Gökhan Özcan: Edebi kültürün sektörel oyuncağa dönüşümü
Follow @dusuncemektebi2
Acizane kanaatim, geçen zamanın ve değişen hayatın ‘eser’i hayata getiren süreci önemli ölçüde arızaya uğrattığı şeklinde... Bugün edebiyat iddiasıyla ortaya konan çalışmaların çok büyük bir kısmı bilinçli ya da bilinçsiz biçimde ‘yayın piyasası’nı öyle ya da böyle önemsiyor, önceliyor.
Ä°yi bir dil, saÄŸlam bir kurgu, titiz ifadeler bir metnin baÅŸarısı için önemlidir. Ama bu özenli dinamikler sonucun ‘eser’ olmasını garanti etmez. Her metnin temelde özgün bir fikre, ayrı bir bakış açısına, kendine özgü bir kavrayışa sahip olması gerekir. Eserin, “baÅŸarılı bir metin” ya da “iyi bir yazı”dan daha fazla bir ÅŸey olduÄŸuna, olması gerektiÄŸine inanıyorsak eÄŸer...
Acizane kanaatim, geçen zamanın ve deÄŸiÅŸen hayatın ‘eser’i hayata getiren süreci önemli ölçüde arızaya uÄŸrattığı ÅŸeklinde... Edebiyatı üstünde uzlaÅŸabileceÄŸimiz ‘ortalama’ bir tanıma ulaÅŸtırma talebi, sadece edebiyata dışarıdan bakanlar nezdinde deÄŸil, giderek edebi ürün ortaya koymasını beklediÄŸimiz adreslerde de kabul görür hale gelmiÅŸ gibi görünüyor. Bu gidiÅŸatın, orta ve uzun vadede edebiyatın tabiatının bozulmasından, edebi ürünün bir sektörel oyuncak haline gelmesine kadar uzayan bir skalada kötü, çok kötü, çok çok daha kötü sonuçları olabileceÄŸi endiÅŸesini taşıyorum. Edebiyatın ayağını bastığı hassas zemin kolaylıkla hissedilemiyor bugün; pek çok ÅŸeyi olduÄŸu gibi edebiyat tasavvurunu da ‘objektif kriterler’ ele geçiriyor yavaÅŸ yavaÅŸ. Hayatında tek bir özel cümle kurmuÅŸ, tek bir imgenin keÅŸfine çıkmış olanlar dahi, bu gidiÅŸatın edebiyatın iÅŸgali demek olduÄŸunu mutlaka bilir, kavrayabilirler.
DoÄŸruluÄŸu elbette tartışılır ama ben bir eser ortaya koymanın asgari ÅŸartının boÅŸ bir kağıt ve temiz bir zihin olduÄŸunu düÅŸünmüÅŸümdür her zaman. Temiz bir zihin, özgürlüÄŸünü en geniÅŸ biçimde yaÅŸayabilecek zihindir çünkü. Çitlerle, dikenli tellerle, zincirlerle kısıtlanmamış sonsuz çayırlar gibi...
Edebiyatçının zihnini evirmeye çalışmakla, içine bir parça teknisyenlik, bir parça matematik, bir parça mekanik, bir parça faydacılık sokuÅŸturmakla sektörel ihtiyaçları karşılayabilir, edebiyatı kendi kalıbınıza sokabilir, dizaynınıza uydurabilirsiniz. Ama o zaman edebiyat edebiyat, edebiyatçı edebiyatçı, eser eser olmaz. Edebi faaliyet dar bir kanalda, özgünlükten, özgürlükten, baÅŸkalıktan, insanı kendi fiziksel sınırlarının ötesine taşıyan o hayal gücünden mahrum kalır.
Bugün edebiyat iddiasıyla ortaya konan çalışmaların çok büyük bir kısmı bilinçli ya da bilinçsiz biçimde ‘yayın piyasası’nı öyle ya da böyle önemsiyor, önceliyor. Bir boÅŸ kağıtla, bir temiz zihinle baÅŸlamıyor çoÄŸu zaman ilk cümleler... Bir çok dış etkenin hoyrat müdahalelerine açık yazı... Bu taarruzu da çok keder verici belki ama bizzat yazı/yayın alemi yönetiyor. Amaçları kazanmak... Ne kazanmak? Bazen para, bazen ÅŸöhret, popülarite, bazen güç, bazen iktidar, bazen kendilerine hiç kimsenin göstermediÄŸi ilgi, bazen sevgi, sıcaklık, ruhta eksik kalan baÅŸka bir ÅŸeyler, bazen nefret, bazen ucuz bir kariyer, bir baÅŸka basamaÄŸa sıçrama fırsatı, kolayca yükselme imkanı ve daha bir çok ÅŸey...
Elbette bunu bir genellemeye vardırmadan söylemek gerek; edebiyat, edebiyatı gerçekten umursayanların zihinlerinde, kelimelerinde var olmaya devam ediyor. Bu daralmadan bir çıkış, yeniden bir geniÅŸleme olacaksa, o arı duru zihinlerde olacak, boÅŸ bir kağıdı, temiz bir zihni olabilenlerin hayatında...
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.