Mustafa Kutlu: Kozmetik ve beden dekorasyonu-III
Tüm gıda-ilaç-sağlık-spor-kozmetik sektörleri el ele vererek devasa bir endüstri-teknoloji dünyası inşa etti.
Not: Yazının ilk bölümünü okumak isterseniz buraya tıklayın.
“Manken”in bedeni moda ile estetiÄŸin karışımından oluÅŸan bir gösterge tablosudur, ki buna “form” diyoruz.
Formu oluÅŸturan “hat”ların ideal ölçülere ulaÅŸmış olması lazımdır. Bu ölçüler eski Yunan, Roma heykellerinde belirlenmiÅŸ gibidir. Tanrılar ve tanrıçaların mermer vücutları hem kutsal hem de arzu nesnesidir.
Podyumdaki manken ile vitrin mankeni arasında fark yoktur. Her ikisi de taşıdığı giysileri arzu nesnesi haline getirir, satışını saÄŸlar. Giysi mankeni, manken giysiyi parlatır, çekici kılar. Bir bakıma birbirlerini satışa sunulmuÅŸ “mal” kılarlar. Hadi biz buna “ürün” diyelim. (“Mal”ın lügat mânası geniÅŸtir. D. Mehmet DoÄŸan sözlüÄŸünde 14 madde sıralanıyor. Varlık ve servetten saf kiÅŸiye; güzel kadından, uyuÅŸturucuya kadar). Bu “ürün” sahip olan kiÅŸiye bir statü ve prestij saÄŸlar. “Marka” için bir üretim ordusu çalışmaktadır. Tasarım ve yazılım ÅŸart olmuÅŸtur. Atelyeler, makinalar, deneyler, laboratuvarlar, fotoÄŸraflar, filimler-videolar, müzik ve ışık oyunları, metin yazarları, “mal”ın sergileneceÄŸi mekânlar her tür fantazyaya açıktır.
BilindiÄŸi gibi “marka” esasında “konfeksiyon”dur. “Ä°mza”nın ÅŸahsî ve muhterem oluÅŸuna karşılık, marka kolektif çabanın ürünüdür. “Ä°mza”nın sahibi sanatçıdır. Markanın sahibi ÅŸirket. Ä°mza niteliÄŸe iÅŸaret eder; markanın niteliÄŸi maliyeti, kalitesi ve esasen çok satmasına dayanır. Bir Van Gogh tablosu tektir, biriciktir. Ressam dahi onun benzerini (aynısını) yapamaz. Bu sebeple o tablonun piyasa dışında bir deÄŸeri vardır. (Gerçi ÅŸimdilerde taklitleri ve çeÅŸitli baskı teknikleri ile çoÄŸaltılmışları var). Ä°steyen o biricik tabloyu ele geçiremez. (Satışa sunulmaz ise). Oysa parasını veren her kiÅŸi “marka” giyer, sürüye dahil olur.
Marka giyen markayı sunan mankenle bir biçimde aynileÅŸir. Bu mistifikasyon “tüketim”in aslî oyunudur.
Modern beden estetiÄŸi ürün ve aksesuar açısından zengin bir ortamda vücut bulur. Ancak “beden”in dekorasyonu için “hat”tın ideal ölçülere yaklaÅŸması lazımdır. Dert etmeyin. Yeter ki içinizde bu his uyanmış olsun. BronzlaÅŸma, her tür spor, kozmetik bedenin “özgürleÅŸmesi”ne hizmet eder. Güzellik salonları, estetik cerrahi, yoga, aerobik, diyetler, masajlar, saunalar, idman âletleri, maskeler, kürler, emrinize âmadedir. Vücudunuzu uzmanlara emanet ediniz, makul ücreti ödeyiniz.
Ne de olsa bir “ideal beden” satın alıyorsunuz. Bu bir yatırımdır. Sizi seçkin ve güçlü kılar. Hatlarınız hayranlık uyandırır.
“Görüntü”yü kurtaralım yeter.
Postmodern dönemde “muhteva”nın hükmü kalmamıştır. Varsa bile onu “ÅŸirket” düÅŸünür, siz kafanızı yormayın. Bu yolda “sanat” dahi “biçim”e “oyun”a indirgenmiÅŸtir.
“Beden”e odaklanan üretim yapıları “ruh”u merkeze alan anlayışı saf dışı bıraktı. Her tür sınırlama “baÅŸkaldırı” sebebi ilan edildi. Özellikle gençler ve kadınlar “özgürlüÄŸe susamıştı”. Kitleler bu “özgürlük yarışı”nda hatları belirlenen “form”a ulaÅŸtıklarında zafer narası atabilirler ve formu kaybetmemek için her çileye katlanırlar.
Tüm gıda-ilaç-saÄŸlık-spor-kozmetik sektörleri el ele vererek devasa bir endüstri-teknoloji dünyası inÅŸa etti.
“SaÄŸlıklı olmak” aslî mânâsını kaybederek güzel-çekici-erotik-fit “görünmek” ile eÅŸanlamlı hale geldi. SaÄŸlık günümüzde hayatta kalmaya baÄŸlı biyolojik bir anlayıştan çok güzelliÄŸe eklenen “form”dur. KiÅŸi hiçbir hastalık emaresi göstermese bile sadece ÅŸiÅŸman veya zayıf (ideal vücut ölçüleri dışında) olması sebebi ile neredeyse “saÄŸlıksız” bulunur oldu. Bunun psikolojik yıkımını yaÅŸayanlar tedaviye koÅŸtu. Genç olsun, yaÅŸlı olsun farketmez. Ömrün her devresi için “rol model”ler bulunur. Bunlar arasında dünya çapında ÅŸöhreti olan sinema oyuncusu Jane Fonda’yı “yaÅŸlanmayan kadın” örneÄŸi olarak verebiliriz (ÅŸu anda 82 yaşında). “SaÄŸlıklı YaÅŸam Uzmanı-Aerobik gurusu” gibi sıfatlarla anılan Fonda 72 yaşına kadar göz altları ve çene altı ameliyatları dahil pek çok kere bıçak altına yattı. Spor, diyet, yoga, aerobik vb. gibi “form”da kalmaya yarayan aktiviteleri içeren videoları günümüzde dahi gündemdedir. “My Life so Far” adlı hatıratında (1985) zayıf kalmak için kendini nasıl açlığa mahkûm ettiÄŸini anlatır.
Bu yazıları takip edenler meseleyi sahil yolunda “SaÄŸlıklı YaÅŸam” koÅŸusu yapan edalı bir kız üzerinden anlattığımızı biliyor. Bu kızın koÅŸusu sonunda beni televizyonda gördüÄŸüm bir sahneye götürdü ki, onu naklettiÄŸimde Tüketim Toplumu’na bir biçimde nasıl dahil olduÄŸumuz görülecek.
Manzara ÅŸöyle: Bir yeÅŸil spor sahası, bir hanım spor hocası, fonda yüksek sesle çalınan pop rap ne derseniz deyin ritmik bir müzik. 20-50 yaÅŸ arası çoÄŸu kilolu otuza yakın bayan sahaya düzenli olarak dizilmiÅŸ. Bazısı tayt giymiÅŸ vücudu müsait olana oturmuÅŸ, olmayan hangi akla hizmet o sakil görüntüye razı olmuÅŸ. Ekserisi marka eÅŸofman ve tamamı marka spor ayakkabı kullanıyor. Aralarında topuÄŸa uzanan pardesü ile gelmiÅŸ baÅŸörtülü hanımlar var. Birkaç tane ÅŸalvarlı yazmalı kara lastikli hanım da olsa ülkenin haritası yeÅŸil sahaya yansımış diyeceÄŸim. Birlikte “form tutmak” için dans ediyorlar.
Yorum sizin.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.