Akif Emre'nin kaleminden: Cumhur elitlerin korkusu
Follow @dusuncemektebi2
Bu nasıl bir 'köhne Osmanlı geçmişi' idi ki aniden kurtarıcı gibi gelen kadroların hepsi o dönemin bakiyesi, eğitim sisteminin ürünü olsunlar? Yükseltilmeye çalışılan batı uygarlığı üzerinden silmeye çalıştığı geçmişin tozları arasında hayata geçmişti!
Cumhuriyet çok farklı korkular üzerine yükseldi. Daha doÄŸrusu Cumhuriyet elitinin korkuları siyaseti, devletin topluma bakışını ÅŸekillendirdi. Bu elitlerin en büyük korkusu her anlamda 'geriye dönüÅŸ'tü. Yani Osmanlının gölgesini sürekli üzerlerinde hissettiler.. Bu duyguyu bir noktaya kadar anlamak mümkün; zira her ÅŸeyi ile reddettikleri bir dönemin yıkıntılarından kendilerini kurtarmaya çalışıyorlardı. Yeni bir uygarlık inÅŸa edeceklerdi ve bu uygarlığın ötekisi de tasfiye edilen bir imparatorluÄŸun hafızasında yerleÅŸikti.
Sorun sadece medeniyet tercihinden ibaret olsaydı bu zıtlaÅŸmayı bir yere kadar anlamak mümkündü. Bir gecede bir toplumun medeniyet deÄŸiÅŸimini imkan dahilinde olduÄŸunu var sayan toplum mühendisliÄŸini pratiÄŸe geçirmeye çalışan kadrolardan söz ediyoruz.
Ancak Cumhuriyet elitinin tarih korkusu ile gelecek endiÅŸesi arasında sıkışan cumhurun gelecek umuduna sahip olmaları için her ÅŸeyden önce elitlerin korkularını yenip normalleÅŸmeleri gerekecekti.
Yeni bir dünya kurulurken uygulanan toplum mühendisliÄŸine tepkili olanların yanıldıkları bir nokta vardı. Toplumsal ve siyasal deÄŸerler, kültürel kodlar üzerinde toplum mühendisliÄŸi uygulanır, millet sekülerleÅŸtirilirken bunlardan hoÅŸnut olmayanların tepkileri sadece nostaljik geçmiÅŸ özlemiyle alakalı deÄŸildi elbette. Derin medeniyet çözümlemeleri, siyasal analizler yapmaya akılları yetmese de varlıklarını anlamlandırdıkları deÄŸerlerinin elden gitmekte olduÄŸunu fark ediyorlardı. YaÅŸanmakta olan sadece siyasal düzlemde deÄŸil hanelerinin içine müdahil olur hale gelmekteydi.. Osmanlı ÅŸahsında hissettikleri avuçlarından kayıp gitmekte olan sadece bir geçmiÅŸ deÄŸil deÄŸerleriydi. Daha sonraları bu hissiyatın nostaljiye dönüÅŸmesine tanık olacaktık.
Ancak, nostaljik düzlemde geçmiÅŸ özlemcilerinin unutturduÄŸu tarihsel bir gerçekle yüzleÅŸmeleri gerekiyordu. O da gerçekten Osmanlıyı hafızalardan silmeye, deÄŸerlerini görünür plandan kaldırmaya ahdeden bu kadroların hemen hepsi Osmanlı döneminde yetiÅŸmiÅŸ, Osmanlı ordusunda savaÅŸmış asker, bürokrat yahut aydınlardan oluÅŸuyordu.. Yani hesaplaşılan bugünün aktörleri, özlemini çektikleri geçmiÅŸin ürünüydü;
Özlemini çektikleri hangi Osmanlı idi ki ÅŸikayetçi oldukları elitler bizzat o dönemin, eÄŸitim sisteminin, zihniyetin yetiÅŸtirdiÄŸi çocuklarıydı? Bu soru ile tarihi bir bilinç olmaktan çıkarıp nostaljiye indirgeyen Osmanlı romantizmine yaslanan muhafazakar zihniyetin yüzleÅŸmesi gerekir.
Bu durum, karşı kampta yer alan seküler Cumhuriyet eliti ve batıcı zihin dünyasının müntesipleri açısından da yüzleÅŸmeyi gerektiriyor. Bu nasıl bir 'köhne Osmanlı geçmiÅŸi' idi ki aniden kurtarıcı gibi gelen kadroların hepsi o dönemin bakiyesi, eÄŸitim sisteminin ürünü olsunlar? Yükseltilmeye çalışılan batı uygarlığı üzerinden silmeye çalıştığı geçmiÅŸin tozları arasında hayata geçmiÅŸti! Tarihi yeniden yazma, inÅŸa etme iddiasındaki bir nesil adeta 1923'te doÄŸmuÅŸ ve inkar ettikleri geçmiÅŸten hiç bir ÅŸey devralmamışlar, hiç bir borçları yokmuÅŸ gibiydiler. Olup bitenlere nereden bakarsanız bakın sonuçta inkar ettiÄŸiniz ya da özlem duyduÄŸunuz bir tarihin mirası söz konusuydu.
Yeni siyasal aktörlerin uygulamalarını eleÅŸtirmenin, benimsememenin, itirazın seçkinler nezdinde karşılığı saltanat özlemciliÄŸi, irtica idi.... Korkunun diri tutulması muktedir kadroların iktidarını ne pahasına olursa olsun cumhura devredilmemesine veya en azından cumhurla iktidarı paylaşımının ertelenmesine meÅŸruiyet kazandırmaya yarayacaktı.
Belki bu noktada psikanaliz bazı durumları açıklamakta yararlı olabilir. Osmanlıyı emperyalist batılı devletler tasfiye etmiÅŸti ama onun temsil ettiÄŸi dünya görüÅŸünü mekteplerinden yetiÅŸen çocukları tasfiye edecekti. Bu bir devrimdi ve her devrimin bir ötekisi olacaktır; varlığı öteki algısının diri tutulmasına baÄŸlıydı. Ancak batıcı seçkinlerin ötekisi bir tarihe, tüm bir geçmiÅŸin mirasına yönelikti. Cumhurla iktidarını paylaÅŸmaktan çekinen seçkinlerin hemen hepsi Osmanlı adına savaÅŸmış ve de savaÅŸ kaybetmiÅŸ askerlerdi. Osmanlı üniforması içinde girdiÄŸi hemen her savaşı kaybeden, imparatorluÄŸu elinden alınmış bir neslin kabusuydu geçmiÅŸ imgesi. Hatırlamak istemedikleri, yaÅŸanmamış saydıkları geçmiÅŸ bu yenilgileri hatırlatmaktaydı. Onlar için tarih büyük bir boÅŸluk adeta geçmiÅŸin karadeliÄŸinden ibaretti.
Bu ağır travmayı yaÅŸamamış olsalardı muhtemelen tek parti dönemi cumhurla daha barışık olma cesaretini gösterebilirdi. Ne var ki travma çift taraflıydı: Hem cumhurun hem de cumhuru yöneten elitlerin yaÅŸadığı travma anlaşılmadan geçmiÅŸ saÄŸlıklı yorumlanamaz.
Son dönemde yaÅŸanan sistem içi elit deÄŸiÅŸiminin sonuçlarını biraz da nostaljinin mi yoksa tarih bilincinin mi etkin olacağı belirleyecek. Bir yanda yenilgilerin bedelini ödeyen cumhurun özlemleri ile realite arasındaki boÅŸluk diÄŸer tarafta aktörlerin kiÅŸisel travmalarının sonuçları açısından bakmalı anlamak, anlamlandırmak için...
Henüz yorum yapılmamış.