Uydum hazır olan cemaate!..
Sokaklarda başıboş dolaşan şu dört ayaklı mahluklar da bi’ acayip bakar oldu suratımıza. Ne oldu bu insanlara diye merak ediyorlar haklı olarak.
DaÄŸ başında koyun otlatan çobanlar bile maskeyle dolaşır olmuÅŸ. Ahbap çavuÅŸ bir araya gelip bölemez olmuÅŸlar ekmeklerini. Hasret kalmış yaylalar sevda türkülerine. Lale sümbül boynun eÄŸmiÅŸ, zümrüt çayırlar nergise hasret.
Avluda iki müslüman birbirinin hatırını sorsa Ä°mam Efendi uzaktan parmak sallayıp "Ve lâ tülkû bi eydîkum ile't-tehlükeh / Kendi ellerinizle canlarınızı tehlikeye atmayın!" ayetini okuyor. Kırk yıllık dosta elinizi uzatıyorsunuz, dirsek temasıyla karşılık veriyor. Kolluk kuvveti görevini üstlenen hanım teyze bırakmış alışveriÅŸi, zavallı pazar esnafına fırça kayıp ayar çekiyor.
Vesvese, ÅŸek, ÅŸüphe, evham, su-i zan dal budak salmış kalplerde; mahmur bakışlı mestane dilbere dönmüÅŸ insanlık. Ölü mü diri mi, ayık mı sarhoÅŸ mu belli deÄŸil. Koptu kopacak pamuk ipliÄŸine tutunmuÅŸ; bir daÄŸarcık hurma ve bir kırba su ile çöle bırakılan Hacer olmuÅŸ adeta.
Kaygı, keder, gam, gussa sınırlar aÅŸmış; korku girdabına yuvarlanmış dünya. Uzak DoÄŸu elini aÄŸzına atsa, VahÅŸi Batı hapşırmaya baÅŸlıyor. Sibirya evine kapansa, Hicaz Yarımadası anında kapısına kilit vuruyor. Türk, Kürt, Arap, Zenci, Acem veya Malay farketmiyor; ateisti budisti hristiyanı müslümanı hepsi aynı. Can korkusu yeryüzünü istila etmiÅŸ fakat ölümü hatırlayan yok. HaÅŸir kabir mahÅŸer nedir, hesap sırat mizan kimin umurunda.
Teferruatın fazlası israf olur. Suratı yıpranmış hassas mevzular bunlar. Zaten dibi görünmeyen böylesi netameli konulara dalmak için biraz da cesaret ister. Emr-i bi'l-ma'ruf kabilinden hasbelkader aykırı bir iki laf edeyim deseniz anında kırk tane cevap bulursunuz kucağınızda. Bin piÅŸman ederler, tefe koyarlar adamı. Telafisi mümkün olmayan irtifa kaybına uÄŸrar itibarınız. En iyisi uydum hazır olan cemaate deyip aÄŸzınızı silip oturmak; saftirik numarasına yatıp günü kurtarmak.
Gün onların günü... Biz ne yapabiliriz ki; argo tabirle ipin ucu puÅŸtun elinde. Ä°kinci bir emre kadar düÄŸün dernek, söz, niÅŸan, kına yok. TokalaÅŸma, kucaklaÅŸma, sıla-i rahim, ziyaret ve misafirlikler baÅŸka bahara. Kafes kuÅŸları gibi sorumluluk duygusundan mahrum yetiÅŸen eÄŸitim çağındaki yeni neslin geleceÄŸi ise tam bir muamma.
Sevgilinin kapısına otaÄŸ kurmuÅŸ müzmin aşıklar gibi beklemeye devam... Ay her zaman bulutların ardında kalmaz ki; aydınlık yarınlar elbet bize de güler. "Hak Yol Ä°slam" adına bestelenmiÅŸ vuslat ÅŸarkıları terennüm eder sokaklarda gençlerimiz. Babalarının cop, tekme, dipçik yediÄŸi sokaklarda. Åžarapneller altında kanlı gömleÄŸine sarılı Bilal‘in ÅŸehadetine deÄŸil, o gün toplu vuran yürekler için ıslanır gözlerimiz. Ne zindanda Mehmet kalır, ne öz vatanında parya. Kurtulur tutsaklıktan, ayaÄŸa kalkar Sakarya...
Mehmet AktaÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.