Rasim Özdenören: Karakuş kadı ve tefeci hikayesi
Follow @dusuncemektebi2
Başlığımız hukukun gerçeği ile vakanın hakikati de olabilirdi.
Konumuzla ilgili KarakuÅŸ Kadı’nın fıkrası ÅŸöyle:
Tefecilerden biri bir gün KarakuÅŸa gelir. Alacaklı olduÄŸu fakirlerden biri için dava açar. KarakuÅŸ borçlu fakiri çağırtır.
- Niçin borcunu ödemiyorsun?
- Ödemek istiyorum, bir türlü ödeyemiyorum.
- Anlamadım niye?
- Çünkü ne zaman ödemek için evine gitsem, kendisini evde yok dedirtiyor.
- Sence niye böyle yapıyor?
- Maksadı biraz daha zaman geçsin de, ben daha fazla faiz ödeyeyim diye. Nitekim borcum on altındı ÅŸimdi on beÅŸ altın oldu.
Biraz düÅŸünen KarakuÅŸ, haksızın davacı tefeci olduÄŸunu anlar, hemen hükmünü verir:
- Alacaklıyı derhal hapsediniz. Borçlunun eline yine para geçer, ödemek için evine gider. Bu adam yine yok dedirtir. Oysa hapiste olursa, borçlu onu hapiste bulur, borcu daha fazla çoÄŸalmadan borcunu öder.
KarakuÅŸ tefeciye ve borçluya dönerek:
- Bu hal ikiniz için de en hayırlısı. Sonunda biriniz hapisten, diÄŸeriniz de borçtan kurtulmuÅŸ olur.
Titreyen tefeci:
- Aman efendim, merhamet! Ä°çeride ne kadar kalacağım?
- Faiz olarak alacağın beş altın miktarı kadar...
*
Olay günümüzün yürürlükteki hukukuna bakarak yorumlandığında KarakuÅŸ’un verdiÄŸi hükmün geçerliÄŸi olmadığı söylenebilir. Tefeci, belki tefecilikten dolayı cezaya müstahak olabilir. Ama evinde bulunmamak veya bulunduÄŸunu gizlemek dolayısıyla cezayı gerektirecek bir fiil ika etmiÅŸ deÄŸildir. KiÅŸi evinde oturur da oturmaz da… Kapısı çalındığında açar da açmaz da… Bunlar cezayı gerektirecek fiiller arasında sayılmaz…
Durumun görüntüsü yasa açısından böyle deÄŸerlendirilebilir.
Ama olayın bir de hakikat açısından belli olan bir içyüzü var. O da borçlu kiÅŸinin anlattığı durum… Borçluyu daha çok borçlandırmak ve onu zora sokmak isteyen tefecinin fiili, toplumsal huzur açısından men edilmesi gerekiyor. O kendiliÄŸinden olumsuz tutumundan vaz geçmediÄŸine ve vaz geçmeyeceÄŸini de belli ettiÄŸine göre ona yaptırım uygulamak gerekiyor.
Günümüz hukukunun kiÅŸi hakları ve özgürlükleri açısından tecviz edilemez gibi görünen KarakuÅŸ’un hükmü, makro düzeyde ve makro düzlemde deÄŸerlendirildiÄŸinde yerden göÄŸe haklı görünüyor.
Yasanın mantığı ile ilahi adaletin gerektirdiÄŸi mantık kimi zaman birbiriyle telif edilemez biçimde ayrı düÅŸebilir. Bu, aynı zamanda hakikatin gerçeÄŸi ile
gerçeÄŸin hakikati arasındaki farkı da iÅŸaret eder.
Tıpkı hukukun eldeki delillere göre hüküm verilmesi gerektiÄŸini öngören usul kuralının gösterdiÄŸi gerçeklik ile gerçeÄŸin kendi zatında taşıdığı hakikat ve onların farkı gibi…
Burada bireysel açıdan (mikro düzlemde) görünen gerçeklik ile kamu açısından (makro düzlemde, ilahi açıdan) görünen gerçeklik arasındaki farka dikkat etmek gerekiyor.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.