'Çalışan kadın’ kavramı yaklaşık iki yüzyıllık bir geçmişe sahiptir. Bunun ana nedeni modernleşme ve sanayileşme ile birlikte çalışmanın ev dışına taşan, ücret getiren kısmı
Müslümanlar, ne yazık ki güven vermiyor ve inandırıcı olmaktan çok uzaktırlar. Elbette ki muhatabımız öncelikle Müslümanlar, çünkü biz Müslümanız ve kendimizden sorumluyuz. Adalets
Sezai Karakoç’ta gelenek eleştirisi, başlı başına bir bahis olarak ayrıca incelenmeye değerdir. “Ağaçlar ve Mezartaşları” yazısından kısa alıntılarla meramımızı anlatmaya ça
“Evliliğe nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna verilen cevap oldukça ilginç. Türkiye toplumunda %29.3 “şart değil” diyor. Çok düşündürücü bir oran. Evliliksiz evlilikler, yeni dönemin
Batının bize bakışı ile ilgili bir anket haberi var önümde: Almanya’da yapılan bir ankette Almanlara “dünya barışına en büyük tehdidi oluşturan ülkelerin hangileri “olduğu sorul
Onun için yemek yemek bir zorunluluktu ve elinden geldiğince az yemeye çalışıyordu. Eğer yeteri kadar yemek yemezse gittikçe daha da zayıflayacağını ve gelecekteki hastalıklara karşı di
Amerikanın İran’a kitlenmiş yeni dış politikasında, daha da genel olarak, bu politikanın Ortadoğu’ya, Doğu Akdeniz’e ve Kuzey Afrika’ya bakışında, Türkiye artık eskisi kadar mer
Yakın tarihe bakışımız salt duygusal! “Duygusal” olanın “bilimsel”, “tarihsel”, “mantıksal” olmak gibi bir zorunluluğu zaten yoktur: Yakın tarihe ilişkin “derin analiz”le
Oryantalizm ve oksidentalizm sorunsalını Fuat Sezgin hoca bağlamında konuşmaya devam ediyoruz.
2019 yılını Fuat Hoca’yı konuşmaya hasrettik ama yetmedi, böylece 2020 yılının ilk yazısını da bir fatiha olarak ona dair yazmamız mukadder görünüyor.
Sir W. M. Ramsay’ın Timaş Yayınları’ndan çıkan “İsyan Günlerinde İstanbul” isimli eserinden 31 Mart İsyanı’nda İstanbul’un durumu, Sultan II. Abdülhamid ve muhalifleri arasın
Batı oryantalizmini eleştirirken aslında “Araplar” olarak genellediğimiz kendi dışımızdaki İslam toplumlarına tepeden bakışımızı şekillendiren kendi oryantalizmimizin farkına varm
En ücra köşede yaşayan biriyle, metropolde hayatını devam ettiren insanın yaşantısı arasında çok da büyük bir fark göremiyoruz. Her alanda bir aynîleşme ve birbirine benzeme hali çı
Türkçe''de benim bildiğim uydurma kelimeler arasında en az yadırgananı "gidişat"tır. Türkçe "gidiş"e Arapça "ât" takısı eklenerek yapılmış bu kelimeyi yadırgamayız. Çünkü gidiş
Hayatın ‘’doğal tavrına’’ tekabül eden bir siyaset ideolojisi vardır ve adı da gerçekçiliktir. Hayatın olağan akışına göre en doğal tavır Kürt meselesinin bir an önce, hi�