“İnsanın kalbi, parlak bir ayna gibidir. Kötü ahlak duman (is) ve zulmet (karanlık) gibidir. O aynayı karartıp kişiyi Allah-u Teâlâ’yı görmekten alıkoyar, arada perde olur. Güzel ahl
“Kötüler ne kadar cüretkar” dedi elindeki gazeteyi masaya bırakarak, “ve iyiler ne kadar da habersiz iyi olduklarından!”
“Okuduğunuz kitabı bitirebildiniz mi?” diye sordu daha genç olan. “Son sayfasına kadar geldim ama hangi kitap son noktanın konduğu yerde biter” diye cevapladı bu soruyu daha az genç ol
Başkalarında yaşamak insanın kendinde olmamak için bulduğu modern bir çare... Kendimize, kendimizden uzakta bir hayat kurabilmek için ne çok şey yapıyor, ne çok çabalıyoruz.
Gökyüzünün maviliğinde özgürce kanat çırparken, çerçevelere çarpıp kırılan bütün o kuşlar şu gerçekle tanıştı: Resimleri hayatın kendisi kadar enginliğe sahip değil!
İşin en başına dönmeden, kendimizi düşüncesizce terk ettiğimiz bu görsel döngüyle hesaplaşmadan bunun dışına çıkılamayacak. Mümkün mü bu?
Bakın fotoğraflardan taşan derin hikayelerine... Şaşaalı, iddialı, değişken, büyük harflerle yaşanmış hayatların boşluğuna, kofluğuna, gürültülü hikayesizliğine nazaran onların
Elimizdeki teknik imkanlar yeryüzünün mesafelerini aşmamızı mümkün kılıyor. Ama göremiyor, aynı bant yayının milyonuncu tekrarını izleyip duruyoruz.
On bir ayın sultanı, rahmet ve mağfiret ayı Ramazan-ı Şerif’in getirdiği hayır, feyz ve bereketten bütün inananların ve bütün insanlığın nasibdar olmasını niyaz ediyorum.
Gökhan Özcan / Yenişafak
Yeryüzü genişliğinde bir geniş açıdan olup bitmiş hemen her şeye şahitlik eden bir insana dönüştük. Bu yeniliği ideolojik bir kalıba dökerek kutsayan anlayışlar yeni çağın zihins
Her şeyin gördüğümüzden, bildiğimizden şahitlik ettiğimizden ibaret olmadığını akıl etmekten neden bu kadar uzağız. Bu eksiğimiz, bizi tek kişilik bir gerçekliğin kölesi kılıyor
“Hayatı anlamadan geçip gidiyoruz. Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekanın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek. İçlerinde böyle bir canlılık, böyle bir hayat
Yazısı silinerek üzerine başka yazı yazılmış parşömen kağıdına benzetiyordum kendimi; aynı kağıt üzerinde, yeni yazılar altından çok daha değerli bir metni keşfeden bilginin sevi
Acizane kanaatim, geçen zamanın ve değişen hayatın ‘eser’i hayata getiren süreci önemli ölçüde arızaya uğrattığı şeklinde... Bugün edebiyat iddiasıyla ortaya konan çalışmalar�