Yazar Mehmet Hasan Bulut geçtiğimiz günlerde Twitter’da şu cümleyi paylaştı: “Hegel der ki; insanı hayvandan ayıran fark dindir.” Bu tweete karşılık, “İnsan ve hayvan arasında
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ni sanki kutsal metinmiş gibi hem imzalayıp hem de onaylayan ilk ülkedir ve sözleşmenin bizzat tarafıdır. Herhangi bir çekince, şerh ve itirazda bulunmamı�
Türkiye’nin son yıllarda geliştirdiği en önemli yumuşak gücü Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) faaliyetleridir. İstatistiklere göre bugün dünyada k
İslam dünyasındaki diğer şehirler gibi Şam da, ilmi hareketliğin yaşandığı dönemlerde inşa edilmiş medreselere ve kültürel tesislere sahip
Veysel Efendi gibilerle çok muhatap oldum hayatım boyunca. Kendi yetersizliklerini bastırmanın yegâne yolu olarak “güç yetirebildiklerini vicdansızca ezmek” seçeneğini kullananlarla yani
Bugün, emperyalistler, İslam ülkeleri/halkları/toplumları üzerinde, kendi kişisel mülkleri gibi tasarrufta bulunabiliyor. Ayrımcı bir modernleşme, ayrımcı bir evrensellik ideolojisi, halk
Karşımızda mazisi neredeyse 25 asır öncesine dayanan eski bir medeniyet ve daha sonra Şia inancını millî ve romantik kisve hâline getirmiş bir millet vardır. Bu milletin tarihini, kültür
Cervantes'in yel değirmenleriyle savaşan şövalyesi Don Kişot romanı, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de de pek çok kişi tarafından okundu.
Mekkeli önderler umutlarını seslendirdiler: “Senden hayır umuyoruz. Çünkü sen kerîm bir kardeş, âlicenâb bir kardeş oğlusun.” Resul-i zîşân Efendimiz gülümsedi: “Ben de size Yu
Karmatiler nesiller boyunca ayakta kalmayı başarabilen, komünist bir toplumun tarihteki ilk örneğidir. Ancak onlar sonsuza kadar, İslam dünyası üzerinde şok etkisi yaratan Mekke’de işledi
Nicedir bir hafiye gibi o gazetenin peşindeydim. İskilipli Atıf Hoca’nın İstiklal Mahkemesi’ne sunduğu ama hakimler heyetince kabul edilmeyen o belge nerede olabilirdi? Nihayet 1920 Ekim’i
İstanbul Sözleşmesi konusu açıldığında her seferinde adeta FETÖ ofisleri gibi çalışarak hakaretamiz ve pornografik linçleri yaşamaktan gerçekten usandım. Benim yerim; aileden, çocukta
Hakikat, 2000’li yıllarda büyük ve ölümcül yaralar aldı. Gençlere yönelik tebliğ dilinde ciddi çabalar sarf etmemiz gerekiyor. Eski zamanlarda olduğu gibi, kitaplar ve konferanslarla yol
Rızkımı kaybederim diye hakkı söylemekten, hakkın yanında saf tutmaktan, haksızlıklara karşı çıkmaktan korkma! Hak yolunda kimseye eyvallah etme! Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki:
Muhterem, şelpe vura vura ‘karadır kaşların ferman yazdırır / bu dert beni diyar diyar gezdirir’i söyledikçe sazevinin duvarları çınıladı. Bağlamanın tok tınısıyla Muhterem’in