Bursa’da üç mücevher var ki üçünün hem fizikî güzelliği, hem de taşıdıkları anlam, Osmanlı coğrafyası için çok önemlidir. Herkesin aklına gelebileceği gibi, bu üç mücevher U
İnsanı hiçe sayan, tenekeden arabaların ruhtan etten kemikten insandan üstün olduğu, sadece arabaların terörüne seyrine göre düzenlenmiş İstanbul gibi şehirler acı veriyor. Bütün kal
Trajedileri, gizemli ayinleri, köklü inançları yansıttığı gibi masalsı imparatorlukların, kudretli hükümdarlarının ve hayalperest mimarların ruhlarını da taşıyan bu yerler, dünya k
Bu nasıl bir 'köhne Osmanlı geçmişi' idi ki aniden kurtarıcı gibi gelen kadroların hepsi o dönemin bakiyesi, eğitim sisteminin ürünü olsunlar? Yükseltilmeye çalışılan batı uygarlı�
Başlıktan devam etmek gerekirse bu sorunun cevabı için Hz. Ömer’i bilmemiz lazım demekten ve Hz. Ömer’i bildikten sonra Aliya’dan mülhemle Ömer’i beklemek değil de Ömer gibi olmanı
Osmanlı bir imparatorluktu. İmparatorluk âdabı, anâsırına aynı mesâfeden bakar. Hiçbir unsuru dışlamaz. Mahâret ve asıl olan, bir zamanların “millet-i sâdıkası” olan Ermenileri k
İnsan için ve hayat için bir iyilik yap da içine at. İçin de bir deniz, ‘sahilsiz bir umman’ değil midir? İyilik yapıp denize atmayı alışkanlık edinenler, o deniz gibi enginleştiler.
Camiler, tekke ve zaviyelerle birlikte Selçuklu ve Beylikler döneminin en önemli eğitim kurumları medreselerdi. Hadis, fıkıh ve tıp ihtisasına göre ayrılan Selçuklu medreseleri; sultanlar,
Şerif Mardin, neredeyse yarım asır önce, “iki Türkiye”den sözetmişti. Birinci Türkiye, belli başlı kentlerde, Ankara, İzmir gibi “Cumhuriyet kentleri”nde yaşayan “kentli / laik T
“Irak, Suriye, Hicaz bölgesi ve diğer Arap ülkeleri iç işlerinde bağımsız olarak, hükümetlerinin yönetimi altında olmalı. Hilafetle bağları bir konfederasyonla sağlanmalı ve Os
Irak'ta işsizlik, kamu hizmetlerindeki yetersizlik ve yolsuzluk gibi nedenlerle başlayan ve hızla ülke geneline yayılan gösterilerin İran'ın ülkedeki nüfuzunu hedef alan bir yöne evrildiği
Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızda, gülü olan evleri parmakla gösterirlerdi. Öyle nadirdi. Şimdi yol kenarlarına bile gül dikiyorlar. İnanılmaz bir bolluğun içindeyiz. Buna karşı
"O gün ölümü aradım. Ama onu bulmak için nereye koşsam, şimşek gibi kaçıyordu. Allah’ın beni başka bir şey için sakladığını bilmiyordum"
Bastığı yeri titreten yaman adamlarım var benim. Zımba gibi gençlerden oluşuyor grubum. Ben onları seviyorum onlar beni. Dörtyüz hanelik site içinde binalarımız farklı olsa da komşuluk
İstanbul'un dillere destan güzelliği ve zarafeti, deniz aşırı ülkelere kadar nam salmıştır. Bir pervane gibi uzak diyarlardan bu güzelliği duyup gelenler, şimdiye kadar gördüklerini unu