Mustafa Kutlu: Sosyal medyanın iç yüzü-II
Follow @dusuncemektebi2
Netflix’te yayımlanan Social Dilemma (Sosyal Dilemma) adlı belgesel hayli ilgi uyandırdı. Ben de geçen haftaki yazımda bu belgeseli gördüğümü dile getirmiştim.
Not: Yazının ilk bölümünü okumak isterseniz buraya tıklayın
Sosyal Medya kullanmayan biri olarak kendi görüÅŸlerim yerine belgeseli seyreden ve internette düÅŸüncelerini, yorumlarını dile getiren kiÅŸilerin söylediklerini özetleyerek nakletmeyi uygun buldum. Yorumlara katılıyorum.
Ä°KÄ°NCÄ° YORUM
Yarı belgesel, yarı film tarzında çekilen bu yapım, yıllardır içerisinde olduÄŸumuz sosyal medya platformlarında biz sadece parmağımızla insanları takip edip fotoÄŸraflarını beÄŸendiÄŸimizi sanırken, iÅŸin görünmeyen yüzünü, toplum üzerindeki etkilerini ve yaptığımız her hareket sonucu oluÅŸan verilerimizin satılmasıyla dönen paraları açıklıyor. Sosyal medyanın görünmeyen yüzünü ve daha pek çok bilmediÄŸimiz olayları, sıradan oyuncular anlatmıyor. Hikâyeleri Twitter, Instagram, Facebook, Pinterest, Youtube, Google gibi platformlarda çalışmış, bu ÅŸirketlerin düÅŸüncelerini açığa çıkaran, belli bir süre bu iÅŸin içerisinde yer almış insanlar anlatıyor.
Sosyal medya platformları sadece verilerden yararlanıp bize kiÅŸiselleÅŸtirilmiÅŸ öneriler sunmuyor. KiÅŸiselleÅŸtirilmiÅŸ öneriler, gelecek verileri yalnızca tahmin etmek için deÄŸil, aynı zamanda eylemlerimizi etkilemek için kullanıyor ve kullanıcıları reklamcılar ve propagandacılar için kolay bir av haline getiriyor. Bu sayede sisteme karşı gerçekleÅŸen pek çok eylem, propaganda ve kaos ortamları da sosyal medya aracılığıyla eylemlerine kullanıcı topluyor.
Belgesel, sosyal medya hayatımıza girdiÄŸinden beri insanlarda oluÅŸan ruhsal sıkıntılardan da bahsetmeyi unutmuyor. Sosyal medya; özgüven eksikliÄŸine, bağımlılığa, depresyona, kaçırma korkusuna (FOMO) yol açabiliyor. Bunların yanında özellikle ABD’li genç kızlarda görülen intihar oranında çok yüksek bir yükseliÅŸ görmekteyiz.
ÜÇÜNCÜ YORUM
Netflix tarafından yayınlanan Social Dilemma (Sosyal Ä°kilem) belgeseli yayınlandığı her ülkede büyük ilgi topladı. Film Silikon Vadisi’nin önde gelen ÅŸirketlerinden Google, Youtube, Facebook, Instagram ve Twitter’in eski çalışanlarının söylemlerini içeriyor.
Social Dilemma belgeselinde Facebook’un ortaya çıkışında görev almış, gelir kazandırma yöneticiliÄŸini yapmış, Facebook’ta “Like”ın ve Youtube öneri platformunun geliÅŸmesinde kilit mevkilerde bulunmuÅŸ kiÅŸiler eski çalışmalarını kınıyor ve teknolojinin topluma negatif etkisini eleÅŸtiriyorlar. Film bu aktivistlerin düÅŸünceleri doÄŸrultusunda hazırlanmış olup önemli mesajlar barındırıyor… “Social Dilemma”, sosyal medyanın “insanlığın en büyük varoluÅŸsal tehdidini” oluÅŸturduÄŸunu öne sürüyor.
Belgeselde öne çıkan karakterlerden ve Google’ın tasarım etiÄŸi görevlisi ve eski çalışanlarından, “Center for Humane Technology”nin eÅŸ kurucusu ve baÅŸkanı Tristan Harris’in ÅŸu gözlemi son derece önemli: “Tarihte daha önce hiçbir zaman 50 tasarımcı iki milyar insanı etkileyecek kararlar almamıştı”.
Önemli cümlelerden biri ÅŸu: “Ürüne para ödemiyorsanız, ürün sizsiniz”.
Bu yüzden Facebook, Twitter, Instagram, Youtube, Tiktok, Google gibi ÅŸirketlerin iÅŸ modeli bizleri ekranda daha fazla tutmaya dayalı. Bu firmalar reklam verenlere ‘kesinlik’ satıyorlar.
Edward Tufte’nin ÅŸu alıntısı da sosyal medya bağımlılığına yönelik içerdiÄŸi metafor açısından oldukça önemli: “MüÅŸterilerine kullanıcı diyen sadece iki sektör var: Yasa dışı uyuÅŸturucu ve yazılım…”
Sosyal medyanın özellikle genç kuÅŸaklara yönelik en büyük olumsuz etkisi, “hayatı mükemmeliyet algısı üzerine kurma dürtüsü”. Kısa süreli etkileÅŸimlerle, beÄŸenilerle (like) ödüllendiriliyoruz. Sonra bunu gerçeklere baÄŸdaÅŸtırıyoruz. Ama aslında sadece kısa süren, sahte ve kırılgan bir popülarite saÄŸlanmış oluyor.
DÖRDÜNCÜ YORUM
Bu belgeselde göreceÄŸimiz çarpıcı cümlelerden biri ÅŸu: Esas ürün, davranış ve algılarınızdaki kademeli, hafif ve algılanamaz deÄŸiÅŸimdir..
Böyle bir cümle görünce kendimizi kırmamak için “yıllardır bu platformlarda aktifim ve bende hiçbir deÄŸiÅŸim olmadı” diyebiliriz. Sosyal platformlar milyonlarca dolar karşılığında dünyayı ÅŸekillendirebilecek güce sahip mi? Burada veriler devreye giriyor. Veriler nasıl iÅŸleniyor ve sistem kendini nasıl geliÅŸtirebiliyor? Gözetim kapitalizmi denilen olgunun ham maddesi sanayi ürünleri deÄŸil, veriler… Yani insan.
Jeff Seibert, Twitter’ın eski yöneticilerinden olarak her bir hareketimizin dikkatle izlenip kaydedildiÄŸini itiraf ederek bu konuyu açıklamaya çalışıyor. Tam olarak hangi resme ne kadar süreyle baktığınızdan, ne zaman depresif olduÄŸunuza kadar her hareketiniz, her beÄŸeniniz, her aramanızın dikkatle kaydedildiÄŸi bir dünya bu…
“Psikolojide insanı ikna etmeye dair tüm bilinenlerin teknolojiye aktarılmasını nasıl baÅŸarabiliriz?” sorusunu uygulamaya geçirmiÅŸ olduklarından bahsediyorlar.. Eski Google çalışanı Tristan Harris, ürünü bilinçsiz kullanmanız yetmez diyor. Beynin derinlerine, bilinçsiz kısmına programlanacak bir alışkanlık kazanmanız da önemli.. Daha çok para kazanmak için zombi gibi ekrana bakmamızı saÄŸlamaya çalışan teknoloji ÅŸirketlerinin avucunun içinde olduÄŸumuzu (hatta kendilerinin de olduÄŸunu) söylüyorlar bu ÅŸirketlerin önde gelen eski yöneticileri.. Bu ÅŸirketlerin eski çalışanların itiraflarının kaynağı ise, ipin ucunun kontrol edilemeyecek kadar kaçmış olması gibi gözüküyor. Onlar bu itirafları yaparken ÅŸunu söylüyorlar: “Ä°ÅŸin bu noktalara geleceÄŸini tahmin etmedik.” “Etik dışı bir kullanımı deÄŸil, insanlığa fayda saÄŸlamasını umduk.”
Son sözü ben söyleyeyim:
Eski çalışanlar günah çıkarıyor. Bence bu bir danışıklı dövüÅŸ.
“Teknoloji”nin insanlığa fayda saÄŸladığı büyük bir palavradır. Elbette her yalanın bir doÄŸru tarafı var.
DoÄŸru taraf ÅŸu: Teknoloji sayesinde dünyanın tüm nüfusunun kazandığına, %1 nüfus el koyuyor. Bakınız eski çalışanlar ne diyor: “Tek dertleri var, para”. Ä°ÅŸte teknoloji budur. Kapitalizmin koçbaşı. Köleler çalışıyor, patronlar (ÅŸirketler) kazanıyor. Acı olan “Alan razı, satan razı” formülü. Bu formülün nasıl oluÅŸtuÄŸunu anlatmak için bir kitap yazılmalıdır. Kurtla kuzunun birarada tutulması, kuzuların mutlu sessizliÄŸi. Bu karşılıklı rızanın doÄŸurduÄŸu sonuç ise iletiÅŸim teknolojisi satan ÅŸirketlerin dünyanın en zengin ÅŸirketleri olmasıdır. Silahı, ilacı, gıdayı, her ÅŸeyi geçtiler. (Bu sektörlerde kullanılan teknolojilerin de insanlığın hayrına olduÄŸu söylenir). Kovit 19 sürecinde servetlerine servet kattılar. Eh, ne diyelim “yalan satmak” da bir kabiliyettir. Bu kabiliyet “teknoloji” sayesinde her geçen gün “ilerliyor” (!). Yalan rüzgârının sürüklediÄŸi, yalan dünya.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.