Kentler insanlarla dolu. Evler kiracılarla dolu. Oteller konuklarla dolu. Trenler yolcularla dolu. Kafeler müşterilerle dolu. Geziler gezinenlerle dolu. Eskiden sorun olmayan hiçbir şey, artık n
Bize yaşadıklarımızdan geriye hiçbir şey bırakmayan boş uğraşlarla, ardı arkası kesilmeyen ‘manasız’ meşguliyetlerle dolu hayatlarımız. Hakiki olanla, geçip gitmeyecek ve bizimle
Tıklıyorsunuz, sizi bir sonraki tıklamaya mecbur etmek üzere kurgulanmış yeni bir soruyla karşılaşıyorsunuz. Bu yetmezmiş gibi açtığınız her sayfanın sağından solundan, kıyısında
İnsanların birbiriyle hiç olmadığı kadar iç içe, dışa dönük, ‘teşhirci’ yaşadığı bir devirde, herkes neredeyse kendi içinde kilitli kalmış durumda. Bu ıssızlığı, farkında
“İnsanın dünyadaki hikayesi buzdağının görünen yüzü kadar” dedi beyaz saçlı adam, “asıl hikayemiz sessizliğin derinliklerinde”.
Bugünlerin en popüler kavramlarından birinin ‘ötekileştirme’ kavramı olduğunu söylersem herhalde pek itiraz eden olmaz.
“Bir insanı anlamak istiyorsanız, öncelikle insanlar hakkında bildiğiniz her şeyi ama her şeyi unutmalısınız” diyor Carl Gustav Jung.
İnsanın kendi içine doğru bir derinlik kazandırması gerekiyor bir şekilde kendine. Bunu yapmazsa, dünyanın üstüne yığdığı ağırlıklardan kaçıp kurtulabileceği hiçbir yer kalmıyo
İyiler hep kazanır, bazen galip gelerek, bazen mağlup olarak... Kazanmak sonuçla ilgili bir şey değildir, her şey olup bittikten sonra ‘anlam’ın hangi tarafta kaldığıyla ilgilidir.
Öfkenin, nefretin, kinin, düşmanlığın, hasetin, kör karşıtlığın içimizde kol gezmesine mani olmadığımız, bunun farkına varamadığımız için sevme kabiliyetimizi de günden güne y
Keşke çıkarıp çıkarıp atabilsek üstümüzden kendi biçip dikmediğimiz bütün o yabanıl kıyafetleri. Ölü toprağını üstümüzden atıyormuş gibi... Ama o kadar uzun zamandır taşı
“Vakit hiç bir şeye yetmiyor sanki” diye mırıldandı kendi kendine. “Belki de o gelip geçerken içine bir şey koymadığımızdandır” dedi buna karşılık iç sesi.
Herkesin böyle takıntı haline getirdiği ve normal sınırlarının ötesine taşarak hayatının kaplamaması gereken büyüklükte parçalarını kaplayan yarı dolu ya da tamamen boş meşguliye
“Herkes bir gün on beş dakikalığına meşhur olacak” demişti Andy Warhol. Keşke ihmal etmeyip, geri kalan bütün zamanlar boyunca hepimizin yine sıradan insanlar olacağımızı da eklesey
“Ne tarafa gideceğimizi bilemediğimiz zamanlar oluyor ya” dedi beyaz saçlı adam, “o aslında kaybolduğumuzdan!”