Salgının ardından normale dönsek bile ev yaşamımızdan iş yaşamımıza, günlük yaşamdan siyasi, ekonomik, alanların örgütlenmesine yeni bir düzenlemeye gidilecek. Post-korona dünyada:
Yunanlı araştırmacı Dimitri Kitsikis, ‘İyi ki Türkler bizi fethetti; kazara Venedikliler veya Avusturyalıların eline düşseydik dilimizden inancımıza kadar bizi Yunanlı yapan pek çok t
Ecelin Allah’ın elinde olduğuna iman, Müslüman şahsiyete en çetin imtihanlar sırasında bile düşmanlarını hayretler içerisinde bırakacak bir sükûnet, vakar ve teslimiyet kuşanmasın�
Türkiye Lozan’da yeni bir ulus-devlet olarak sisteme kabul edilmiş, düşmanlarıyla anlaşmaya varmıştı. Gerçekte ise farklı bir medeniyet alanına girmesi, medeniyet değiştirmesi tescil e
Sen kimsin ey insanoğlu. O sürekli büyüyen ve hareket halindeki kâinatın kütlesini ve hacmini biliyor muyuz? O dürülüp, gerisin geriye döndürüldüğünde yok hükmünde olacaktır.
İnsanın ne kadar da çok düşmanı var.
Sahip olmadıklarına ulaşmak için çabalarken, sahip olduklarını unuttuğun için mutsuzsun.
Tartışmakta kazanmak insanın gerçeğini yıkmaktır.
Shelley’in meşhur romanındaki “hastalıklardan kurtulmak için ölümsüzlüğü bulmaya çabalayan” şaşkın doktor Frankenstein gibi günümüz insanı. Sanki mezarlara kendisi gitmemiş, l
Namık Kemal’in bir sözünü okudum. Diyordu ki: “Dünyanın her tarafında insanlar, kelimelerle düşünür, kelimelerle konuşurlar. Hafızasında yeterli kelime hazinesi olmayanlar, topluluk
Hürriyet gazetesinin başyazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) “neleri sevip neleri sevmediğine” dair bir köşe yazdı.
Yumuşak güç tahakküm ve istismar amaçlı bir siyasettir ve Türkiye’nin takip ettiği siyaset ile ilişkilendirilemez. Dayanışma kavramı ile tanımlayabileceğimiz bir süreç yaşıyoruz. �
Cuma gecesi sokağa çıkma yasağı ilanının hemen ardından yaşanan görüntülere bakıp “eyvah, bütün kazanımlarımız elden gitti” diye düşündüm. İlk kanaatimi söyleyeyim: “Soka
Olaya bireysel açıdan bakıldığında bu ülkede de faşizan zihniyetin bazı kafalarda capcanlı yaşamakta olduğunu görmek insanı üzüntüye gark ediyor. Bireysel ilişkilerde kendine muhalif
De Gaulle, 1968 sonunda Türkiye'yi resmen ziyareti sırasında Meclis'te yaptığı konuşmada, 'Siz büyük bir tarihi olan bir ülke ve halksınız, Avrupa Birliği içinde yer almaya çalışmanı