Evet. Dünya böylesine karışık bir durumda iken. İran yeniden yüksek gerilimli günlerden geçiyor.
İnsan, Allah tasavvurunu dışsal etkenlerle oluşturur. Önce ailesi, sonra okul, sonra kendi kişisel çalışmaları, çevresi, adetler, kültür, üzerine yaslandığı tarihi havza, coğrafya ve
Âileyi zehirleyip, tüketen davranış biçareliklerine karşı topyekûn bir uyanma şart. Yarının çok geç olacağı aşikâr çünkü.
İlay Aksoy isimli küçük faşisti, yangın bölgesinde çalışan Kızılay gönüllülerine kıyafetleri üzerinden hakaret ettiği performansıyla “yangının en teneke insanı ödülü”ne la
'Siyasetçidir, iddia sahibi olmalı elbette..' der geçersiniz.. Ama, T. Hava Kurumu'nun hangi ideolojik taifeler için bir 'arpalık' halinde getirildiği bilinmiyormuş gibi, bu kişi, o kurumu bir
En bilindik tarihsel okuma, Selahaddin Eyyubî’nin düşmanı Haçlılarla mücadelesi ve bu uğurda çektiği zahmetlerdir. Ama madalyonun bir de diğer yüzü mevcut. Yani ömrünü adadığı Ha�
Bizi salgın kurallarına riayet etmek için teşvik edecek olan şey sistemin icra ettiği genelgeler, para cezaları değil, bizzat bu koparılamaz ve feshedilemez gönül bağı olmalı. Gönüllü
Bütün dünyanın başa çıkamadığı 'Corona Salgını' üzerine, 'Hükûmet'e yol gösterirken, 'Bütün dünya nasıl mücadele ediyorsa, siz de öyle edersiniz.. Bilim Kurulları'nı toplarsın
Son iki asırda en çok suistimal edilen kavramlarımızdan biri de “maslahat.”
Şiddet; vurup, kırma, parçalama, yok etme, öldürme eylemlerinden ibaret değil. Birbirimizi sevmeyerek, ilgilenmeyerek, duyarsızlıklarımızla, sorumsuzluklarımızla da doğabilir şiddet.
Birbirimizi sevmeyerek, ilgilenmeyerek, duyarsızlıklarımızla, sorumsuzluklarımızla da doğabilir şiddet.
İnsanın hayatında bir “tamam” noktası gelir elbet. Lütfiye’nin “tamam” dediği yer kızların da dayak yediği o gece olmuş. Demiş ki kendi kendine “ne olacaksa olacak artık.”
Herkes bir ömür cennetin anahtarını aradı. Bir hazineyi hayal edenler bu hayal ile hazineyi kaçırıyorlar. Tüm bu mantık tek kelimeyle özetlenebilir; ister buna anahtar deyin, ister remz(ş
İki gün sonra bir sandalda gördü Sait'i. Lan Ali gördü. Denizin arkadaşı Sait'i. Güzel bir insandı Sait. Aslen Sakaryalıydı. "Ne işi vardı ki burada?" Denir mi öyle. Yaşıyordu işte.
Hizbullah düzenli ordu taktiklerini kavradı; on binlerce yeni füzeyi envanterine kattı, evet. Ne var ki, militan kalitesindeki askerî ve ahlakî düşüş gizlenecek gibi değil. İtibarını da