Sosyal Medya

Abdülaziz Tantik'in kaleminden: Safımız belli mi?

Son iki yüz yılın hikâyesi böyle başlar. Emperyalist bakış, kendi dışındaki bütün düşünce ve fikri akımları kendi bakış açıları içinde tanımlayarak işlevsizleştirme arayışını göstermişlerdir.



Ä°nsan, kendisini içinde bulduÄŸu, saf olarak seçtiÄŸi ve kendisini aidiyet hissettiÄŸi ÅŸey üzerinden kendisini, hayatını, yaÅŸamın ÅŸartlarını, diÄŸerlerini, olayları, olguları ve deÄŸerleri yorumlayarak kendini iyi hisseder.
 
Bu bir safta bulunmanın derin hazzı ile iliÅŸkili bir durumu gösterir. Ä°nsan, kendi yalnızlığında çaresiz bir ÅŸekilde bilinç kırılması yaÅŸar. Bu yüzden birileri ile birlikte ve toplumsal bir zeminde varlığının anlamını bulur. Bu yüzden bir yerde olmak insana iyi gelir. Bu iyi gelme, neresi olduÄŸu anlayışı veya arayışını da belirleyen temel bir yaklaşımdır.
 
Ä°nsan, tercih ederek mi, yoksa ÅŸartlar gereÄŸi bulunduÄŸu yeri olumlayarak mı safını seçer?
 
KiÅŸi, safını belirlerken içinde bulunduÄŸu ÅŸartları dikkate alarak yarar ilkesini gözettiÄŸini izhar eder. Ama kiÅŸi, deÄŸer üzerinden safını belirleme arayışını gösteriyorsa bu da onun anlam arayışının doÄŸal sonucu olur.
 
Her iki tutum iki farklı bakış ve yöntemi iÅŸaret eder. Yarar ve deÄŸer karşıt kutuplar olarak mı deÄŸerlendirilmeli, yoksa birbirini tamamlayan unsurlar olarak mı görülmelidir? Bu soruya cevap bizim kavramlara nasıl yaklaÅŸtığımızın ipucunu verecektir.
 
Tabi ki insanlar genel itibarıyla yarar veya deÄŸer üzerinden bir betimleme yaparlar. Ancak bu yaklaşım, bütüncül bir bakışın eseri olmaktan çok, mevcut koÅŸulların baskısı altında etkilenilerek verilecek bir cevaba gönderme olur.
 
Åžunu biliyoruz ki yarar ve deÄŸer belirli koÅŸullar altında bir deÄŸiÅŸim gösterir ve her deÄŸiÅŸim gösterdiÄŸinde ise tercihin de deÄŸiÅŸime uÄŸradığı ve safı deÄŸiÅŸtirdiÄŸi gözlemlenir. O zaman meseleyi daha derinlikli ele almakta yarar var.
 
Yarar ve deÄŸerde var olan istikamet meselesini daha derinlikli ele alarak sorunu çözüme kavuÅŸturma arayışını sürdürebiliriz. Yararı, sürekli olumsuz ve sadece çıkara dayalı bir anlam üzerinden deÄŸerlendirmeye bir son vererek iÅŸe baÅŸlanmalıdır.
 
Yarar her zaman kötüye deÄŸil, sadece bencilce kendi yararını veya yakın bulduÄŸun kiÅŸilerin yararını dikkate alındığında kötü olarak vasıflandırılmalıdır. Yarar ve deÄŸer kavramlarını içinde var oldukları ÅŸartların dışında kendi otantik yapılarını dikkate alarak tanımaya çalıştığımızda sorunu anlama ve çözüme ulaÅŸtırma vasatı kazanılır.
 
DeÄŸer kavramının içeriÄŸini indirgeyerek ideolojik bir vasata dönüÅŸtürüldüÄŸü zaman insanın yanlışa sürüklenmesine zemin oluÅŸur. Bu yüzden üst bir anlam dünyasına olan ihtiyaç açığa çıkar.
 
Ne yapılmalı ki her kavramın kendi otantik yapısını bulacağı bir zemin oluşsun?
 
Hakk'ın safında olmak ve hakikate doÄŸru bir yolculuk yapmak kiÅŸinin kendisi olarak kendi varlığının anlamını bulmasında temel bir vasattır. KiÅŸilik, baÅŸkasına göre belirlenen deÄŸil, bilakis, Hakk’a ve hakikate göre belirlenen olmalıdır. Ki kiÅŸiyi tam bir özgürlüÄŸe taşısın...
 
ÖzgürleÅŸme ve sorumluluk sahibi olma, kiÅŸinin kendisi olma özelliÄŸi ile birebir iliÅŸkili bir durumdur. Özgürlük ise kendisini var olan her ÅŸeyden bağımsız kılacak bir zihni, psikolojik ve düÅŸünce zeminine ihtiyaç duyar.
 
Böylece kendisi dışında olup biten her ÅŸeyin kendisi ile bağıntılı ama kendisinin o bağıntıyı kuracak özelliÄŸe sahip olan özgür ve sorumlu kiÅŸi olarak varlığının tescilinin gerekliliÄŸidir. Böylece kiÅŸi, kendi tercihi ile hak ve hakikat üzere oluÅŸu ile kendi bağımsızlığının otantik yapısını kurmuÅŸ olur. Bu durum artık neyle karşı karşıya kalırsa kalsın, nasıl bir tepki vereceÄŸinin zeminini kurduÄŸu gibi bağımsızlığına halel getirmeden yapabilme becerisini de saÄŸlar ona…
 
Ä°slam düÅŸüncesi, batı düÅŸüncesi ve birlikte el an içinde var olduÄŸumuz düÅŸünce yapısı ile de bir hesaplaÅŸma bu özgürleÅŸmiÅŸ kiÅŸi üzerinden yapılmalıdır ki hak ve hakikat ortaya çıkartılabilsin…
 
Bugünün insanını en çok belirleyen ÅŸey ‘kliÅŸe yargılar’dır. KliÅŸe yargılar, kendi otantikliÄŸi içinde oluÅŸmayan, sadece bir sosyal mühendislik faaliyeti açısından gerekli olan yargıların propaganda aracılığıyla yerleÅŸtirilmesi arzulanan yargılardır. Bu yargılar üzerinden toplumsal deÄŸiÅŸim ve yönelim istenilen ÅŸekle göre biçimlendirilmek istenir. Siyasi, iktisadi ve kültürel hegemonya açısından bu vazgeçilmez bir durumu iÅŸaret eder.
 
Ä°slam DüÅŸüncesi tarihi açısından herhangi bir akımı deÄŸerlendirmeye çalışırken, o akımın, kendi metinleri üzerinden yorum yapmanın vakti geldi, geçiyor. Çünkü o akımlar üzerine söylenen sözler daha çok kliÅŸe haline dönüÅŸtürülmüÅŸ yargılardan müteÅŸekkildir.
 
Ä°ster EÅŸari, ister Mutezile, Ä°ster Maturidi veya fıkhi mezhepler üzerine söylenen ÅŸeyler olsun fark etmez. Hepsi yanıltıcı yorumlar taşıyor. Ayrıca ÅŸahıslar, akımlar ve çokça öne çıkan ÅŸahsiyetler açısından da durum bu... Kimden söz edilirse edilsin, onlara yönelik muhalif tutumun yaptığı deÄŸerlendirme yerine, o ÅŸahsiyetin ve içinde yer aldığı akımı kendi tanım ve betimlemeleri ile deÄŸerlendirmek asıl olandır.
 
 
Ä°slam düÅŸüncesi tarihsel sürekliliÄŸi içinde sürekli kendi safının doÄŸruluÄŸunu gösterme adına farklı ve muhalif her düÅŸünceyi reddetme ve karalama propagandası yapılmıştır. ÖrneÄŸin; tarihsel bir ÅŸahsiyet olan Ekberi tarikatın banisi Ä°bn-i Arabî gibi bir ÅŸahsiyeti Ya Ekfer Åžeyh veya Ekber Åžeyh olarak okumak zorunda bırakılıyoruz.
 
Hâlbuki bu bakışa sahip olmanın yöntemi bir etkileÅŸim olmadan kiÅŸinin kendi çabası ve okumaları üzerinden oluÅŸan düÅŸüncesi ile ulaÅŸması gereken bir durak olmalıdır. Herhangi bir kiÅŸiyi, akımı veya düÅŸünceyi elbette ki önce ÅŸartları içinde anlamak çabası önemlidir. Ancak bu kiÅŸi, akım ve düÅŸünce aynı zamanda ÅŸartlardan bağımsız bir özelliÄŸe de sahip olabilir. O zaman ÅŸartlardan mücerret bir yaklaşım içinde onu anlamak ve deÄŸerini ortaya koymak adalet ve hakkaniyet ölçüsü içinde anlamlı olandır. Yani bir kiÅŸi, akım ve düÅŸünce bir boyutu ile ÅŸartlarla bağımlı olmakla birlikte ÅŸartlardan bağımsız özelliÄŸi de içinde taşır, taşımalıdır da…
 
Özellikle müsteÅŸrik bakışın temel bir deÄŸerlendirme biçimi kazandığı veya farklı bir yöntem üzerinden diÄŸer bir yöntemi eleÅŸtiriye tabi kılan bir metne göre yorum ve deÄŸerlendirmede bulunmak adalet ve hakkaniyet ve ayrıca objektiflik açısından yetersizliÄŸi iÅŸaret eder.
 
Son iki yüz yılın hikâyesi böyle baÅŸlar. Emperyalist bakış, kendi dışındaki bütün düÅŸünce ve fikri akımları kendi bakış açıları içinde tanımlayarak iÅŸlevsizleÅŸtirme arayışını göstermiÅŸlerdir. Elbette ki buna raÄŸmen yine de bağımsız bakış ve yaklaşımlar öne çıkmış ve daha adaletli yaklaşımlar vardır. Ama oryantalist yaklaşım, baskın karakteri oluÅŸturduÄŸu için kliÅŸe yargıların varlığını güçlendirmiÅŸtir.
 
Hatta akademik hayatta bu yaklaşımın prim yaparak öne çıkartılması yerli bir oryantalist yaklaşımı da beslemiÅŸtir. Bu noktada içerden bir hatayı da dikkate sunmalıyız; bu oryantalist ve yerli oryantalist yaklaşım yüzünden koruma/muhafazakâr yaklaşım, kliÅŸe yargılara benzediÄŸi için birçok doÄŸru bakış ve yaklaşımı da peÅŸinen yargılayarak yok saymayı marifet addetmiÅŸtir.
 
Hâlbuki meseleyi derinliÄŸine ele almanın yöntemi; bir ÅŸeyi ret ve kabul ederken, o ret ve kabul üzerinden oluÅŸmuÅŸ yargılara sahip olmamayı içermesi esas ÅŸart olmalıdır. Çünkü o zaman ret ve kabulün anlamı olacaktır.
 
Tarihsel birçok akımın ve kavramın yeterli düzeyde bilinmeden yargılara kurban edildiÄŸi çok açık; kader, cebriye, akıl, tenzih ve teÅŸbih kadar özgürlük, içtihat ve benzeri birçok kavram bugün bilindiÄŸi kadarıyla sorunlu ve eksik bilgilere dayalı olarak kabul gördüÄŸü açıklık kazanmıştır.
 
Tasavvuf ve EÅŸarilik çok sarsıcı eleÅŸtirileri neden olmaktadır. Ama elimizde onlara dair söylenen ÅŸeyleri onların kendi metinleri üzerinden doÄŸrulama imkânımız da yoktur. Daha çok muhalifler üzerinden veya bugün sahip olduÄŸumuz bakışın yöntemi ile bu görüÅŸleri serdettiÄŸimiz bir gerçekliktir.
 
Peki, bu savunduÄŸumuz görüÅŸlerin doÄŸruluÄŸunu ispat etme gibi bir olgu söz konusu mu? Hayır! Ama çok büyük laf kalabalıkları ile modernliÄŸin ürettiÄŸi kültür üzerinden elde edilen kliÅŸe yargılara dayanarak sufi kültür müÅŸriklikle itham edilebilmektedir.
 
Hâlbuki bu ithamı yapan insanlar, varlık ile bilgi ve alanları hakkında herhangi bir arayışları, metin okumaları veya müzakere yapabilme zeminleri olmadığı bedihidir. Buna raÄŸmen kocaman laflarla yargılar ortaya koymaktan kaçınmamaktadırlar. Bu yaklaşım biçimi deÄŸiÅŸtirilmeden saÄŸlıklı bir düÅŸünce zeminine kavuÅŸmak neredeyse imkânsız gibi görünüyor.
 
Açıkçası, tam karşıtı olan bir fikri akımın eleÅŸtirisini okuyarak o akım hakkında yargıda bulunmak en azından haksızlığı iÅŸaret eder. DoÄŸru olan ise her fikri akımı, bizzat kendisini nasıl ifade ettiÄŸini dikkate alarak anlamaya çalışmak daha doÄŸru olana tekabül edecektir.
 
ÖrneÄŸin, çokça tartışılan ve hem lehte hem aleyhte yorumlar yapılan Mutezile ile ilgili yorum ve deÄŸerlendirmelerin kaynağını görerek yorum yapan var mıdır? Kaynağı gören ise kendi yöntemi ile mi yoksa Mutezile kendisini nasıl ifade ediyorsa öyle mi kabul ederek deÄŸerlendirme yapıyor? Bu soruya verilecek cevap bizi doÄŸru noktaya taşır.
 
Bugün modern kültür ve post modern kültür üzerinden de aynı mesele konuÅŸulabilir. Elimizdeki veriler, otantik kendi metinleri olmalıdır. Yoksa batı içi fikri akımların birbirlerine yönelik yaptıkları eleÅŸtiriler üzerinden onları okumak sadece bizi yanıltır.  Ve doÄŸruya taşımaz.
 
Çözüm açıktır: her halükarda herhangi bir düÅŸünce veya fikri akım üzerine çalışma yapılacağı zaman; öncelikle o düÅŸünce ve fikri akımın kendisini nasıl anlattığı dikkate alınmalıdır. Ve bizim bakışımız da sadece hak ve hakikat arayışı ile kayıtlı bir akışı taşımalıdır ki düÅŸünce ve fikir akımını nesnel bir zeminde deÄŸerlendirerek doÄŸru yargıya ulaÅŸalım… Zor gibi görünse de çok kolay bir durumdur. Yeter ki kiÅŸi, özgüleÅŸmiÅŸ bir yapı ile hakikat ve hak arayışını temellendirsin…
 
Çok yalın bir gerçeklik vardır; yargılarımızı askıya almak ve empati üzerinden baÄŸ kurarak parçaları ve bütünlüÄŸü arasındaki ayrım ve birliÄŸini kavramak, hayal gücümüzü harekete geçirerek onun ruhunu kavramak ve öylece bir yargıya ulaÅŸmaktır. Bu da bizi adil kılar. DoÄŸruya ulaÅŸma zeminini inÅŸa eder. Bize düÅŸen ise bu yolda olmaya çabalamaya devam etmektir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.