Sanki bir kıyamet provasından geçiyor dünya... Sibirya'da, Yunanistan'da, İtalya'da, İspanya'da yangınlar eş zamanlı olarak insanlığı ve tüm çevreyi tehdit eder seviyede...
Samimiyeti kaybolmuş bir amel sanki yoktur. Aynı şekilde bir bütün olarak samimiyetten boşalmış bir dinin de içi boşalmıştır.
Günler, sanki hepimiz yürüyen bir bandın üzerindeymişiz ve o bant bizi her gün aynı noktalardan başka aynı noktalara taşıyormuş gibi alışılagelmiş ve durağan bir şekilde geçiyor.
Yaşamayı tam olarak bilemediğimiz, kendine özgülüğünün, başkalığının ayırdına varamadığımız, anlamına eremediğimiz özel zamanlar kaçırılmış trenler gibi boş bir istasyonun
Bağışlanmak. Bilir misin nedir? VE dahî bağışlamak. Ümit kesme ama emîn de olma diyen sevgili! Beni arada tutuyor ve usulca, korkuyla ümidin kucağına bırakıveriyor.
“Vakit hiç bir şeye yetmiyor sanki” diye mırıldandı kendi kendine. “Belki de o gelip geçerken içine bir şey koymadığımızdandır” dedi buna karşılık iç sesi.
Konuştuğumuz şeyleri sonu gelmeyen bir ip gibi şuursuzca elimize dolar hale geldik sanki. Sözlerin yumağı her geçen gün büyüyor, birikiyor elimizde. Sonunda ne yapacağız bu yumakla, oras�
Birbirinin yanından gelip geçen gölgeler gibiyiz. Trafikte akıp giden arabalar gibi... Birbirimize dokunmamız kazadan sayılıyor sanki. Hayatlarımız birbirine dokunsa hasar alacağız korkusu
Beyrut patlaması sonrası ziyaretinde, sanki Emmanuel Macron, Lübnan'ın artık bir Fransız himayesi olmadığını unutmuş gibiydi.
Hüseyin Akın’ın Şule Yayınlara arasında çıkan Babam ve Mersedes adlı şiir kitabında şiirler 1940’ların yılların zor ve darlık yıllarından çıkarak okuru uzun bir anlam yolculuğ
‘Bütün hamdler âlemlerin rabbi olan Allah’ın hakkıdır’. Hamd, güzel iş yapanın hakkını teslim etme, bu güzellikten dolayı takdir etme ve sanki ne güzel yapmış der gibi övmedir.
Korona oltaya takılan bir yem gibi sanki. Korona’yla yatıp Korona’yla kalkıyoruz. Korona’yla uyutuluyoruz. Korona diye bir şey yok değil. Evet, bir salgın. Ama bu dünyadaki ne ilk salgın
Shelley’in meşhur romanındaki “hastalıklardan kurtulmak için ölümsüzlüğü bulmaya çabalayan” şaşkın doktor Frankenstein gibi günümüz insanı. Sanki mezarlara kendisi gitmemiş, l
Sancak’ta, halkı Müslüman ve Boşnak olan Tutin kasabasındaki bir camiden, içli bir ses yükseliyor. Ağır ağır okuyor öğlen namazını Müezzin Efendi... Allahu Ekber derken buğulanıyor
Güven vermek, mahremi gizlemek, kusurları örtmek, açıkları kapatmak, vefa göstermek, manevî kardeşliğe sadık kalmak. Her geçen gün bu hukuktan uzaklaşıyoruz sanki. Mesela dertleşmek i