Elma olgunlaşınca düşer. Peki ama niçin? Bir güç onu toprağa doğru çektiği için mi? Sapı kuruduğu için mi? Güneşte kurumaya başladığı için mi? Ağırlaştığı için mi? R
“Üç kuşak vardır daima: Birinci, Tanrı''yı bulur; ikinci, Tanrı''nın üstüne daracık tapınaklar kurar ve onu zincire vurur; yoksul düşen üçüncüyse, kendi zavallı kulübeciklerini k
Kudret, sadece yapmaya değil, yapmamaya da muktedir olanın sıfatı.
Ferhad''a acıma ey talib, dağları delerken yorulmaz o! Mecnun''a da gülme sakın, divanesi olduğu yâr uğruna kaybettiği aklın ardından aslâ gözyaşı dökmez.
Muhabbet yoksuluyuz, yani muhabbete muhtacız, burası kesin. Yoksuluz, çünkü muhabbetten yoksunuz.
Yokluktan mı geliyoruz? Elbette. Elbette yok olduğumuz, hiç olduğumuz bir zamanı vardı(r) herbirimizin. Bütün kainatın.
Tasavvuf kaal ilmi değil, hâl ilmidir!” Yani hakikat''in bilgisi, “o dedi, bu dedi”yle öğrenilemez; bilakis hakikatin bilgisine, yaşamakla, tecrübe etmekle ulaşılabilir.
Son elçinin kendi soyundan geleceğini bildiği içindir ki Adem ''yaklaşma'' yasağından kaçınmadı. Adem''le Havva''yı kandıran, yoldan çıkaran gerçekte şeytanın fısıltıları olmayıp
İmdi, söyle bakalım ey talib, fedakârlığı büyük olanlar kimler? Aşıklar mı, yoksa aşktan vazgeçenler mi?
Bir şehri tanımak, biraz da o şehrin ölülerini tanımak demektir. Ölülerini, yani kabristanlarını...
Varlığıyla toplumun seviyesini/kalitesini yükselttiğine inanır entelektüel; âdeta topluma şeref bahşettiğine... değer kattığına... Bu nedenle de kendisini alacaklı hisseder.
Herastratos... Mabedi yakan genç adam. Ham ervahın numûnesi.
Bu yazı 31 Temmuz 2010 yılında Yeni Şafak gazetesinde yayınlanmıştır.
*Bu yazı 17 Nisan 1999 yılında Yeni Şafak'ta yayınlanmıştır.
Ezanın Türkçeleştirilmesi üzerine yakınları Atatürk''e, "Sorularla karşılaşıyoruz, cevap vermekte güçlük çekiyoruz. Ezanın Türkçeleştirilmesinin nedeni hakkında bizi aydınlatabil