Nasıl ki Evren'deki icadın, hakikatin nihai amacı insandır; siyasetin de nihai amacı insan olmalıdır; hem bir tür hem de bir birey olarak... İnsanı bir siyaset içinde var kılan, yeri, işl
Nasıl ki Evren'deki icadın, hakikatin nihai amacı insandır; siyasetin de nihai amacı insan olmalıdır; hem bir tür hem de bir birey olarak... İnsanı bir siyaset içinde var kılan, yeri, işl
"Bir hakikati itibarsızlaştırmanın en etkili ve kalıcı yöntemi o hakikati, düşmanlarının 'iyi' eleştirmesi değil mensuplarının 'kötü' temsîl etmesidir.
İnsanın kendine ‘kim’ olduğunu sormasına belki açıktan değil ama örtülü bir alaycılıkla yaklaşılıyor bugün. Oysa gelmiş geçmiş zamanlar boyunca kendi hakikatine giden yola ilk a
Ramazan, bir ay değil sadece. Bir iklim. Bir mevsim. Muazzam bir direniş, diriliş ve varoluş mevsimi. Ramazan bir biliş ve direniş mevsimidir; insanın varlığın, hakîkatin, tabiatın ve Yara
Her örf belirli bir aklî, her adet ise belirli bir fiilî hakikatin izdüşümüdür, temsilidir. Bu hakikat bilinmedikçe ne örf ne de adet muhtevasına geri gidilerek idrak edilebilir.
Nasıl ki Evren'deki icadın, hakikatin nihai amacı insandır; siyasetin de nihai amacı insan olmalıdır; hem bir tür hem de bir birey olarak... İnsanı bir siyaset içinde var kılan, yeri, işl
Evini Hira’n yapabiliyor musun? Hira’n yani mağaran: arındığın, dirildiğin, kendine geldiğin yurdun, umudu bulduğun ufkun? Mağara’na yani inzivaya kapanarak kendini, hakikati keşfe ç�
Nasıl ki Evren'deki icadın, hakikatin nihai amacı insandır; siyasetin de nihai amacı insan olmalıdır; hem bir tür hem de bir birey olarak... İnsanı bir siyaset içinde var kılan, yeri, işl
Halil Cibran hakikat iki kişiye muhtaçtır: biri onu dillendiren diğeri ise onu anlayan. Sokrates ise hakikati şöyle tanımlar; düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak va
İnsan sadece tabiatı değil, kendini de tahrip ediyor. İnsanımızın çektiği ruh ve kültür ızdırabına göz mü yumacağız? Asıl derdimizin “kaybolan insanlığımız” olduğu hakikati
Adorno, her ne kadar “Doğruyla sahici eşitlenemez” dese de ahlaki ve ontolojik tecessüsler arasındaki zımni mütekabiliyeti örseleyecek yahut imkansızlaştıracak insani, makul bir nedensel
Kâinatın yaratılış tarihi “Din” ile başlamıştır. Varoluşla ilgili tek ve kesin kaynak dindir; her şey din noktasından hareket etmiştir. İnsanlığın sahip olduğu tüm bilgilerin te
Başlığımız hukukun gerçeği ile vakanın hakikati de olabilirdi.
Ya tahammül ya sefer diyerek, yazdıkları ile hakikate, aşka, inanca, iyiliğe, hayra, yaratılmış tüm güzelliklere davet eden Usta’nın ömrüne bereket, gönlüne bereket diyorum. Ve okurla