Sosyal Medya

Gökhan Özcan: Alışveriş histerisi

Para harcamak, insan harcamak, anlam harcamak, fikir harcamak, duygu harcamak, beğeni harcamak, ilgi harcamak, zaman harcamak ve nihayet hayatı bozuk para gibi harcamak... Bütün bunları yapmayı, biraz da bütün dünyaya gösterebilmek için, üstümüze takıp takıştırıp sergilemek, insanlığımızın orasına burasına iliştirip kişisel vitrinimize koyabilmek için bu kadar histerik bir şekilde istiyoruz.



Kısıtlı ÅŸartlarda da olsa alışveriÅŸ merkezlerinin açılacak olması çok itiraf etmek istemeseler de birçoÄŸumuzda heyecan uyandırmış olmalı. Bugünün insanı için hayatın küçümsenmeyecek bir kısmı böyle cazibe satan merkezlerde geçiyor çünkü. En azından bir çok insanın yeni zamanların miladı olarak görmek istediÄŸi korona pandemisinden önce böyleydi bu. Bu sürecin insan düÅŸüncesinde bir milat deÄŸilse de bir küçük dönemeç etkisi uyandıracağını ben hâlâ ümit ediyorum. Ama ‘düÅŸünce’ kavramı, gündelik karşılıklarının ötesindeki aslî derinliÄŸiyle kalabalıkların hayatında ne kadar kendine karşılık bulabiliyor, meselenin orası tartışmaya açık... Muhtemel ki bu zihniyet dönemecini, insanlık adına zihnini zorlamayı kendine vazife bilmiÅŸ ‘mesele sahibi’ insanlar artık alıştıkları yalnızlıklarıyla dönecekler sadece. Bunun insanlığa etkileri olacak mutlaka; ama bu etkiler bugünden yarına ortaya çıkar mı, bu gayret kalabalıkların freni patlayan hayat kamyonunu duvara toslamadan durdurmaya yeter mi, açıkçası ondan da pek emin deÄŸilim!
 
“Ne düÅŸünüyorsun böyle derin derin” dedi kanepede oturan. “Neden hiçbir ÅŸey düÅŸünemediÄŸimi!” dedi pencereden dışarıya bakan.
 
Ä°nsanların pandemi öncesi alışkanlıklarına geri dönmek istemesini belki de anlamak gerekiyor. Aslında geri dönmek istedikleri ÅŸey hayatları çünkü... Åžu sıra hayatlarının küçük bir parçasını, yani evlerinde geçirdikleri zamanı bütüne yayarak geçirmek zorunluluÄŸunu yaşıyorlar. Evde geçirilen zaman, zaten hikayenin döndüÄŸü bir yer olmaktan çok önce çıkmıştı. Åžimdi, her dışarıdaki o hareketli, hatta neredeyse heyecan verici derecede kaotik hayatı, durgun, hareketsiz, olaysız, dolayısıyla heyecansız bir ev hayatına sığdırmak bir yerden sonra sıkıyor herkesi. Belki çok da acayip bir ÅŸey deÄŸil bu... Ama yine de acayip olan bir ÅŸey var halimizde; o da dışarıda gerçekten cana ÅŸifa, heyecan verici, hayatımıza renklerini taşıyan dopdolu bir ÅŸeyler yaÅŸanıyor olduÄŸuna bu kadar korunmasızca, bu kadar kendimizi kaptırarak inanıyor olmamız.
 
“Günümüz toplumu artık Foucault’nun bahsettiÄŸi hastaneler, tımarhaneler, hapishaneler, kışlalar ve fabrikalardan oluÅŸan bir disiplin toplumu deÄŸil. Bunların yerini çoktan beridir fitness salonları, bürolardan oluÅŸan gökdelenler, bankalar, havaalanları, alışveriÅŸ merkezleri ve gen laboratuarları aldı. 21. yüzyıl toplumu artık bir disiplin toplumu deÄŸil performans toplumudur. Sakinleri de ‘itaatkar özne’ deÄŸil, performans öznesidir” diyor ‘Yorgunluk Toplumu’ kitabında Byung-Chul Han.
 
AlışveriÅŸ yapmak, yeni bir ÅŸeyler almak, herkesin sahip olduklarına sahip olmak, popüler ÅŸeylerden haberdar olmak, günün trendlerini takip etmek, ekran baÅŸlarına çivilenmek, dokunmatik olan her ÅŸeye yüzlerce kere dokunmak ve aslında gerçek olan hiçbir ÅŸeye dokunamamak... Para harcamak, insan harcamak, anlam harcamak, fikir harcamak, duygu harcamak, beÄŸeni harcamak, ilgi harcamak, zaman harcamak ve nihayet hayatı bozuk para gibi harcamak... Bunların bir kısmı evden de yapılabiliyor aslında artık ama tam olarak kesmiyor hiç kimseyi. Çünkü bütün bunları yapmayı, biraz da bütün dünyaya gösterebilmek için, üstümüze takıp takıştırıp sergilemek, insanlığımızın orasına burasına iliÅŸtirip kiÅŸisel vitrinimize koyabilmek için bu kadar histerik bir ÅŸekilde istiyoruz. Byung-Chul Han’ın ‘performans’ dediÄŸi ÅŸey iÅŸte bu!
 
Ana fikrinin ne olduÄŸunu unuttuÄŸu bir metinde çalakalem söz oyunları yazaduran bir yazar olduÄŸunu düÅŸünün. Hem o metinden bir bütünlüklü anlam çıkmasını, hem bir meram ifade etmesini, hem etkileyici olmasını istiyor, hem de derinden derine parmak uçlarınızın aslında çok zaman önce yollarını kaybetmiÅŸ olduklarını biliyorsunuz. BoÅŸa yazdığını içten içe bilen bir zihnin, parmak uçlarına söz dinletememesi...
 
Ä°çinde dönüp durduÄŸumuz ve bizi kan ter içinde bırakan bütün bu ‘parlak’ performansların, boÅŸa kürek çekmekten baÅŸka bir ÅŸey olmadığı düÅŸüncesi içinizi kemirmiyor mu bazen sizlerin de?
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.