Sosyal Medya

Hz. Peygamber Ramazanı nasıl geçirirdi?

Resulullah Efendimiz ramazan ayını bir nimet ve fırsat olarak bilir, gereğini eksiksiz yapar, içini doldururdu. Resulullah elinde ne varsa muhtaçlara dağıtırdı. Başkalarını kendine tercih ederdi. O, eti çok sevdiği halde etle ekmeği bir arada görememiştir.Ya bugünkü müsrif insanlar!...



Her günü bayram olan aydır Ramazan
 
Ramazan iç muhasebe ayıdır. Bu ayda insanlar içlerine ayna tutarlar. Bir çeÅŸit nefis muhasebesi yaparlar. Bugüne kadar neler yaÅŸadıklarını gözden geçirirler; hayatlarına çekidüzen verirler. Zira ramazan muhasebe ayıdır. Bu ayda Müslümanlar Allah tarafından hesaba çekilmeden kendi kendilerini hesaba çekerler. Basiret nazarlarını iç dünyalarına yönelterek artılarını eksilerini görürler. Kendilerini iman ve ihlâs kantarında tartarlar. Böylece gelecekteki hayatları için bir yol haritası çizerler. Yol yakınken yanlışlardan dönerler.
 
Ramazan yenilenme ayıdır. Bu ayda hemen herkes manevî açıdan yenileniyor. Ruhlar ramazan ikliminde soluklanıyor. Sanki manevî bir el deÄŸiyor üzerimize. Bu el bizim fazlalıklarımızı törpülüyor; bizleri yeniden kalıba koyuyor, bize en güzel ÅŸekli veriyor.
 
Ramazan fark etme ayıdır. Bu ayda Allah’ın kudretini kâinat aynasında daha net görebiliyoruz. Etrafımıza tefekkür nazarlarıyla bakıp Allah’ın kudretini ve büyüklüÄŸünü teslim ediyoruz. Çevremizdeki güzelliklerin, çiçeÄŸin, böceÄŸin farkına varıyoruz. Mahlûkatın bize hizmet etmek için yaratıldığını anlıyoruz. Ramazanda çevremizdeki fakirleri, kimsesizleri daha çok görebiliyoruz. Açların ve yoksulların ne kadar zorluklar içerisinde yaÅŸadıklarını daha iyi anlıyoruz. Zira yüreÄŸimize merhamet, gözlerimize basiret geliyor.
 
Ramazan uyanış ayıdır. Bu ayda gaflet sularında yüzen bedbahtlar uyanıyor; selamet sahiline doÄŸru kulaç atıyor. Nefsin esareti altında karanlıklara gömülen vicdanlar, kandillerin ışığıyla aydınlanıyor. Vicdanla cüzdan arasında gidip gelenler, cüzdanı bırakıp vicdana yöneliyor. KurtuluÅŸun yalnızca Ä°slam’da olduÄŸu gerçeÄŸi bütün çıplaklığıyla görülüyor.
 
Ramazan hayatı düzene koyma ayıdır
 
Ramazan ümit ayıdır. Bu ayda geleceÄŸe ve kurtuluÅŸa dair ümitlerimiz tazelenir. Ne kadar büyük günahkâr olsak da Allah’ın rahmet ve maÄŸfiretinin bizim günahlarımızdan daha büyük olduÄŸunu fark ederek bataklıklardan kurtulmak için çırpınırız. Duaların gölgesinde korktuklarımızdan emin, umduklarımıza oluruz. Kurumaya yüz tutan köklerimize can gelir.
 
Ramazan hayatı düzene koyma ayıdır. DiÄŸer aylarda hayatımız darmadağın iken bu ayda hayatımız düzene girer. Ne zaman yiyeceÄŸimiz, ne zaman uyuyacağımız bellidir. Bir anlamda disiplinine ediyor bizi ramazan…Bu ayda her ÅŸey beÅŸ vakit namazla anlamlandırılır.
 
 
Ramazan coÅŸku ayıdır. Bu ayda müminler iftar saatlerinde büyük bir coÅŸku ve heyecan yaşıyorlar. Ä°ftardan sonra camilere gidilerek dinî ve sosyal münasebetler geliÅŸtiriliyor. Manevî feyiz ve bereket tavan yapıyor. Aç ruhlar Kur’an’la, namazla ve zikirle doyuruluyor. Mukabeleler yapılıyor. Kur’an, bütün hayatımızı kuÅŸatıyor. Kaybettiklerimizi elde ediyoruz.
 
Ramazan midelerin ve ruhların yıllık bakıma alınma ayıdır. Yıl boyunca tıka basa doldurduÄŸumuz mideler bu ayda istirahat ediyor. Keza ramazan mideyi ve ruhu nadasa bırakmaktır. Orucun saÄŸlığa faydalarını tıp alanındaki uzman kiÅŸiler yıllardır söylüyor.
 
Ramazan huzur ayıdır. Öncelikle bu ayın iklimine girdiÄŸimizde iç huzuru yakalarız. Bunu toplumsal huzur takip eder. Suçlular bile bu ayda kendilerini firenler. Hırsızlar da bir ay boyunca iÅŸlerine(!) ara verirler. Fakat bu sefer de dilenci dediÄŸimiz merhamet hırsızları peydahlanır her sokak başında. Bunların yaptığı da bir çeÅŸit “kibar hırsızlık” deÄŸil midir?
 
Ramazan ibadet ayıdır. Bu ayda hemen herkes ibadet seferberliÄŸine çıkar. DiÄŸer zamanlarda cuma namazını bile kılmayanlar bu ayda vakit namazlarını da kılarlar. DiÄŸer zamanlarda cuma kılanlar bu ayda bütün namazlarını cemaatle kılmaya çalışırlar. Vakit namazlarını kılanlar ise mukabelelerle ve teravihlerle manevî zenginliklerini taçlandırırlar. Fakat ne yazık ki bu ayda ibadete koÅŸanların bir kısmı bayram namazı sonrasında uzun sürecek gaflet uykusuna yatarlar. Onlar bir ay ibadetle bütün yılın günahlarının temizleneceÄŸini düÅŸünen gafillerdir. Oysa ibadetin az da olsa devamlı olanı makbuldür.
 
Ramazan aÅŸk ve muhabbet ayıdır. Bu ayda sevgililer sevgilisi olan Resulullah Efendimiz yâd edilir. Ona giden yollar müminlerle dolup taÅŸar. Onun bize bıraktığı son din olan Ä°slam’a sıkı sıkıya sarılırız. KurtuluÅŸa erenler ancak ve ancak Allah’ın ipine sarılanlardır.
 
Resulullah Efendimiz, Ramazanı nimet ve fırsat olarak bilirdi
 
Ramazan en büyük öÄŸretmendir inanan insanlar için… Açlığı ve susuzluÄŸu, sabrı ve tahammülü, nimetin kadrini bilmeyi öÄŸretir ramazan bizlere. Ramazanda mülkün sahibinin Allah olduÄŸunu, insanların ne kadar da aciz olduÄŸunu yaÅŸayarak öÄŸreniriz bir kere daha...
 
“Ramazan ayı girdiÄŸi zaman, cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kilitlenir. Åžeytanlar zincire vurulur.” diyor Resulullah… Bu Müslümanlar için büyük bir müjdedir.
 
Her konuda olduÄŸu gibi ramazanda da Resulullah’ın hayatına göz atıp onun yaÅŸadığı ramazanları kendimize model almalıyız. O, bizim önümüzde duran eksiksiz bir modeldir. Her türlü sorunun cevabı ondadır. Yüce Ä°slam dininin Peygamberi, kâinatın serveri Resul-i Ekrem Efendimiz bizlere her konuda mutlak ölçüler koymuÅŸtur. Onun mübarek hayatı bizim için ölçüdür. Ona uydukça, onun hayatını hayatımıza yansıttıkça Allah’ın sevdiÄŸi kullardan oluruz.  Bu yüzden En Sevgili’nin ramazanlarını hep düÅŸünmüÅŸ ve merak etmiÅŸimdir. Allah’ın Habibi acaba ramazanlarını nasıl geçirirdi? Ramazanlar onun gözünde nasıl anlam kazanırdı?
 
Resulullah Efendimiz ramazan ayını bir nimet ve fırsat olarak bilir, gereÄŸini eksiksiz yapar, içini doldururdu. Bu ayda yaÅŸlıları ve düÅŸkünleri ziyaret ederdi. Onların hâl ve hatırını sorar, imkânlar ölçüsünde onlara yardım ederdi. O zamanlar bugünkü kadar bolluk ve zenginlik yoktu. Ä°nsanlar kıt kanaat geçinirlerdi. Peygamberimizin durumu da halkın durumundan farklı deÄŸildi. Bu yüzden o mübarek insan iftarda ve sahurda çoÄŸu zaman hurma yer, su içerdi. Bunları da bulamayınca aç sabahlardı. Aslında o isteydi refah içerisinde yaÅŸayabilirdi. Fakat Resulullah elinde ne varsa muhtaçlara dağıtırdı. BaÅŸkalarını kendine tercih ederdi. O, eti çok sevdiÄŸi halde etle ekmeÄŸi bir arada görememiÅŸtir. Ya bugünkü müsrif insanlar!... Onlar sofralarına çeÅŸit çeÅŸit yemekler koysalar da yine yeterince ÅŸükretmiyorlar.
 
Ramazan huzura ve kurtuluÅŸa açılan rahmet kapısıdır
 
Günümüzde insanlar yemede ve giyimde aşırılığa kaçıyorlar. Ramazan, ahir zaman ümmetine nedense ağır geliyor. Acıkan müminler iftara pek çok çeÅŸit yemek hazırlıyorlar. Bu yemeklerin çoÄŸu yenmiyor, israf ediliyor. Oysa Resulullah Efendimiz “Mide üçe ayrılmalı: bir bölümü yemek, bir bölümü su için olmalı. Son bölüm ise boÅŸ kalmalı” diyor. Yani insan tıka basa yememelidir. Fazla yemek nefsi semirtir, ibadetlere bile engel olur. O büyük insan, bugünkü Müslümanların yemekteki aşırılığını görse onları kınardı, belki de onlara acırdı.
 
“Her kim inanarak ve karşılığını sırf Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa onun geçmiÅŸ günahları bağışlanır.” diyor Resulullah Efendimiz… Ne büyük bir müjdedir bu… Ramazanda günahlarla vedalaÅŸmak, arınarak temize çıkmak… Bu ne büyük kazançtır.
 
Rahmet Peygamberi olan Hz. Muhammed (sav) bazılarının sandığı gibi ramazanda ibadetlerini aşırı artırmazdı. O, ibadet de dâhil olmak üzere hiçbir ÅŸeyde aşırılığa kaçmamıştır. Her konuda ölçü üzere yaÅŸamıştır. O, ibadetlerini on iki aya yaydığı için ramazanda diÄŸer aylardaki ibadetlerine bir kısım takviyeler yapardı. Teravih namazlarını yalnız veya cemaatle kılardı. Kur’an’ı elinden hiç düÅŸürmezdi. Ramazanın en feyizlisini, en dolusunu O yaÅŸardı.
 
Ramazan huzura ve kurtuluÅŸa açılan rahmet kapısıdır. Resulullah Efendimiz bir hadiste ÅŸöyle diyor: “Ramazanın ilk gecesi olduÄŸu zaman, Cehennem kapıları kapanır, onun hiç bir kapısı açılmaz. Cennet kapıları açılır, o kapılardan hiç biri kapanmaz. Münadi ÅŸöyle seslenir: Ey hayır isteyen gel, koÅŸ! Ey ÅŸer isteyen, (kötülüklere karşı) kendini tut! O ayda Allah’ın cehennemden azatlıları vardır. Bu, Ramazan bitinceye dek her gece vaki olur.”
 
Resulullah oruç tutmaktan büyük haz alırdı. O’na sadece dokuz yıl ramazan orucu tutmak nasip olmuÅŸtur. Bahsimizi ramazanın feyiz ve bereketiyle ilgili bir hadisle kapatalım: “ÂdemoÄŸlunun bütün amellerine karşılık verilecek sevap on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah’u Teâlâ buyurdu ki: Oruç müstesna! Oruç benim içindir, onun karşılığını ancak ben vereceÄŸim. Oruçlu kiÅŸi, nefsanî arzularını ve yemesini benim için terk eder. Oruçlu kiÅŸi için iki türlü ferahlık vardır: Biri iftar anındaki ferahlık, diÄŸeri Rabbine kavuÅŸtuÄŸu zamanki ferahlıktır. Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoÅŸtur.”
 
Kur'an-ı Kerim'in Ramazan’da inmesi bu ayı kıymetli kılmıştır
Sıcakların dereceleri zorladığı bu yaz günlerinde Ä°slam dünyası ve bütün Müslümanlar ramazanın rahmet ve bereket ikliminde serinliyor. Bu mübarek ay’ı layıkıyla idrak edenler nice sevaplar kazanarak onun manevî bereketinden hakkıyla istifade edeceklerdir. Fakat öyle kiÅŸiler de vardır ki onlar oruç tutarlar ama tuttukları orucun kendilerine bir faydası olmaz. Çünkü o kiÅŸiler gıybet ve koÄŸuculuk yaparlar, böylece insanları birbirine düÅŸürürler. Rasûlullah(sav) buyurdular: “Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine kuru bir açlıktan baÅŸka bir ÅŸey kalmaz! Geceleri nice namaz (teravih ve teheccüd) kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine kalan, yalnız uykusuzluktur.”(Ä°bn-i Mâce, Sıyâm, 21) Allah bizleri böyle insanların zümresine dâhil olmaktan uzak tutsun. Zira bu durum manevî iflastan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Ä°yi düÅŸünülürse anlaşılır ki manevî iflaslar maddi iflaslardan daha iç acıtıcıdır. Zira maddi kayıplarınızı, gecenizi gündüzünüze katıp daha çok çalışarak tekrar elde edebilirsiniz. Fakat manevî kayıpların kulu götüreceÄŸi son nokta ne yazık ki cehennemdir.
 
Ramazanı kıymetli kılan sebeplerden biri de kutsal kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirilmeye baÅŸlanmış olmasıdır. Cenâb-ı Hak ÅŸöyle buyuruyor: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doÄŸrunun ve doÄŸruyu eÄŸriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiÄŸi aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) baÅŸka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doÄŸru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, ÅŸükretmeniz içindir.” (Bakara, 185)
 
Bin aydan daha hayırlı bir gece
 
Resulallah Efendimiz ramazan ayını ve bu ayda tutulan orucu çok önemsemiÅŸtir. Onun ramazan ve oruç hakkında nice güzel sözleri ve müstakil hutbeleri vardır. Ashaptan Selman-ı Farisi Radiyallâhu Anh anlatıyor: Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem, Åžaban ayının son gününde bize okuduÄŸu bir hutbede ÅŸöyle buyurdu: “Ey insanlar, büyük ve mübarek bir ay yaklaÅŸtı, gölgesi başınıza geldi. “Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır.” “Allah o mübarek ayın gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazları meÅŸru kıldı.” “Bu ayda küçük büyük bir hayır yapan insan baÅŸka aylarda bir farz eda etmiÅŸ gibi sevap alır.” “Bu ayda bir farzı yapmak, baÅŸka aylarda yetmiÅŸ farz yerine geçer.” “Bu ay Allah için açlık ve susuzluÄŸun, taat ve ibadetin meÅŸakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir.” “Bu ay yardımlaÅŸma ayıdır, bu ay müminlerin rızkını arttıracak aydır.”  “Bu ayda her kim oruçlu bir mümine iftar edecek bir ÅŸey verirse, yaptığı bu iÅŸ günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden azat olmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir ÅŸey eksilmeden onun kadar sevaba kavuÅŸur.”
 
Her biri manevî bir yıldız olan ashaptan bazıları bu sözleri duyunca, yoksulluklarını düÅŸünerek “Ya Resulallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir ÅŸey bulup verecek durumda deÄŸiliz” dediler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem, “Allah bu sevabı bir tek hurma ile, bir içim su ile, bir yudum süt ile oruçlu mümine iftar ettirene de verir” buyurdular ve hutbelerine ÅŸöyle devam ettiler: “Bu ayın başı rahmet, ortası maÄŸfiret, sonu da Cehennemden kurtuluÅŸtur.” “Bu ayda her kim kölesinin (iÅŸçi ve hizmetçisinin) iÅŸini hafifletirse Allah onu affeder ve Cehennemden uzak tutar.” “Bunun için bu ayda ÅŸu söyleyeceÄŸim dört hasletten ikisi ile Rabbinizi razı kılarsınız, diÄŸer ikisinden ise hiçbir vakitte ayrı kalamazsınız: “Rabbinizin rızasına sebep olan hasletlerin birisi, kelime-i ÅŸahadete devam etmeniz, diÄŸeri de Allah’tan maÄŸfiret dilemenizdir. VazgeçemeyeceÄŸiniz iki hasletin biri Allah’tan Cenneti istemek, diÄŸeri Cehennemden Allah’a sığınmaktır.” “Her kim oruçluya bir yudum su verirse, Allah da ona benim mahÅŸerdeki havuzumdan öyle bir su içirecektir ki, Cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.”[et-Tergib ve’t-Terhib, 2:94-95]
 
Ne kadar mühim bir ayda olduÄŸumuzun idraki içerisinde oruçlarımızı tutmalı, teravih ve vakit namazlarımızı kılmalı, ÅŸükrümüzü layıkıyla eda etmeli, soframızı fakirlere açmalıyız.
 
Ashabın Ramazan sofraları herkese açıktı
 
 
Bizler Peygamber Efendimizi dünya gözüyle göremedik. Bu yüzden, çektikleri bütün sıkıntılara raÄŸmen, sahabeleri çok ÅŸanslı insanlar addediyoruz. Onlar hâl ve hareketleriyle bize örnekti. Peki, Allah dostları ramazanları acaba nasıl idrak ederdi? Bunu hiç düÅŸündünüz mü?
 
Her biri birer Allah dostu olan sahabeler, ramazana Recep ayından itibaren hazırlanırlardı. Gerçi onlar on iki ay boyunca hak ve hakikatin izinden gitmeye riayet ederdi. Ashab, ramazan ayının girmesiyle birlikte sevinçten bayram ederdi. Onların çocukları bile ramazan iklimine girer, ona göre davranırlardı. Çocuklarının çoÄŸu gönüllü ramazan orucu tutardı. Oruç, sahabenin sadece ramazanda deÄŸil; ramazan dışında da yaptığı ibadetlerin başında gelirdi. Ashabın çoÄŸu ‘Pazartesi’ ve ‘PerÅŸembe’ günleri oruç tutmaya dikkat ederdi.
 
Sahabeler maddî sıkıntılar içerisinde kıvranmalarına raÄŸmen iftar sofralarına mutlaka birilerini davet ederlerdi. Onların sofraları herkese açıktı. Kendileri sofradan gerekirse yarı aç kalkar, fakat yine de bu güzel hasletlerinden taviz vermezlerdi. Nefislerini semirtmezlerdi.
 
“Kim, inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan gecelerini ihya ederse, geçmiÅŸ günahları affolunur.” hadis-i ÅŸerifi sahabeleri ramazan aylarında ibadet seferberliÄŸine yöneltmiÅŸtir. Sahabelerin çoÄŸu iftardan baÅŸlayarak sahura kadar ibadet ederdi. “Gecede bir saat vardır ki, Müslüman bir kimsenin Allah’tan, dünya veya ahirete müteallik bir hayır talebi, o saate rastlarsa, Allah dilediÄŸini ona mutlaka verir. Bu saat her gecede vardır” hadisi de sahabeleri geceleri ibadete sevk etmiÅŸtir.  Onlar gece boyunca Kur’an-ı Kerim okur, teheccüd namazları kılarlardı. Dillerinden Hakk’ın mübarek adları düÅŸmezdi. Zikir onların hayatlarında olmazsa olmaz ibadetlerden biriydi. Malayani konuÅŸmaktan özellikle sakınırlardı.
 
Ashab-ı güzin, Ramazan'ın hakkını verirdi.
 
 
Bu mübarek ayda ashab diÄŸer zamanlardan daha sık umre yapardı. Zira Peygamberimizin “Ramazan ayında yapılan umre tam bir hac sayılır; yahut da benimle birlikte yapılmış bir haccın yerini tutar” sözü onları heyecanlandırarak yollara dökerdi.
 
Sahabelerin maddî güçleri sınırlı olsa da ellerinde ne varsa sadaka olarak verirlerdi. Çünkü onların tartışmasız tek rehberi olan Hz. Muhammed(sav) ramazanda verilen sadakanın en makbul sadaka olduÄŸunu söylemiÅŸti. Onlar zekâtlarını da bu mübarek ayda verirlerdi. Fakat verirken gizliliÄŸe riayet ederlerdi. Günümüzde ne yazık ki buna pek dikkat edilmiyor. Bugünkü zenginlerin bir kısmı yardım edecekleri gün basın mensuplarını çağırıp hayırlarını reklam malzemesi yapıyorlar. Böylece elde edecekleri sevap büyük ölçüde zayi oluyor.
 
Sahabe-i Güzin, fakirleri zenginin sırtında bir yük olarak deÄŸil; kendisine sevap kazandıracak bir velinimet olarak görürlerdi. Fıtır sadakası özellikle bayramdan evvel verilmeye gayret edilirdi. Böylece garibanlar bayrama neÅŸe içerisinde girerlerdi. Onların da yüzü gülerdi. Fakirler eziklik yaÅŸamazdı. Bayram bu haliyle herkes için bayram olurdu.
 
BilindiÄŸi gibi ramazanın içinde “bin aydan daha hayırlı bir gece” olan mübarek ve muazzez Kadir gecesi vardır. Bu gece, ramazanın içinde gizli tutulmuÅŸtur. Fakat son on günün gecesinde olma ihtimali daha yüksektir. Bunu bilen sahabeler ramazanın son on gününde itikâfa girerdi. O gecelerin hepsini Kadir gecesi bilirlerdi. Resulullah’tan böyle görmüÅŸlerdi.
 
Bu anlattıklarımızdan ÅŸu anlaşılmasın: “Sahabeler ramazanda dünya iÅŸlerini bırakırlardı?” Böyle bir ÅŸey söz konusu bile deÄŸildir. Onlar dünya ve ahret hayatında hep dengeyi gözetmiÅŸlerdir. Ölçü üzere yaÅŸamışlardır; ifrat ve tefritten özellikle sakınmışlardır.
 
Sahabeler ibadetlerini aslında on iki aya yayarlardı. Ramazanda ibadetleri çok daha yoÄŸunlaşırdı. Fakat günümüzde bazı insanlar sadece ramazanda ibadete yöneliyor, ramazan çıkınca bırakıyor. Biz buna tabir caizse “Ramazan Müslümanlığı” diyelim. Yanlıştır bu!
 
Bizler asrısaadette yaÅŸa(ya)madık. Bunu belki bir ÅŸanssızlık olarak görüyoruz. Gerçi o devirde ‘Hz. Ebubekir’ olma ihtimalinin yanında ‘Ebu Cehil’ olma ihtimali de vardı. Bizler el ele gönül gönüle verirsek, bir ve beraber olup birbirimizi Allah için seversek bu çağı da asrısaadete çevirebiliriz. Yeter ki inanalım ve inancımızı azim ve gayretimizle besleyelim.
 
 
Müellif: M. Nihat Malkoç / Dünyabizim

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.