Batı’nın vicdanı yoktur. Çünkü kandan ve sömürüden besleniyor. İnsanın bir değeri yoktur. Bütün değerler sadece kendilerinin belirlediği sınırlar içinde yer alıyor.
Son yılların güncel tartışması son günlerde yine ayyuka çıktı. Pek çok insanın cevap aradığı o soru yine sorulur oldu: “Başörtülü kadınlar niçin başlarını açıyorlar?”
Yalnızca güçlülerin işine gelen bu haksız, adaletsiz ekonomik sistemde bizi ‘Homoekonomikus’a dönüştürmek isteyenlere inat, her ortamda insan kalmak mümkündür.
Rahatlarının kaçacağını düşünenler de inandığı gibi yaşamak yerine ‘yaşadığı gibi inanmak’ yoluna girerek yozlaşmayı ve dünyevileşmeyi ‘hayat tarzı’ haline getiriyorlar.
Bize ferahlık veren, daima güzel şeyler hatırlatan, yanında kendimizi kıymetli hissettiğimiz, huzur bulduğumuz ve her şart altında güven duyduğumuz insanları daha çok sevmeliyiz. Onları
İnsan denilen soru'ya verilecek yanıtlar her şeyden önce, insanın üçlü yapısını, hissî, vicdanî ve aklî yapısını dikkate alınarak verilmelidir. Bu üçlü yapıdan birisinin ihmali y
İnsanlara zorla başörtüsü taktırmanın hiçbir İslami tarafı olmadığı gibi pratikte İran’da bunun başörtüsüne karşı ciddi bir tepkinin gelişmesine yol açtığı herkesin gördü�
Peki bunca şehri inşa edip, içinde vazgeçilmesi neredeyse imkansız alışkanlıklar edinerek yaşarken, bir patikada yürür gibi yaşamayı neden isteyelim?
Allah’a güvenmek, O’nun yarattığı şeylere güvenmektir, O’nun gönderdiği bilgi ve elçiye güvenmektir. O’nun oluşturduğu imtihanı başarılı bir şekilde vermeyi zorunlu kılar. O�
Bir gün kendimize gelebilmemiz için, insan olmanın yeniden moda olması mı beklenecek?
Dik başlı, kimseyle uzlaşmayan biri değildir hasbi insan. İlişkilerine de azami ölçüde özen gösterir. Kulağı iç-sesindedir, sadece halinden memnun olmayı değil halinin de kendisinden m
Çocuk, genç yaşlı ayırd etmeden kadınıyla erkeğiyle bütün insanlar bedenlerini olabildiğince teşhir etmeye, sergilemeye doğru teşvik ediliyor. İnsan korkunç bir biçimde teşhir nesnes
İnsan, Allah tasavvurunu dışsal etkenlerle oluşturur. Önce ailesi, sonra okul, sonra kendi kişisel çalışmaları, çevresi, adetler, kültür, üzerine yaslandığı tarihi havza, coğrafya ve
Din ve sekülarizm temelde “insanın ne”liğinde anlaşamazlar. Batı, “Tanrı öldü, yaşasın insanlık” sloganıyla yola çıkıp hakikati ters yüz ederken insanla ilgili diğer tüm mefh
Batı zihniyeti, insan hakları ve özgürlük gibi kavramların İslamileştirilemeyeceğini gayet sarih bir şekilde ortaya koyduğu halde Müslümanlar cephesinde karşılıksız bir aşk yaşandı