uyuÅŸur, uyuÅŸarak yozlaşır. Üstadın “Bir hayata çattık ki hayata kurmuÅŸ pusu” mısraında ifadesini bulan bir hal içinde kaybolup gider. 
 
DüÅŸünerek ve hissederek yaÅŸadığımız için unutmadık. Hayatın sebebini ve gayesini unutmayan, yaÅŸadığı hayatı da unutmaz. YaÅŸamak inanmaktır, inanarak düÅŸünmektir, düÅŸünerek duygulanmaktır, mefkûre heyecanıyla istikamet üzere yol almaktır. Bu yürüyüÅŸte hastalıklar da, maddî-manevi rahatsızlıklar da var. Sınav da var, mükafat da mücazat da… Hicranlar ve hasretler var ama dostluklar da var, sevgiler de var. Elbette ki var, iyi ki var, çok ÅŸükür ki var…
 
DüÅŸüncelerin korkunç biçimde çatıştığı dünyamızda ÅŸu amaç hiç unutulmamalı: ‘Herkesin yüce gönüllü yanını tutmak, kimsenin kötü yanını tutmamak.’ Daha geniÅŸ, daha derin bir muhtevayla; ‘Menfilik tavrına buÄŸz etmek, ama onu yapanı kazanmaya çalışmak’   
 
Herkes bir gurbet yolculuÄŸunun çeÅŸitli hasretler içinde. Bir bakıyorsunuz insanların yarısı aÄŸlıyor, yarısı oynuyor yahut insanlar ya aÄŸlıyor, ya oynuyor. Oynayanların çoÄŸu da aÄŸlamamak için oynuyor. Böyle bir psikoloji içinde bulunduÄŸumuzdan dolayı da, bizi biz yapan deÄŸerlerimizin kaybı, bizi ÅŸahsiyetler planının çok ötesinde derinden etkiliyor. Kendimize aÄŸlıyoruz aslında. Habire savrulduk ve hâlâ savrulmaya devam ediyoruz. Her kazandığımızı ruhumuzdan verdiklerimizle ödettiler. Yakamızı paçamızı bırakmadılar. Sevgiyi-saygıyı reddeden hayat tarzlarının icbarıyla baÄŸrımızı taÅŸ ettiler. Ne merhamet kaldı, ne ÅŸefkat ne de sevgi ve hoÅŸgörü. Böyle hallerde ÅŸöyle dua ederim:
 
Allah’ım Senden hayırlı olan iÅŸleri yapmayı, aklın ve dinin çirkin gördüÄŸü ÅŸeyleri terk etmeyi ve fakirlerin sevgisini istiyorum. 
 
Allah’ım! Senden düzgün bir yaÅŸantı, temiz bir ölüm ve rezil rüsva olmadan Sana dönebilmeyi istiyorum. 
 
Allah’ım! Harama bulaÅŸmaktansa helalinle yetineyim. Beni lütfunla Senden baÅŸkasına muhtaç etme.
 
Allah’ım! Haktan ayrılmaktan, ikiyüzlülükten ve kötü ahlaktan Sana sığınırım.
 
 
 
Müellif: YaÅŸar DeÄŸirmenci / Kaynak: Yeni Akit

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.