Bugün başta Türklere olmak üzere, Batı dünyasının İslam medeniyetine karşı takındığı tavırları, geliştirdiği davranış biçimlerini, bir türlü saklayamadığı kin ve nefret duyg
Bilgi kirlenmesinin en önemli boyutlarından birini medya kuşatması oluşturuyor. Bu, insanımızın bilgilenmede seçici olmasını engelleyen en önemli etkendir. Kaldı ki çağımızın topluml
Toplumu bilinçlendirmek ile algı oluşturup sürü gibi gütmek arasında ince bir çizgi var.
Dünya üzerinde bazı mekanlar insanlığın vardığı genel seviyeyi göstermesi bakımından özeldir. Kutsal (dokunulmaz) olarak da ifade edilen bu mekanlardan biri de Kudüs olmuştur. Kudüs'ü
Kendinin bilincinde olan ve kendini tanımlayabilen biricik varlık insandır. Ahsenitakvim ve eşrefimahlukat üzere yaratılmış olan insan, kul olarak, onu böyle yaratmış olan Yaradan’a şük
Acizane kanaatim, geçen zamanın ve değişen hayatın ‘eser’i hayata getiren süreci önemli ölçüde arızaya uğrattığı şeklinde... Bugün edebiyat iddiasıyla ortaya konan çalışmalar�
Müslüman insanın sorumluluk bilinci kendisine kimi kurallar ile belirlenmiştir. Bunlar kesin olmakla birlikte uygulama serbestisi var. Bu da aslında onun anlamını daha çok artırıyor ve sorum
Özellikle muhafazakâr coğrafyalarda açıkça LGBTkavramının ve beraberinde getirdiklerinin kabul edilmeyeceğinin bilincinde olan sözleşme yapıcılar, kadına karşı şiddet kılıfı ile se
Vicdan, kişiyi kendi davranışı hakkında yargılamaya sevk eder. Onun bu yargılamadan ne çıkaracağı ise kişinin bilinciyle bağlantılıdır…
Bilinç genellikle acı çekme deneyimiyle gelir...
Özellikle bizim gibi, tarihinin belli bir döneminde radikal bir kırılmaya maruz kalmış ülkede, sadece yitiğinin nerede olduğunun farkında bile olunmayan hallerde değil, bir de ne yitirdiği
Kulluk, yaratılanın, yaratıldığı hâl üzere olması demek ise, insan için akl etmek, kul olmaktır. Kul olmak ise ancak ve ancak kendini idrâk etme, kısaca, idrâk-i taayyün-i şahsî, yani
Fazlıoğlu ile "Nizamı âlem" idealinden, Türklerin yeni bir "medeniyet tasavvuru" üretme imkânına; oradan batılı bilincin anlam haritasına ve "korku kültürü"ne uzanan zevkli bir yolculuk
90’lı yılların başına gidelim ve bir an kendimizi sıradan bir SSCB vatandaşı yerine koyalım. Dünyanın neredeyse üçte birine hükmeden ve sonsuza dek hükmedecekmiş gibi duran imparator
Depremler insanın hayatla olan ilişkisine dair bilinçlerini de sarsıyor. Elbette sonuna kadar sebeplere sarılmak gerektiği bilincini yok etmeden, hatta onu daha da güçlendirerek, son kertede h