Sosyal Medya

Gökhan Özcan: Havada kalan afaki bir zihin

Kendi normallerimizle irtibat kuramaz, yaptıklarımızın anlamına erişemez olduk. Üstelik istesek de inemiyoruz insanlığımızı bulandıran bu gözü dönmüş atlıkarıncadan, çıkamıyoruz dışına bu çılgınca döngünün.



“Sanki kendi hayatını bir köÅŸede yüzüstü bırakmış da” diye mırıldandı kendi kendine, “baÅŸkalarının yarım bıraktığı bir hayatı sürdürüyormuÅŸ hissiyle yaşıyorum”
 
Hepimiz bir savrulma hali içinde yaşıyoruz. Buna belli ölçüde dışsal ÅŸartlar zorluyor bizi. Ama dışsal ÅŸartların olmadığı yerlerde bunu kendi elimizle, gönüllü olarak yaptığımız da oluyor. Belli ki bir hal üzere olmak, bir hale kök salmak, kendimize dair bir tarife adam akıllı yerleÅŸmek konusunda sıkıntılarımız var. DeÄŸiÅŸimi, hareketi, bugün burada, yarın orada olmayı, bugün böyle, yarın öyle yaÅŸamayı istiyoruz daha çok. Bir ÅŸeyler sabitleÅŸmeye yüz tuttuÄŸunda hayatımızda, deÄŸiÅŸimi yavaÅŸlatan bir ÅŸey olduÄŸunda ölesiye sıkılıyoruz bu aksaklıktan.
 
Hareket hayatın tabiatında var, dolayısıyla insanın hareketi araması kadar tabii bir ÅŸey yok. Ama hareketin hızı da önemli... Atlıkarıncaya binmek eÄŸlencelidir mesela... Ama normal hızında, farzımuhal bir arıza olsa ve normalden daha hızlı dönse başımızı döndürür, midemizi bulandırır bu anormal hareket... Ä°nmek istersek de inemeyiz. Böylesine normal dışı bir hızda dönen atlıkarınca eÄŸlence olmaktan çıkar, eziyetli bir mahkumiyete dönüÅŸür bizim için. Hayatın hızının sürekli arttığı yeni yaÅŸama biçimlerinin böyle sersemletici etkisi var bizim için. Hayatın hızı, deÄŸiÅŸimin seyri hızlandı, bu başımızı döndürüyor sürekli. Kendi normallerimizle irtibat kuramaz, yaptıklarımızın anlamına eriÅŸemez olduk. Üstelik istesek de inemiyoruz insanlığımızı bulandıran bu gözü dönmüÅŸ atlıkarıncadan, çıkamıyoruz dışına bu çılgınca döngünün.
 
“Rüzgar altındaki aÄŸaç gövdesi rüzgar dindikten sonra nasıl eski duruÅŸ ÅŸekline geri dönerse, fakat aynı yönde esen rüzgara sürekli maruz kaldığında en nihayet bu yönde eÄŸilir ve daha sonra eÄŸildiÄŸi yönde büyümeye devam ederse; toplumsal iliÅŸkiler de insan iradesini, insan bu iliÅŸkilere uyum gösterinceye ve iliÅŸkilerin zorladığı ÅŸeyleri önce gereklilik ve daha sonra kendi içinde kendisinden ayrılmaz bir irade olarak hissedinceye kadar kendi yönlerine eÄŸip bükerler” diyor Alman düÅŸünür Georg Simmel.
 
Gecenin geç vakitlerinde hayatın çılgın akışkanlığı yavaÅŸlayıp yorgun argın kendi zihinlerimize döndüÄŸümüzde ıssız bir boÅŸlukta kılıyoruz kendimizi. Az önce izlediÄŸimiz bir filmden hafızamızda hiçbir ÅŸey kalmamış, ne olup bittiÄŸini hiç hatırlamıyormuÅŸuz gibi... Bu boÅŸluk hep var aslında hep hayatımızda ama biz onun ancak her ÅŸey o korkunç hızını kaybettiÄŸinde, döngü az da olsa yavaÅŸladığında farkına varabiliyoruz. Bu vakitler sadece boÅŸluÄŸun farkına vardığımız vakitler deÄŸil; o boÅŸluÄŸun içinde donup kalan insanlığımızla sarsıcı biçimde yüz yüze geldiÄŸimiz vakitler aynı zamanda. Hayatın gürültüsünün bittiÄŸi yerde iç kulağımızı zorlayan uÄŸultusu baÅŸlıyor baÅŸka bir deyiÅŸle.
 
Ä°spanyol düÅŸünür Jose Ortega Y Gasset ÅŸunları yazmış: “EÄŸer bir halkın bu korkunç çağı saÄŸ salim atlatabilmesi isteniyorsa, alınacak önlemlerden biri, karınca kararınca, ama vazgeçilmez bir tanesi ÅŸu: O halkın içinde yeterli sayıda kiÅŸinin, üstünde konuÅŸulan, tartışılan, uÄŸrunda savaşılan ve insan boÄŸazlanan bütün o fikirlerin ipe sapa gelmez ve son derece havada kalan ÅŸeyler olduÄŸunu anlamasını saÄŸlamaktır.”
 
Havada kalan afaki bir zihinle, yerçekimi kanununa boyun eÄŸerek hızla aÅŸağıya doÄŸru düÅŸen bir beden... Buna benzer bir ÅŸey bizim günlerimizin acıklı hikayesi...
 
“Her ÅŸeyi anlıyoruz aslında” dedi beyaz saçlı adam, “o her ÅŸeyin kendimizle ilgisini kuramıyoruz sadece!”
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.