Netflix’te yayımlanan Social Dilemma (Sosyal Dilemma) adlı belgesel hayli ilgi uyandırdı. Ben de geçen haftaki yazımda bu belgeseli gördüğümü dile getirmiştim.
Sosyal medya platformları kişiselleştirilmiş öneriler, gelecek verileri yalnızca tahmin etmek için değil, aynı zamanda eylemlerimizi etkilemek için kullanıyor ve kullanıcıları reklamcıl
Teknoloji, sermayenin icadıdır. Tüm hayatı değiştirdi. Hudûdullah’ı aşmayı marifet bildi ve bunu insanlığa “cebren” kabul ettirdi. Kızılderililerin beyaz adamın yapıp-ettiklerine
Geçenlerde Netflix tarafından Social Dilemma (Sosyal İkilem) adlı bir belgesel yayımlandı. Bunu ben de izledim. (Yanlış anlaşılmasın bende bu tür kanallar yok damadımın evinde seyrettim)
“Beden”e odaklanan üretim yapıları “ruh”u merkeze alan anlayışı saf dışı bıraktı. Her tür sınırlama “başkaldırı” sebebi ilan edildi. Özellikle gençler ve kadınlar “ö
Tüm gıda-ilaç-sağlık-spor-kozmetik sektörleri el ele vererek devasa bir endüstri-teknoloji dünyası inşa etti.
Kendi müzik maceramızı önceki yazılarda ifadeye çalıştık. Günümüze dönelim. Müzik küresel sermayenin endüstri ve teknolojik gücü ile tüm dünyada neredeyse “tek tip”e indirgenmi
Sesini duyurmak için çıldıran müzik grupları stadyumlar dolusu hayranlarını kendilerinden geçirecek, kulak zarı patlatan orkestraları devreye soktular.
Müzik toplumun ruhunu yansıtır, yaşanılan hayatın aynası, derinliğidir. Tüm dünyada müzik küresel sermayenin teknolojinin ve endüstrinin emrine girdi.
Müzik toplumun ruhunu yansıtır, yaşanılan hayatın aynası, derinliğidir. Tüm dünyada müzik küresel sermayenin teknolojinin ve endüstrinin emrine girdi.
Bir edalı kız sahil yolunda “sağlıklı yaşam” için koşuyor. Kulaklığı var, demek ki aynı anda müzik dinliyor. “Sağlıklı yaşam” aslında “tüketim toplumu”nun “paket progr
Neden sonra sahip çıktığınız “beden” kapitalist amaçlara bağlı bir yatırım olur. (Her şey ekonomik, her şey satılık). Bu birikim icabında bir kültür varlığı gibi çekip çevr
Metropollerde kahvaltı yapılmıyor, çalışanlar iş yerine vardıklarında bir kahve alıp, abur-cubur atıştırıyor veya sandviç yiyor. Kahvaltı pazar ayini gibi Pazar gününe mahsus oldu
Babaannem Ayşe Hanım uzun boylu güçlü kuvvetli, Baciyan-ı Rum’dan bir yiğit hanım idi. İki oğlan, iki kız dört çocukla dul kalmış. Rus korkusu bir yandan, Ermeni zulmü öte yandan...
Millet ve devlet olarak artık kendi hikâyemizi yazmanın zamanı gelmiştir denildi. Buna niyet edenler koca Yunus’un ''Akıntıya karşı Ne varlığa sevinirim Ne yokluğa yerinirim'' mısralar�