Şehir halkı nasıl bir şehirde yaşamak istiyor
Follow @dusuncemektebi2
İnsanı hiçe sayan, tenekeden arabaların ruhtan etten kemikten insandan üstün olduğu, sadece arabaların terörüne seyrine göre düzenlenmiş İstanbul gibi şehirler acı veriyor. Bütün kaldırımlara araba parketmişse, evden çıkınca iki metre bile güvenle yürüme hakkımız kalmamışsa, pencereyi açınca bir yaprak görmek şöyle dursun, başka binalarla başka pencerelerle kuşatılmışsak her şeyi yeni baştan ciddiyetle adaletle ele alma zamanı geldi de geçiyor.
Åžehir üzerine düÅŸünmeye ihtiyacımız var. Åžehirde yaÅŸamanın etik ve estetiÄŸinin yerleÅŸmesi geniÅŸ bir olgunlaÅŸma sürecinin sonucu. Kuralların konması yeterli olmuyor ne yazık ki, takip denetim ve yaptırım gerekli. Åžehirlerdeki yönetici kurumlar güzellikleri de aksaklıkları da iliklerine kadar hisseden sakinleri dinlemek zorunda. Alınan kararlara yeterince katılamadığı, inisiyatif alamadığı ÅŸehirde insanın aidiyet duygusu da zayıflar. Bu da insanı katılaÅŸtırır, zamanla ÅŸehre zarar vermeyi kolaylaÅŸtırıp sorumluluk duygusunu ortadan kaldırır. Kartepe Åžehir Zirvesinin “Åžehirli Ne Diyor?” oturumunda konuÅŸan görme engelli edebiyat öÄŸretmeni Dilek Karaca ÅŸehirdeki insanın hissiyatını açığa vuranlardan biriydi. Mutluluk elbette göreceli fakat eÅŸitlik ve hizmetlere eriÅŸebilirlik son derece somut bir veri ona göre. Aynı kaldırımda insanlarla birlikte yürürken, görme engeli yüzünden deÄŸil, bir direÄŸe çarptığında eÅŸitliÄŸin nasıl yıkıldığını anlattı. Engelli olması yüzünden bir kursa alınmayınca, arkadaşıyla restorana gittiÄŸinde sipariÅŸi kendisine deÄŸil de yanındakine sorulunca, bir sınavda ayrımcılığa uÄŸrayınca, müzeye girdiÄŸinde kendisi için düzenlenmiÅŸ bir katalog bulamayınca, otobüse bindiÄŸinde günaydın dediÄŸi ÅŸoförden cevap alamayınca mutsuz oluyor. Araçlı engelliler için yapılmış bütün rampaların önüne sorumsuz kiÅŸiler arabalarını parketmiÅŸse, asansör olmadığı için engelli bir çocuk sınıfına annesinin sırtında gidebiliyorsa iÅŸte o zaman canları yanıyor.
Kocaeli’de Kazım Karabekir mahallesinde on yıl muhtarlık yapmış olan Ä°smail AÄŸbaÅŸ da denetim eksikliÄŸinden, hakların pervasızca ihlal edilebilmesinden ve kimsenin dur! dememesi yüzünden ÅŸehirde esen toplumsal terörden bahsetti. Bütün kaldırımları iÅŸgal eden esnafı anlattı. Yaya yollarına park eden arabalar yüzünden yürümek için yola inip nice tehlike ve kazalara maruz kalanlar, kirletilmiÅŸ piknik alanları, çöp deryasına dönen sahiller, pazar yerlerindeki gürültü ve iki metre öteye çöp konteynırları konmuÅŸken yola atılan pazar artıkları…Kendimizi kınamanın sonu gelmez ve bir yere de varamayız. Ä°lkelerin geçerli olması isteniyorsa, tek bir gerçek var, dünyanın bütün gözde ÅŸehirlerinde bu sorun idari denetim ve yaptırımla hale yola konulmuÅŸtur. Bilinç yükselmesi ise bir çocuÄŸun yürümeye baÅŸladıktan itibaren aile ve eÄŸitim kurumlarının iÅŸbirliÄŸiyle gerçekleÅŸebilir, insan ÅŸehrini incelikle adaletle sevgiyle kuÅŸanabilir.
Kocaeli’de ekolojik tarım yapan Nardane KuÅŸçu toprağın suyun doÄŸanın dengesi içinde inÅŸa ettiÄŸi yaÅŸam biçimini sanat haline getirmiÅŸ. Bir nesil önce okullarda hepimizin içinden geçtiÄŸi uygulama bahçelerini hatırlattı. Bu bahçelerde hepimizin gruplar halinde de olsa ilgilendiÄŸimiz, ekilip büyümesi üzerimize zimmetlenmiÅŸ, sulanmasından sorumlu olduÄŸumuz aÄŸaçlar bitkiler vardı. DoÄŸaya bakan bir odada yatan hastaların bile betona bakanlardan daha çabuk iyileÅŸtiÄŸi bilinirken, okullara beton bahçe yapıyorsanız mutluluÄŸu unutun demesi manidardı. Oyuncakların plastik olması yetmiyormuÅŸ gibi eskiden zemini toprak ve kum olan çocuk bahçelerine de artık plastik malzeme döÅŸeniyor. Çocuklarımızın toprakla baÄŸlarının kopma hızı baÅŸdöndürücü. Matematik öÄŸretmeni gezgin bisikletçi Barış Åžen ise hayal gücü, eÅŸitlik, çocukluk ve mutluluk olarak tanımladığı bisiklet yollarının haritasından söz etti ve daha çok hak ve alan talebini dile getirdi. Her derdin devası olarak gördüÄŸü bisiklet, gerçekten de stresin, endiÅŸenin, alzhaymırın , kanserin, konsantrasyon bozukluÄŸunun ÅŸifasıydı çünkü.
Dünyanın birçok ÅŸehrinde gözlemci olarak çalışmış olan BM mukim Türkiye Koordinatörü Alvero Rodrigez Türkiye’nin bu son derece hızlı ÅŸehirleÅŸmeyle çok iyi baÅŸa çıkabildiÄŸini söyledi. Bu süreçte birçok büyüyen ÅŸehirde akıl almaz yoksul mahalleler oluÅŸmuÅŸtu ve bizde böyle bir sonuç yoktu. Suriyeli mültecilerin entegrasyonuyla ilgili baÅŸarıdan da övgüyle söz etti. Fakat çevrenin kaygı verici boyutta iyi yönetilemediÄŸini söyledi. Çocuklar için yaÅŸadıkları yerde uyumlu güvenli eÅŸitlikçi proje eksikliÄŸine, engellileri yeterince kapsamayan vurdumduymaz ÅŸehir anlayışına, insanı güçlendirmedeki eksikliklere ve milli çevre yasalarının olmayışına dair eleÅŸtirilerini dile getirdi.
Mutlu ÅŸehirlerde temiz hava su gıda, güvenlik, saÄŸlıklı koÅŸullarda barınma ve saÄŸlık hizmetlerine, eÄŸitime ulaÅŸma elbette temel koÅŸullar. Fakat fiziki varlığımızı sürdürmemiz iÅŸin asgari boyutu, çocuklar sokaklarda özgürce ve güven içinde koÅŸup oynayabilse keÅŸke. Kültüre, spor faaliyetlerine ve yeÅŸil alanlara eÅŸit ve yeterli biçimde kavuÅŸma imkanı olsa. YaÅŸlıların kadınların, çocukların ve dezavantajlı yurttaÅŸların haklarının korunduÄŸu, huzura erebildikleri ÅŸehirler hedefimiz olmalı. Ä°nsanı hiçe sayan, tenekeden arabaların ruhtan etten kemikten insandan üstün olduÄŸu, sadece arabaların terörüne seyrine göre düzenlenmiÅŸ Ä°stanbul gibi ÅŸehirler acı veriyor. Bütün kaldırımlara araba parketmiÅŸse, evden çıkınca iki metre bile güvenle yürüme hakkımız kalmamışsa, pencereyi açınca bir yaprak görmek ÅŸöyle dursun, baÅŸka binalarla baÅŸka pencerelerle kuÅŸatılmışsak her ÅŸeyi yeni baÅŸtan ciddiyetle adaletle ele alma zamanı geldi de geçiyor.
Yıldız Ramazanoğlu / Karar
Henüz yorum yapılmamış.