Dostoyevski, sözünü şöyle bağlar: 'Biz Hristiyanlar asırlardır, 'Ey İsâ Mesih, gel!..' diyoruz ya; niye gelsin, değişen ne ki?'
Ölüm döşeğinde şöyle demişti: asıl bu üçüncüsüdür ki beni alıp tekrar engin kumların sûzan sinesine götürecek, Efendimizin Veda Haccı’dır. Bu öyle uzaktan hayal edilerek yazı
Ramazan Kayan / Milat
Şimdi!.. Bugün, hemen, şimdi. Derhal!.. Bir savaş ilanı, bir seferberlik, bir milletin topyekun harekete geçmesi. Bu lazım, bu mümkün, başka yol yok.
Tolstoy’un “Aile Mutluluğu” romanında da öyle başlar aşk: Önce içte. Birikir, rengini toplar, henüz kapalı bir gül!..
Adalet arayan her okurun içinde bir ‘müfettiş’ var!.. Bizi böyle metinleri okumaya teşvik eden de o müfettiştir zaten…
“ABD-Avrupa birleşiyor, Türkiye işte şimdi zora girecek” türünden kahvehane klasında yorum yapanlar bu satırları aklında tutsun!..
Bu mümkün değil ama, bir an insanın gelecekte başından geçmesi mukadder bir olaya vakıf olduğunu düşünün!..
Sokaklarda başıboş dolaşan şu dört ayaklı mahluklar da bi’ acayip bakar oldu suratımıza. Ne oldu bu insanlara diye merak ediyorlar haklı olarak.
İsrailoğullarının çoğu, Tanrı'nın eşcinselliği yasaklayan kitabına inanmıyor; ama o kitapla kendilerine tüm bu toprakları vaat ettiğine inanmaktan da geri durmuyor. Gerçek vaat Tevrat'
Resulullah Efendimiz ramazan ayını bir nimet ve fırsat olarak bilir, gereğini eksiksiz yapar, içini doldururdu. Resulullah elinde ne varsa muhtaçlara dağıtırdı. Başkalarını kendine terci
Ezana beş dakika var. Cami yakın yetişirim. Misafirler yabancı değil, müsaade almaya gerek yok. Hem sonra buna alışıklar, ilk defa şahit olmuyorlarki. Namaza gidiyorum demesem kimse 'Nereye
Unutmamalıyız ki; kültür de, eğitim de, sanat da bir beka mücadelesidir aslında. Kültür-sanat-edebiyatınız varsa yaşarsınız değilse yok olmaya mahkumsunuz. Şayet kültür-sanat-edebiya
Lokantaların kapısında ilk duyulan sestir o. Tezgah arkasında bekleyen ustanın gözleriyle yakaladığı müşteriyi içeri çekmek için tebessümlü bir çehreyle yaptığı ilk hamle: Buyrun E
Para, bize de yapacağını yaptı sonunda!.. Biz de saçıp savurmanın tadını aldık!.. Biz de “ehl-i dünya” olarak tanımladığımız ve “cehennemlik” saydığımız “ötekiler” kad