Yasin Aktay: Depreme alışabilir miyiz?
Depremler insanın hayatla olan ilişkisine dair bilinçlerini de sarsıyor. Elbette sonuna kadar sebeplere sarılmak gerektiği bilincini yok etmeden, hatta onu daha da güçlendirerek, son kertede hayat ve ölümün bizim kontrolümüzde olmadığını tekrar hatırlatıyor.
Ä°zmir depremi, bütün depremler gibi sadece Ä°zmir’i sallamadı, bütün Türkiye’yi salladı, diÄŸer bütün depremlerde olduÄŸu gibi ve sadece çürük temeller ve eksik malzemeyle inÅŸa edilmiÅŸ binaları yıkmadı. Belli ki içimizde çürümüÅŸ, yanlış temeller üzerine kurulmuÅŸ, miadı dolmuÅŸ bir çok duyguyu, düÅŸünceyi de sarsıyor, belki de yıkıyor.
Bir çok insan öldü, ölenlere Allah’tan rahmet diledik ama enkazın altından her çıkan cansız bedende biraz da kendi ölümümüzü kendi acizliÄŸimizi gördük, hayatta ne kadar kontrol dışı ve ne kadar bize ait olmayan ÅŸeyler olduÄŸunu da bütün trajikliÄŸiyle...
Deprem, insanoÄŸlunun bir kaderi. Öyle beylik laflarla depremlerle birlikte yaÅŸamak, hiçbir zaman depremden etkilenmeyecek binalar, ÅŸehirler, çevreler kurma ihtimali... Mutlaka bir yeri vardır bunun kitapta. Mutlaka ulaşılmaya çalışılması gereken bir ideal ve aslında Türkiye depremde bu noktada 1999 deprem(ler)inden sonra bu konuda da epey mesafe kat etmiÅŸ durumda. Ama ne kadar mesafe kat edilirse edilsin depremler yeryüzünün sakinleri olarak insanoÄŸlunun bir kaderi.
Bazı yerlerde biraz daha az bazı yerlerde biraz daha fazla bir ihtimal. Deprem kuÅŸağına en yakın ama dünyanın depremlere karşı en tedbirli ülkelerinden biri Japonya, mesela, depreme dayanıklı yapı standartlarında referans alınan bir ülke. 2011 yılında meydana gelen 9 ÅŸiddetindeki depremin nasıl bir yıkıma yol açtığını hatırlıyoruz. Normalde 9 ÅŸiddetine bile hazırlıklı bir yapılaÅŸma olduÄŸu halde gelen depremin öngörülemeyen hareketliliÄŸi ve ardından gelen tsunamide yaÅŸanan felaket deprem konusunda gereÄŸinden fazla iddialı olunamayacağını da gösterdi.
Depremler insanın hayatla olan iliÅŸkisine dair bilinçlerini de sarsıyor. Elbette sonuna kadar sebeplere sarılmak gerektiÄŸi bilincini yok etmeden, hatta onu daha da güçlendirerek, son kertede hayat ve ölümün bizim kontrolümüzde olmadığını tekrar hatırlatıyor.
Enkazın altından 3 gün sonra çıkan Elif bebek veya 91 saat sonra canlı olarak çıkan Ayda bebek bu iradenin sahibini de, bize bir umut ve iman ışığını en canlı biçimde tekrar yakarak hatırlatmıyor mu?
91 saat enkaz altında o minicik canı koruyan kalkan aslında her gün ve her an bizim üzerimizde deÄŸil mi? Hepimizin yaÅŸadığı her an, aldığımız her nefes, hayatta kaldığımız her dakika o koruma kalkanı sayesinde mümkün olmuyor mu?
91 saat enkaz altında kalmış olmayı bize mucize gibi gösteren ÅŸey aslında her an, her nefes alıp veriÅŸimizde yaÅŸamakta olduÄŸumuz, vücudumuzda irademiz dışında gerçekleÅŸmekte olan mucizelere karşı lâkaytlaÅŸmış olmamız deÄŸil midir?
Bütün bu sayısız mucizelerin yanında 91 saat enkaz altından canlı kurtulmuÅŸ olmanın mucizesi çok mu büyük? Belki o mucizeleri de fark etmek için Ayda bebeÄŸin o gülünce insanlığın içindeki cennet bahçelerini yeÅŸerten minik mucizesi gerekecektir.
Daha önceki depremler vesilesiyle sıkça ÅŸahit olduÄŸumuz bir yanlışın bu sefer fazla tekrarlamamasını sevindirici buluyorduk ki, bir densizin mesajlarının ortalığı bulandırmaya, deprem vesilesiyle de olsa, oluÅŸmuÅŸ güzel bir dayanışma ve ortak duygu iklimini sabote etmeye kalkıştığı görüldü.
Asena Türk isimli, profilinde baÅŸörtülü resim kullanan ÅŸahıs “Ä°zmir Ege’de 6.8 deprem çok geçmiÅŸ olsun Müslüman halkı Ya Rabbi! Ä°zmirliler gibi zinaya, nefsime, deÄŸil, seccademe öke et beni… Amin!” ÅŸeklinde son derece kışkırtıcı bir tweet atmış.
Sorarsanız, tweet atmak bir ifade özgürlüÄŸü ve demokrasinin, hoÅŸgörünün test edildiÄŸi bir alandır. Böyle bir tweeti kim atmış olursa olsun, ister baÅŸörtülü ister dindar biri, böyle bir tweet atmanın hiçbir mazur görülebilir yanı olamazdı. Aslında sosyal medyayı bu tür provokasyonlar için kullanmanın kötülüÄŸü ve kabul edilemezliÄŸini anlatmak için de bundan çarpıcı ve ikna edici bir örnek olamazdı herhalde.
Nitekim tweeti atanın bir erkek olduÄŸu ve ne Türklükle, ne baÅŸörtüyle, ne de dindarlıkla hiçbir iliÅŸkisinin olmadığı ortaya çıktı. Salt kötülük yapmak için, insanları dindarlardan nefret ettirmek için dindarlar adına en iÄŸrenç, en tiksindirici gelebilecek rolü oynamaya soyunmuÅŸ bir provokatör.
Elbette deprem dolayısıyla insanların bir düÅŸünceye, bir hayatlarıyla ilgili muhasebeye yönelmeleri kaçınılmaz. Nasıl olmaz? Hayatla ölümün en trajik ve en sarsıcı ÅŸekliye bize yaÅŸatıldığı bu sahneye lakayt kalmak ne mümkün? Ancak depremin uyarıcı boyutunu, onun içerebileceÄŸi ibretleri kendine hemen mal eden, istismar eden onu kendi duruÅŸunu pekiÅŸtirmek üzere araçsallaÅŸtıranların tutumları bir o kadar da ibretlik.
Deprem belki herkesten önce bu tür insanları uyarıyordur da, onlar genellikle o uyarıdan üzerlerine hiçbir ÅŸey alınmamış oluyorlar. Depremi hemen kendi saflarına geçirip hasım bildiklerine karşı haklılıklarının bir kanıtı sayıyorlar. Nedense depremi bir uyarı olarak alanlar, hep baÅŸkalarına ne söylediÄŸiyle ilgileniyorlar, kendilerine ne söylediÄŸiyle deÄŸil.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.