Görünürde yoğun bir dindarlık vardır fakat insan sahih duruşunu kaybettiği anda, kendi iktidar arzusu olmak üzere dini hizmetine almanın bir yolunu bulur. 1928 yılındaki din reformu böyle
Türkiye’de artık geride kaldı, “bir daha da tekrarlayamaz”, “tarihimizde kara bir lekedir”, “hep hatırlayalım ve hatırlatalım ki bir daha kimse böyle bir akıl dışı İslam düş
Kendinin bilincinde olan ve kendini tanımlayabilen biricik varlık insandır. Ahsenitakvim ve eşrefimahlukat üzere yaratılmış olan insan, kul olarak, onu böyle yaratmış olan Yaradan’a şük
Adalet arayan her okurun içinde bir ‘müfettiş’ var!.. Bizi böyle metinleri okumaya teşvik eden de o müfettiştir zaten…
İstanbul Sözleşmesinin feshi üzerine koparılan gürültüye gelince: Türkiye’de günlük siyasetin asıl çıkmazı, her türlü vak’anın, bir hükümet devirme fırsatı olarak görülmesi
Her şeyin gördüğümüzden, bildiğimizden şahitlik ettiğimizden ibaret olmadığını akıl etmekten neden bu kadar uzağız. Bu eksiğimiz, bizi tek kişilik bir gerçekliğin kölesi kılıyor
“Hayatı anlamadan geçip gidiyoruz. Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekanın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek. İçlerinde böyle bir canlılık, böyle bir hayat
Acizane kanaatim, geçen zamanın ve değişen hayatın ‘eser’i hayata getiren süreci önemli ölçüde arızaya uğrattığı şeklinde... Bugün edebiyat iddiasıyla ortaya konan çalışmalar�
Kendini suçlamayla geçen yılların biriktirdiği öfkeyle ifşa dalgası arasında bir bağ var. Feminist söylemler, kentlileşmenin getirdiği parçalanma ve dağılma, böylelikle yeniden oluşa
Bu kuşatmayı önce fark etmek gerekiyor. Neredeyse hiç kimse “çok başarılı olduğu için” gündemde değil. Neredeyse her popülerlik, her patlama Nazlı Yırtar ve benzerlerinin “ince in
Müslümanlarda ciddî bir çözülme var. Geçmiş zamanlarda bir direniş gösteren ve var olmaya çalışan kesimin artık böyle bir iddiası yok. İdeal, yani ülkü olmayınca sıradan bir yaşa
İslami birikimi sonraki nesillere aktarmak isteyenler için ufukta umut yok, hava karanlık. O karanlığın içerisinde “torunlarına İslami ilimleri aktarmak” istiyor Üzeyir Efendi. Böylece
“Mevlid” hayatımızdan çıkıp gidiyor ve asker uğurlayan gençler yol kesip, meşale yakıp, arabalarla drift çekiyorlarsa bu durum neye delâlet ediyor? “Bizi biz yapan değerler”in gün
Cehaleti bildiğimiz kötülükten ayıran şey, ondaki iyilik potansiyeli ve geri dönüş imkânıdır. Cehalet her türlü kötülüğün kaynağıdır, ama insan içinde beliren kötülük duygusu
Son iki yüz yılın hikâyesi böyle başlar. Emperyalist bakış, kendi dışındaki bütün düşünce ve fikri akımları kendi bakış açıları içinde tanımlayarak işlevsizleştirme arayış