Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Selahaddin Eyyubî’nin mücadelesi bugüne ne söyler?

En bilindik tarihsel okuma, Selahaddin Eyyubî’nin düşmanı Haçlılarla mücadelesi ve bu uğurda çektiği zahmetlerdir. Ama madalyonun bir de diğer yüzü mevcut. Yani ömrünü adadığı Haçlılarla mücadelesinde kendi medeniyet ikliminden olanların onu nasıl yalnız bıraktığı meselesi…



Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Åžehitleri destanında “Åžark’ın en sevgili sultanı Selahaddin” diye tanımladığı Sultan Selahaddin Eyyubî, Haçlı saldırılarına karşı Ä°slam dünyasının verdiÄŸi mücadelenin ete kemiÄŸe bürünmüÅŸ haliydi. Tarih boyunca hem Batı’nın hem de Ä°slam âleminin sosyal hafızasında tazeliÄŸini korumasının temel nedeni yaÅŸamını adadığı mücadelesiydi.
 
Ä°slam âleminin adeta bir fetret devri yaÅŸadığı 21. asrın ÅŸu günlerinde “Sultan Selahaddin Eyyubî’nin mücadelesinden bugünün Müslümanları ne dersler çıkarıyor?” diye sorulacak olursa pek de iyimser cevaplar verilemeyeceÄŸi açıktır. Bu önemli tarihsel figürün manevî mirasçıları olan Müslümanlar ya onun etnik kökeninin nereye dayandığını bulmakla meÅŸguller ya da maziperestlik illetine tutularak onun mücadelesini bir yiÄŸitlik destanı olarak anlatıp yüreklerini soÄŸutmakla yetinmekteler.
 
Oysaki Sultan Selahaddin de tarihin akışına yön vermiÅŸ tüm güçlü tarihsel figürler gibi yaptıkları ve yapamadıklarıyla günümüz için bir modeldir. Öyleyse 21. asrın Müslümanlarına rol model olabilmesi bakımından Selahaddin Eyyubî simgesinin mücadele boyutunda pek de üstünde durulmayan bir noktaya zihin projektörlerimizi çevirelim: “Dostların ihaneti!”
 
En bilindik tarihsel okuma, Selahaddin Eyyubî’nin düÅŸmanı Haçlılarla mücadelesi ve bu uÄŸurda çektiÄŸi zahmetlerdir. Ama madalyonun bir de diÄŸer yüzü mevcut. Yani ömrünü adadığı Haçlılarla mücadelesinde kendi medeniyet ikliminden olanların onu nasıl yalnız bıraktığı meselesi…Aslında can sıkacağı için pek de bakmak istemeyeceÄŸimiz bu noktalara cesaretimizi toplayarak bakmak, günümüzde içinden çıkamadığımız önemli ve karanlık noktaları aydınlatmak için bir gerekliliktir.
 
Haçlı istilası baÅŸlıyor
 
Orta ÇaÄŸ Avrupa’sının kasvetli ikliminde toplanan Clermont Konsili’nde Papa’nın “Deus Le Volt!” yani “Tanrı Böyle Ä°stiyor!” haykırışıyla birlikte, Hıristiyan fanatikler Ä°slam beldelerine akmaya baÅŸladı. Gelenler arasında profesyonel savaÅŸçı ÅŸövalyeler olduÄŸu gibi sıradan insanlar da vardı. Hem dünyevî zenginleÅŸmeyi hem de uhrevî arınma vaadi masallar diyarı DoÄŸu’ya yürümeyi cazip kılıyordu
 
 
Anadolu üzerinden Müslüman Türklerle çarpışa çarpışa Suriye ve Filistin’e inen Haçlılar nihayetinde takvimlerin 15 Temmuz 1099’u gösterdiÄŸi gün mukaddes belde Kudüs’ü almışlar ve kimseye merhamet etmemiÅŸlerdi. Kendi yazarlarının ifadesiyle ÅŸehirde yaptıkları bu katliam sonucu atlarının bileklerine kadar ulaÅŸan kan deryasında ÅŸehirde zafer turu atmışlardı.
 
 Dönemin Ä°slam dünyasının liderleri kendi aralarındaki politik hesaplaÅŸmalarla uÄŸraÅŸmaktan Haçlılara ciddi bir direnme gösterememiÅŸlerdi. Hatta Fatımîler Haçlılara destek bile vermiÅŸlerdi. Ama daha beter tablolar da yaÅŸandı. ÖrneÄŸin Tell BaÅŸir’de…
 
1108 yılında Suriye’deki Tell BaÅŸir bölgesinde yapılan savaÅŸta bir yanda Müslüman Musul emiri Çavlı Bey ile Katolik Urfa Haçlı Kontu Joscelin yer alırken karşı tarafta yine Müslüman Halep Emiri Rıdvan Bey ile Antakya Haçlı Kontu Tancred bulunuyordu. Ä°ÅŸte devrin yerel Müslüman yöneticilerinin küçük politik hesapları sonucu oluÅŸan bu bölünmüÅŸlük ikliminde Kudüs Krallığı, Antakya ve Urfa Kontlukları uzun süre rahat rahat Orta DoÄŸu’da varlıklarını sürdürdü. Ta ki Zengîler adı verilen siyasî iradenin Haçlıları Ä°slam beldelerinden söküp atma projesini ilmek ilmek iÅŸlemesine kadar.
 
Zengî direniÅŸi
 
Haçlıları bölgeden sökme konusunda Ä°slam âlemi adına en ciddi hamleyi Ä°madeddin Zengî ve oÄŸlu Nureddin Mahmud Zengî, baÅŸlattı. Ama onların Ä°slam âlemine verdiÄŸi en büyük armaÄŸan Selahaddin Eyyûbî’yi yetiÅŸtirmeleri oldu. Selahaddin Eyyubî Zengîlerin emrinde ilk adım olarak iç çalkantılarla sarsılan Fatımî hakimiyetindeki Mısır’a uzandı. Fatımî idaresini ortadan kaldırarak Ä°slam âlemini birleÅŸtirme yolunda ilk adımı attı. Mezhepsel bölünmüÅŸlüÄŸün ortadan kalkması Haçlılara karşı Ä°slam direncini güçlendirdi.
 
 
Ama Selahaddin Eyyûbî yine gaflet ve hıyanetle yüz yüze geldi. Bu kez karşısına Haçlılar, HaÅŸhaÅŸî fedailer, Müslüman Halep ve Musul emirlerinden oluÅŸan yeni bir ittifak çıktı. O, içerideki bu zihniyeti bertaraf etmeden Kudüs üstüne yürünmeyeceÄŸinin farkındaydı. Bu nedenle yaklaşık 10 yıl bu ittifakı dağıtmaya çalıştı. Bu amaçla Halep’i kuÅŸattığında, biri baÅŸarısız olursa diÄŸeri iÅŸi tamamlasın diye gönderilen üç HaÅŸhaÅŸi suikastçının saldırısından kıl payı kurtuldu ama kendisini kurtarmak için bedenlerini siper eden iki deÄŸerli komutanını kaybetti. Uzun bir mücadele sonucu ittifakın kalbi olan Halep’i aldı ve ittifakı çözdü. Burada da kardeÅŸi Börü’yü ÅŸehit verdi. Selahaddin Eyyubî ÅŸehre girerken: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediÄŸine verirsin.” ayetini okumaktaydı.
 
Fetihten sonra ne oldu?
 
Böylece Ä°slam âlemini birleÅŸtiren Sultan Selahaddin, önce Hıttîn’de Haçlıları yendi. Daha sonra Kudüs’e hamle yaptı. Kudüs Haçlı Krallığı teslim oldu. Åžehri aldıklarında kimseye acımadan katleden Haçlıların aksine Sultan Selahaddin, ÅŸehirdeki Hıristiyanlara merhamet etti. Fidye verebilenler salındı. Yoksul Hıristiyanlar ise serbest bırakıldı. Bir tek dinden dönen Müslümanlara ve Tapınak Åžövalyelerine acınmadı.
 
 
Kudüs’ün fethinden sonra Haçlı egemenliÄŸine darbe vurmak için hemen Sur kentine yöneldi ama ilk tökezlemeyi burada yaÅŸadı. Onu tökezleten Haçlılar deÄŸil kendi askerleriydi. Askerleri kışın bastırmasını, savaşın uzamasını bahane ederek sızlanmaya baÅŸladı. KuÅŸatma önce gevÅŸedi daha sonra kaldırıldı. Ama Selahaddin Eyyubî yılmadı. Kış geçince tekrar toparladığı askerleriyle Haçlılara karşı darbe üstüne darbe vurdu. Bu arada Kudüs’ün Müslümanların eline geçmesi Avrupa’da infial meydana getirdi. Papa’nın çaÄŸrısıyla kralların komutasında kalabalık kuvvetler Kudüs’ü geri almak için yola çıktı. Gelen Haçlılar stratejik Akka kentini kuÅŸattı. Akka direnirken Sultan Selahaddin de kuÅŸatanları kuÅŸattı. Müslüman kuvvetler Haçlılardan daha kalabalıktı ama kuÅŸatma bir türlü kırılamıyordu.
 
Eyyubî kuvvetleri gün geçtikçe yıpranıyor, hazine eriyordu. Sultan, baÅŸta halife olmak üzere dört bir yandaki yerel Müslüman yöneticilere mektuplar yazıyor, verdikleri mücadelenin önemini hatırlatıyor ve yardım istiyordu. Bir mektubunda: “Mızraklar kırıldı, kılıçlar köreldi, miÄŸferler parçalandı. SavaÅŸ mızrak uçlarını, okları, atları tüketti. Kalan atlar ürkek, kılıçlar kesmiyor, yaralayanlar yaralandı, yüzler gülmüyor” diyerek hem durumu anlatıyor hem serzeniÅŸte bulunuyordu dostlarına.
 
Akka kuÅŸatması askerleri, parayı ve sabrı tüketiyordu. Denizden destek alan fanatik Hıristiyanlar kenti inatla kuÅŸatıyor, onları kuÅŸatan Selahaddin Eyyubî ise dört bir yana mektuplar yazarak durumun vahametini anlatıyordu. Bu sıralarda BaÄŸdat’taki halifeye gönderdiÄŸi bir mektupta kendisinin yalnız bırakılışını ÅŸöyle anlatıyordu: “Frenklerden davaları uÄŸruna ölümü hiçe sayan, bu uÄŸurda vatanlarından, ailelerinden sevinerek ayrılan, denizin dalgalarına binerek canlarını tehlikeye atan kiÅŸilerle Ä°slam’ın başı dertte. (…)Müslümanlar ise tam aksine sızlanıyorlar, sabır göstermiyorlar. Bölük bölük oluyorlar. SavuÅŸup gidiyorlar, dönmüyorlar. Kalırlarsa para verilince kalıyorlar. Gelirlerse kalplerinde birlik olmadan geliyorlar.”
 
Mektupta dile getirilen bu acı tablo karşısında Sultan Selahaddin Müslümanları bir arada ve diri tutmak, Haçlılara darbe vurmak için azami gayret ediyordu. Fakat bir gün Cizre sahibi Sencer ülkesine dönmeye çalışıyor, ertesi gün Erbil Hakimi Gökbörü bir bahaneyle memleketine gidiyor, bir baÅŸka gün Sincar Hakimi Ä°madeddin ülkesine dönmek için izin istiyordu. Sultan bir yandan bunlarla uÄŸraşıyor diÄŸer yandan halifeye gönderdiÄŸi baÅŸka bir mektupta: “Åžehir büyük tehlike ile karşı karşıya. Yardımcı askerler ÅŸimdi gelmezse ne zaman gelecek? Ä°htiyaç geçtikten sonra hiç gelmesin!” diye öfkesini dile getiriyordu.
 
‘Uyan, geri geldik!’
 
Sonunda Akka Haçlıların eline geçti. Sultan Selahaddin kentteki Müslümanların güvenle tahliye edilmesi için bir antlaÅŸma yaptı. Ama dört sene önce Kudüs’te Hıristiyanlara gösterdiÄŸi merhamete karşılık Haçlılar anlaÅŸmaya raÄŸmen 3 bin Müslüman’ı katletti. Hıristiyanların Aslan Yürekli adını verdikleri Ä°ngiliz Kralı Richard ile bu ÅŸartlarda ciddi bir mücadeleye girdi ve sonunda bir anlaÅŸma ile Kudüs Müslümanların elinde kaldı.
 
4 Mart 1193’te hayata gözlerini yuman Selahaddin Eyyubî yalnızca düÅŸmanı olan Haçlılarla mücadele etmedi aynı zamanda dostlarının yılgınlığı ve bölünmüÅŸlüÄŸüyle de mücadele etti. Selahaddin Eyyubî bu bakımdan sadece döneminin bir hükümdarı ve komutanı deÄŸil verdiÄŸi mücadelenin her boyutuyla dünden bugüne Müslümanlar için adeta bir sembol ÅŸahıs oldu. Bu nedenle 20. asrın başında Suriye’yi ele geçiren ve Åžam’a giren Fransız komutan Henri Gouraud, Selahaddin Eyyubi’nin mezarını tekmeleyerek, “Haçlı Seferleri ÅŸimdi sona erdi! Uyan, Selahaddin, geri geldik! Burada bulunmam, Haçın Hilal karşısındaki zaferini kutsuyor!” demiÅŸti. Bugün adeta bir fetret devri yaÅŸayan Ä°slam âlemi, Selahaddin Eyyubî’nin tarihsel mücadelesine tüm yönleriyle bakabilirse belki de kendisine günümüz için bir yol haritası çizebilecektir.
 
Müellif: Koray Åžerbetçi / Kaynak: Star - Açık GröüÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.