Her şey apaçık ve ibretlik biçimde yaşanıyor. Geçen bir yıl kötülerin derin kötülüğünü gün yüzüne çıkardı ama bir şey daha yaptı: İslam ümmetinin parça parça oluşunu, birl
ABD'deki Müslüman çatı kuruluşları olan Müslüman Amerikan Cemiyeti ile Kuzey Amerika İslam Camiası kongresine, ülkede yaşayan gençler büyük ilgi gösterdi.
Rus ekonomisi, yaptırımlar ve küresel ekonomide yaşanan köklü değişimlerin gölgesinde, sürdürülebilir büyüme sağlamak ve yeni pazarlarla işbirliğini artırmaya yönelik adımlarını
7 Ekim öncesinde ve sonrasında, 'Esir olarak yaşamaktansa, şerefli ve hür insanlar olarak ölmeyi tercih ederiz' diyen ve haksızlığa, zulme direnen Müslümanlara selam olsun...
Dünyamız artık “sosyal medya fenomeni” adlı bir kahramanla baş başa yaşıyor. O kahraman hayatını görüntülemeden, paylaşmadan, dijitale yansıtmadan yaşanmış kabul etmiyor. Gerçek
Dünya genelinde yaşanan ve insan hayatını tehlikeye atmasının yanı sıra dünyada bundan sonra neleri değiştireceğinin de endişe ile tartışıldığı salgın hadisesinde yaşanan sürecin
Filistin’de yaşayan birilerinin geçmişte topraklarını İsrail’e satıp satmadıkları ile ilgili spekülatif tartışmalar da bundan farklı değildir. Tarihte pek çok şey olmuştur ama her
Sokaktaki adamın anlayacağı dilde belirtelim. Modern yaşamı doğuran sanayidir. Sanayi doğal yaşamın baş düşmanıdır. Ondan vazgeçmeksizin “doğa dostu” olunamaz.
Almanya’da vefat eden İslami edebiyatın öncü isimlerinden Yaşar Kaplan, tedavisine Türkiye’de devam etme hazırlığı içindeydi. Kaplan, 28 Şubat döneminde hakkında açılan davalardan
Nijerya'da mayıstan bu yana devam eden şiddetli yağışların yol açtığı sellerde yaşamını yitirenlerin sayısı 603'e yükseldi. Öte yandan, seller nedeniyle 1 milyon 302 bin 589 kişinin
Başörtüsü için hazırlanan anayasa teklifi hakkında açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ "24. ve 41. madde çalışması tamamlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunulacak aşamay
İçinde yaşadığımız şiddetin kültürel kodlarını doğru okuduğumuzda ondan kurtulmanın imkânlarını da konuşabilir hale geliriz.
Rahatlarının kaçacağını düşünenler de inandığı gibi yaşamak yerine ‘yaşadığı gibi inanmak’ yoluna girerek yozlaşmayı ve dünyevileşmeyi ‘hayat tarzı’ haline getiriyorlar.
Çürümeyen, umudu, yaşamayı, yaşamanın anlamını yitirmeyen, dokunduklarından, seslendiklerinden ötürü bereketi beraberinde getiren inanmış yürekler var olduğunu bilmek umudun kendisidi
Peki bunca şehri inşa edip, içinde vazgeçilmesi neredeyse imkansız alışkanlıklar edinerek yaşarken, bir patikada yürür gibi yaşamayı neden isteyelim?