Sosyal Medya

Black Friday ve Sazın 'Ah'ı

Muhterem, şelpe vura vura ‘karadır kaşların ferman yazdırır / bu dert beni diyar diyar gezdirir’i söyledikçe sazevinin duvarları çınıladı. Bağlamanın tok tınısıyla Muhterem’in pes sesi birbirine iki sevgili gibi sarılıp inletti ortalığı.



Türkü bitince sazevinin sahibi Ahmet dedi ki ‘evinde ekmek-soÄŸan bitmediyse, kışa yakacak odunun varsa satma bunu Muhterem abi. Bu satılır mı?’
 
Muhterem’in gözleri iki çukura dönüÅŸtü bu sözleri duyunca. Satmasa olur muydu? Olmazdı, hiç olmazdı, oluru yoktu. Ahmet, ısrar etti: ‘Yanlış anlama abi. Senin sazının müÅŸterisi hazır. Açık artırmaya koysam 10 tane müÅŸterisi gelir...’
 
Muhterem, elinde tuttuÄŸu baÄŸlamayı istemsizce sevip okÅŸadı. MaraÅŸ’tan bir takıl tukul otobüse binip, yirmi saati aÅŸkın yol tepip sora sora Fatih’in ara sokaklarından birinde Süleyman ustanın evini buluÅŸu geldi aklına. Usta, Nuh deyip peygamber dememiÅŸti. ‘Bıraktım oÄŸlum ben. Yapamam saz maz’ demiÅŸ, kapıyı göstermiÅŸti Muhterem’e.
 
Muhterem, bütün cesaretini toplayıp ‘gitmem usta’ demiÅŸti. Kovsan eÅŸiÄŸinde yatarım da yine gitmem. Evden çıkarken suratıma basar da öyle geçersin.
 
Süleyman usta, kallavi kukasında ‘ya sabır’ çeke çeke bu inatçı çocuÄŸu başından nasıl savacağını bulmaya çalışmış, sonunda çaresiz kabul etmiÅŸti saz yapmayı.
 
‘Duttan istemem koca usta, teknesi ardıçtan olacak’ demiÅŸti Muhterem. ‘Kapağı çamdan deÄŸil akçaaÄŸaçtan yapacaksın. Burguyu da abanozdan koyacaksın.’
 
Süleyman usta bıyık altından gülmüÅŸ, içeri odadan bir saz getirip ‘çal ulan köpoÄŸlu. BeÄŸenirsem vallaha yapacam sana kimseye yapmadığım sazı’ demiÅŸti. Muhterem, Süleyman ustanın huzurunda da ‘karadır kaÅŸların’ı çalıp çığırmıştı.
 
‘Ben bu sazı, koca ustayı aÄŸlattıydım da öyle kazandıydım’ dedi Muhterem. Ahmet bir vakit bakıp anlamaya çalıştı. Neden sonra aklına gelmiÅŸ gibi fısıldadı: ‘Bütün Unkapanı, elindeki sazı görünce ustasını tanıdıydı zaten abi.’
 
Dönem o dönemdi ama tutturamadı istediÄŸi dikiÅŸi Muhterem. Bir yapımcı türkü albümü yapmak istedi ilkin. Ardından arabeske dönme kararı verildi. Bu sefer de ‘sesi aynı Müslüm bunun, zor olur’ denildi. Barda payvonda ekmek kovalayıp sarhoÅŸ kahrı çekti bir vakit ama ağır geldi nefsine.
 
Albüm iÅŸinden umudu kalmayınca bir noktada ‘nasip böyleymiÅŸ’ deyip kabullendi kaderini. Konserve fabrikasında iÅŸçi oldu. ‘Bunun var ya bi sazı bi sözü var, aklın durur’ diye anlattı arkadaÅŸları kontini sistem paletlerin başında yarenlik ederken.
 
‘Ahmet, kaç para verebilirsin onu söyle’ diye sordu hatırladıklarından güçlükle sıyrılıp... Ahmetin cevabı, ‘abi madem satacaksın, 7.500 vereyim’ oldu. Muhterem, utana sıkıla ‘8.275 lira versen olur mu kardeÅŸ?’ dedi.
 
Muhterem, eve geldiÄŸinde elindeki hediye paketini hiçbir ÅŸey söylemeden kızına uzatıp üstünü deÄŸiÅŸtirmek için odasına geçti.
 
Paketten kızının istediÄŸi modeldeki cep telefonunun çıktığını gören annesi, Muhterem’in duymasından çekinerek sessizce fısıldadı kızına: ‘Sen yine de ‘senden de baba olacak’ demeyecektin kızım babana. Bak, adamın aÄŸzını bıçak açmıyor. Yazık.’
 
Kız, umarsızca silkti omuzlarını. ‘DediÄŸim laf ağırına gideceÄŸine baba olaydı da istediÄŸim telefonu alaydı. Black friday olmasa bunu da alamazdı seninki. KonuÅŸturma beni ÅŸimdi.’
 
Muhterem’in kızı o akÅŸam durmadan yeni telefonuyla oynadı. Muhterem, yıllarca asılı duran sazın duvarda oluÅŸturduÄŸu boya farkına gözlerini dikip ah çekti bir kerre.
 
Her ÅŸey o ‘ah’ta gizliydi. Ä°nsanın kendisi dâhil...
 
 
 
 
Ä°smail Kılıçarslan / YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.