Ömer Seyfeddin ile Türklük Şuûruna Dâir Hasbihâller
Batılı devlet sadece sömürdüğü toplumları değil, kendi toplumunu da "böl ve yönet" anlayışıyla şekillendirmiştir. İnsanlar bireylere ve kimliklere bölünmüş; mahalle, komşuluk ve
‘Behçet Hoca’ kitabı okuyucuyla buluşan şair Hilmi Yavuz, lisede öğrencisi olduğu şair Behçet Necatigil için “Hoca’nın poetikası bana o poetikayı referans alıp bir soy kütüğü
Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde yürütülen yüzey araştırmaları sırasında Bahçeköy'dekiler kaya mezarının içerisinde Süryanice iki kitabe tespit edildi. Dicle Üniversitesinden Prof. Do
İki düşünürün en belirgin benzerliği ikisinin de cahili toplumlar tezini geliştirmiş olması. Kutup da cahili toplum üzerinde durur, Farabi de. Kutup, bütün kitaplarında cahili topluma di
Hayatın ayırdığını ölüm birleştiriyor. Hayatın eşitsizleştirdiğini ölüm eşitliyor.
Siyah bir kalem seç kendine ve bir zebra çiz onunla. Beyazın aslında siyahın arasındaki boşluk olduğunu anla böylece. Anla ki kalıcı olanın mutluluk değil mutsuzluk, umut değil umutsuzlu
Doğu Türkistan Cumhurbaşkanı Alihan Töre’nin Hatıratı “Türkistan Kaygısı” ibretle okunması gereken bir kitap.
Türkiye gibi önemli liderlerini kültleştirme ile günümüz meselelerinden sorumlu günah keçileri haline getirme uçlarının birinden diğerine savrulan bir toplumda II. Abdülhamid'in bu şeki
''Niçin yaşıyoruz ve nasıl yaşıyoruz? Yaşadığımız ile yaşamak istediğimiz aynı şey mi? Düşündüğümüz dünya yaşadığımız dünyanın neresine tekabül ediyor?” gibi sorulara
Şerif Hüseyin’in Osmanlı’ya karşı ayaklanarak bağımsız bir Arap krallığı kurma hayali niçin gerçekleşmedi? Üstelik arkasında hem planlama, hem de lojistik desteğini esirgemeyen İ
Benim kahramanlarım, gerçek hayattan kopuk, bir vakfa, bir büroya, bir dergâha, bir üniversite odasına, bir konferans salonuna, bir gazete köşesine hapsolmayan, şişirilmiş değil, hormonlu
Resneli Niyazi’den “Muğla canavarı” Eşref Atan’a; “İnce Memed”ten “Eşkıya” Baran’a… Resmi kayıtlarda ve Türk edebiyatında eşkıyalara dair kanaatler
İnsanın zaman ve mekânla, diğer bir ifade ile “tarih” ve “toprak”la olan ilişkisi sadece kendi varoluşunu değil, aynı zamanda din telakkisini de açığa çıkartır. Denebilir ki, ins
İslam karşısında duyulan korku, vehim, paranoya, öfke ve nefret tam da 18 ve 19’uncu yüzyılda Avrupa tiyatrolarında kullanılan “fantazmagorya” tekniğinin yarattığı etkiye benziyor.