Gökhan Özcan: Ötekileşme
Bugünlerin en popüler kavramlarından birinin ‘ötekileştirme’ kavramı olduğunu söylersem herhalde pek itiraz eden olmaz.
Bir yerde bu türden negatif kavramların çok konuÅŸuluyor olması, toplumsal manada ciddiye alınması gereken bir derde, bir yaraya iÅŸarettir. Öte taraftan, bir kavramın dillerde bu kadar çok dolaÅŸtırılıyor olmasına bakarak, o kavramın muhtevasında taşıdığı kaygı verici durumu herkesin fark etmiÅŸ olduÄŸu anlamını da yazık ki çıkaramıyoruz. Çünkü bu kavramı muhtemel gidiÅŸata iliÅŸkin bir endiÅŸenin neticesinde konuÅŸuyor deÄŸiliz biz; aksine, yaÅŸanan ve istikrar kazanan bir kötülüÄŸün hayatımızda artık büyük ölçüde yerleÅŸiklik kazanması ile ilgili olarak sürekli gündemimizde tutuyoruz. Nasıl mümkün olabiliyor bu? Mesela çok yalan söyleyen insanlar yalanın mümkün olduÄŸunca gündemlerinin dışında tutmaya eÄŸilimli deÄŸil midir? Konu ötekileÅŸtirme olunca neden her ÅŸey daha farklı iÅŸlesin? Çünkü ötekileÅŸtirme eÄŸiliminin insanda sinsice ilerleyen bir tarafı var; ötekileÅŸtirilenin, kiÅŸinin kendinde tebarüz ettiÄŸine inandığı deÄŸerlere karşı bir tehdit olduÄŸuna kendini inandırması... Esasen ötekileÅŸtirme yöneliminin kendisinin bir kötülük olduÄŸu konusunu atlıyoruz biz, doÄŸruya iÅŸaret ettiÄŸine inandığımız izahların bariz bir kötülüÄŸe haklılık kazandırabileceÄŸine inanıyoruz. Bunu üstünde düÅŸünerek yapmıyoruz, insanî hassasiyetlerin dışına doÄŸru attığımız ilk adımdan sonra gerisi kendiliÄŸinden geliyor.
O hassasiyetlerin temeli ‘insan’ın en yalın haliyle, özüyle, hakikatiyle, taşıdığı canla, kendisine üflenmiÅŸ ruhla saygı deÄŸer olduÄŸudur. Kendimiz de dahil olmak üzere yeryüzündeki hiçbir insan, masumiyetleri korunmuÅŸlar dışında, hatadan beri deÄŸildir. Ancak hatalar insanın izzetini, saygıya deÄŸerliÄŸini ortadan kaldırmaz. Ä°nanç ve fikir ayrılıkları da buna dahildir. Toplumsal planda elbette kaideler ve bu kaideleri toplum yararına uygulayan makamlar vardır, olmalıdır. Ancak her bireyin ayaklı bir mahkeme reisi gibi ortada dolaşıp yargı dağıttığı, kendini kutsayarak baÅŸkalarını sorgusuz sualsiz mahkum ettiÄŸi bir ortamdan ancak kaos çıkar. Bugün, herkesin birbirinin ‘öteki’si olduÄŸu, ne olduÄŸuna, neyi yaÅŸadığına, neye inandığına uzun boylu bakmadan birbirini yargıladığı zihinsel bir kakafoni yaşıyoruz. Birbirimizi anlamak, birbirimizin hayatlarını anlamlandırabilmek için son fırsatlar da elimizden ufak ufak kaçıyor. Büyük felaketler, derin acılar, bizi birbirimize kenetlemesi gereken ibretlik tecrübeler bile bizi birbirimize doÄŸru açamaz oldu. Birbirimize kapılarımızı, pencerelerimizi kapadıkça aslında kendimizi benlik vehimlerinden ördüÄŸümüz dörtduvarların arasına kapatmış oluyoruz. Ve bu bizi duygu olarak, zihniyet olarak, hissediÅŸ olarak her geçen gün kendimizden, tabiatımızdan, canımızdan uzaÄŸa düÅŸürüyor. Bu insanın, kendi insanlığının, doÄŸrudan kendisinin ‘öteki’si haline gelmesinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil!
“Rica ederim, bana söyleyiniz, insan kendinden nefret ederse, birini sevebilir mi? Kendi kalbi ile barışık olmazsa baÅŸkalarıyla iyi geçinebilir mi? Kendi varlığından canı sıkkın ve yorgun ise topluluÄŸa hoÅŸ luk getirebilir mi? Bu soruların hepsine evetle cevap vermek için, deliliÄŸin kendinden daha deli olmak lazımdır. Ben toplumdan dışlanırsam insan baÅŸkalarına katlanmak ÅŸöyle dursun, kendi kendine katlanamayacaktır” diyor ‘DeliliÄŸe Övgü’de Erasmus.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.