Gökhan Özcan: Bir simülasyonda yaşamak
Follow @dusuncemektebi2
Yeryüzü genişliğinde bir geniş açıdan olup bitmiş hemen her şeye şahitlik eden bir insana dönüştük. Bu yeniliği ideolojik bir kalıba dökerek kutsayan anlayışlar yeni çağın zihinsel lokomotifliğini yaptı.
“O an, hayatım bir film ÅŸeridi gibi gözlerimin önünden geçti” diye anlatıyordu kanepedeki adam. “Hangi kanaldaydı bu!” diye sordu birden koltuktaki.
Son yüzyılın getirdiÄŸi yeni imkanlar insanı doÄŸal sınırlarının ötesinde birtakım imkanlarla donattı. Bugün dünyanın bize fersah fersah uzağındaki herhangi bir köÅŸesinde olup biten bir ÅŸeyi görüp iÅŸitme imkanına sahibiz. Bu doÄŸal çevremizin, insanlığın baÅŸka hiçbir çağında olmadığı kadar geniÅŸlemiÅŸ olması anlamına geliyor. Kendi hayatının doÄŸal sınırları içinde yaÅŸayan, o kadarını bilen, o kadarına ÅŸahit olan, o kadarını algılayan ve nihayetinde o kadarını düÅŸünüp hisseden bir insandan, yeryüzü geniÅŸliÄŸinde bir geniÅŸ açıdan olup bitmiÅŸ hemen her ÅŸeye ÅŸahitlik eden bir insana geçtik. Bu yeniliÄŸi ideolojik bir kalıba dökerek kutsayan anlayışlar yeni çağın zihinsel lokomotifliÄŸini yaptı.
GeniÅŸ kitleleri ölçek alırsak, kutsamalarını çok tartışmaya açan da olmadı. Tartışılması gereken çok ÅŸey vardı oysa bu deÄŸiÅŸimde. Ä°nsan, fiilen içinde yaÅŸamadığı, doÄŸrudan temasta olmadığı, öncesinin bilgisine ve duygusuna sahip olmadığı birtakım afaki durumların spontan bir parçası haline geldi. Hazırlıksız, idraksiz hazırlık bir zihin ve duygularla, muhtemel ki doÄŸal kapasitesinin çok üstündeki bir yeni suni çevrenin içinde buldu kendini. EÅŸzamanlı olarak kendi doÄŸal çevresinden, kendi doÄŸal seyri içindeki hayatın, tanıdığı insanlarla sınırlı bir doÄŸal habitattan da büyük ölçüde kopmak zorunda kaldı.
“Ä°nsanlar ne yaptıklarının bilincinde olmadıkları sürece, kör toplumsal güçlerin nesnesi olurlar. Bu güçler insanların eseri olduÄŸu halde” diyor ‘Sosyoloji Yazıları’nda Max Weber.
Yeni insan, içinde bizzat ve fiilen yaÅŸamadığı uçsuz bucaksız bir dünyanın vatandaşı oldu. Soyut bir dünyaydı bu, dokunulabilir bir yaÅŸantı vaat etmiyordu. Dolayısıyla, hemen herkes elinde kalan imajlar ve soyut illüzyonlarla yaÅŸamaya mahkum hale geldi kısa zamanda. Aslında birer görüntüden ibaret olan ÅŸeyler, insanın da zaman içinde derinliksiz bir imaja, bir görüntüye dönüÅŸmesine sebep oldu. Bu insan için sürdürülebilir bir yaÅŸama biçimi deÄŸildi, çünkü doÄŸal deÄŸildi. Bu hep birlikte gördüÄŸümüz ve bir türlü uyanarak sona erdiremediÄŸimiz baÅŸtan çıkarıcı bir kabustu. Böylece, içinde olduÄŸumuzu varsaydığımız ve istemeden ya da gönüllü olarak gerçeÄŸin yerine koyduÄŸumuz bir simülasyona dönüÅŸtü hayatlarımız!
Zygmunt Bauman’ın ‘YaÅŸam Sanatı’ kitabından hepimize düÅŸünme ödevi yerine geçmesini umut ettiÄŸim birkaç cümle: “Belirsizlik insan yaÅŸamının doÄŸal habitatıdır -belirsizlikten kaçma umuduysa insan yaÅŸamındaki arayışların motorudur. Belirsizlikten kaçmak, yalnızca zımnen varsayılsa bile, her türlü karma mutluluk hayalinin en önemli bileÅŸenidir. ‘Gerçek, muntazam ve eksiksiz’ mutluluÄŸun, her zaman belli bir uzaklıktaymış gibi görünmesinin nedeni de iÅŸte budur: Malum ufuk gibi, ne zaman yakınlaÅŸmaya çalışsanız uzaklaşır”
Bahar geliyor ufaktan... Etrafta, çiçeÄŸe duran ilk badem aÄŸacının hangisi olduÄŸunun farkında bile olmayanlar, ellerindeki ekranlardan çok tıklanmış bahar ÅŸiirleri okumakla meÅŸgul olacaklar yine.
Bir de ÅŸunu düÅŸünün; kendi hayatına bakmak aklına geldiÄŸinde nereye tıklayacağını bilemeyen biri ne hisseder?
“Hey gidi!” diye hayıflandı kendi kendine beyaz saçlı adam, “meÄŸer biriktire biriktire azalmak da bize kısmet olacakmış!”
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.