“Hiçbir şeyin tadını alamaz oldum” diye yakındı bankta oturanlardan biri. “Bizim de tadımız kaçtığından oluyor belki de bu!” dedi yanındaki.
“...modernitenin özelliği parçalamak ve kategorize etmektir; sonra da her kategoriyi kendi bağımsız bağlamı içinde değerlendirmektir. Müslüman olmak bu tür düşünce biçiminin dışı
Neden kesif bir karanlığın içinde sadece kısaları yakarak yol almaya çalışıyoruz? Engin denizlere ulaşmanın onlarca yolu varken neden eni boyu belli klorlu havuzlarda kulaç atmakla yetini
Kendi normallerimizle irtibat kuramaz, yaptıklarımızın anlamına erişemez olduk. Üstelik istesek de inemiyoruz insanlığımızı bulandıran bu gözü dönmüş atlıkarıncadan, çıkamıyoruz
“Ekranlardan kendi suretine o kadar çok bakıyor ki artık insanlar” dedi beyaz saçlı adam, “muhtemel ki aynalardan kendi aslına bakan kalmayacak pek yakında!”
Pandemi şartlarında insan sokaklardan çekilince, şehirlerin havası suyu temizlendi diyorlar haberlerde.Şehirlerin havasının suyunun bir nebze de olsa arınmış, temizlenmiş olması güzel...
Para harcamak, insan harcamak, anlam harcamak, fikir harcamak, duygu harcamak, beğeni harcamak, ilgi harcamak, zaman harcamak ve nihayet hayatı bozuk para gibi harcamak... Bütün bunları yapmayı,
Kendimizden dine bakmakla, dinden kendimize, hayata, dünyaya, varlığa bakmak iki farklı şey... Biz yeni zamanlarda daha çok birincisini yapıyor, ikincisini yaptığımızı zannediyoruz. Dolay�
“Zaman akıyor ve öğlenin gölgeleri uzamaya başlıyor/ Ve kuşlarla dolu bir kafes gibi,/ Hayatımız da iniltiyle dolu” diyor Füruğ Ferruhzad, ‘Güvercinin Ruhu’ ismini verdiği şiirin
Adeta bir firari gibi kaçıp sığındığımız uyuşmalardan elimizi eteğimizi çekip, canımızı yakacak bir zihin ve kalp berraklığına kendimizi teslim edebilir miyiz? Bütünlüğümüzle,
Evde kalma günleri mübarek Ramazan-ı Şerif ile birleşince hemen herkesin aklında içinde ‘hüzün’ geçen, ‘burukluk’ geçen birtakım cümleler birikti. Söylemeyi ne kadar istemesek de
Düşünmeye kendi içindeki fıtrî meraklardan yola çıkarak başlamıyor mu aslında insan? Düşüncenin insanın kendi derunundan filizlenen zorunlu bir gayretin, bir arayışın meyvesi olduğu
Güneşe gözünü dikip bakmak ne mümkün insan için... Karanlığın sakladığı sırları bilmek için güneşin aydınlattığı yerlere bakmak gerek... Her şey O'nda. Aşk, Tanrı demektir, �
Her şeye kayıtsız kalmayı istiyor insan bazen. Sesini kesmek, ellerinle kulaklarını tıkamak, gözlerini kapatmak... Öylece durmak ve zamanın çerçöpünü önüne katıp götürmesini beklem
“Her şey yavaşladı mı, bana mı öyle geliyor” dedi bordo kanepede oturan kadın. “Hayat yakasını elimizden kurtarıp kendi ritmine dönüyor sadece” dedi ayaktaki adam. Yavaşladığın