Sosyal Medya

Sibel Eraslan: Sevgisizlik

Birbirimizi sevmeyerek, ilgilenmeyerek, duyarsızlıklarımızla, sorumsuzluklarımızla da doğabilir şiddet.



Åžiddet; vurup, kırma, parçalama, yok etme, öldürme eylemlerinden ibaret deÄŸil. Birbirimizi sevmeyerek, ilgilenmeyerek, duyarsızlıklarımızla, sorumsuzluklarımızla da doÄŸabilir ÅŸiddet. Hatta ilkine göre soyut kaldığı için; sevgisizlik, duyarsızlık, ilgisizlik, sorumsuzluk kirli bir yosun tabakası gibi toplumu sinsice, yavaÅŸ yavaÅŸ kaplar, ele geçirir de bizler hiç bir ÅŸeyi fark edemeden kendimizi normalleÅŸmiÅŸ ÅŸiddet karşısında yapayalnız bulabiliriz...
 
Pandemi koÅŸullarının giderek ağırlaÅŸan ekonomik basıncıyla ciddi bir sınavdan geçiyoruz. Ama devletin ve mahalli idarelerin sosyal politikalarını öylesine benimsedik ki, bu darlık günlerinde bireysel olarak neler yapabilirim sorusunu bile sormuyoruz. Halk Ekmekler önündeki kuyruklar arttıkça artıyor, evlerine ekmek götürenler 2 veya 3 tane götürmüyorlar artık, poÅŸetinde 7-8 ekmek taşıyanlar görüyorum. Ä°nsanlar katık bulmakta zorlandıkları zaman ekmeÄŸe dayanırlar. Buna bir bakmak lazım... Ä°ÅŸi kaymakama, belediye baÅŸkanına havale etmeden evvel, bireysel sorumluluÄŸumuzu yüklenerek hiç olmazsa zihnimizi yorarak, kalbimize bir damla düÅŸürerek nedenine niçinine bakmak...
 
Geçen ay, Ä°stanbul'un ortasında Kadıköy'de Sami Babacan soÄŸuktan donarak öldü mesela... Onu ölmeden evvel fark eden insanlar belediyeleri aramışlar, ama cevap alamayınca durmuÅŸlar, onlar durunca Sami Babacan dışarıda soÄŸuktan donmuÅŸ... Vali'yi, Kaymakam'ı, Dernekleri aramayı biliyoruz ama iÅŸ, bizim avuçlarımıza kaldığında o iÅŸi yele savurup, sırtımızı dönüyoruz... Tabii biraz güvensizliklerimiz, korkularımız da var, sokaktaki bir insanı eve alabilmek, buyur edebilmek kolay deÄŸil.
 
Devleti ve mahalli idareleri dayanışma konusunda somut olarak yanımızda görmediÄŸimiz günlerde, daha çok sorumluluk alırdık oysa bizler... 1994'te kar yadığı vakitlerde Ä°stanbul'daki mottomuz ÅŸöyleydi: 'Bacası tütmeyen evlerin kapısını çalıp, halini hatırını sorun, ihtiyaçlarını öÄŸrenin...' Kim diyordu bunu; o zamanki Belediye BaÅŸkanımız Tayyip ErdoÄŸan. Aradan geçen 27 yılda çok mesafeler katedildi. Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Türkiye çapında fevkalade büyük bir yaÅŸam destek ağı kurdu mesela. Valilerimiz, halkın içinde geziyor. Vefa Grupları hızır gibi yetiÅŸiyor. Mahalli idarelerin sosyal dayanışma içerikli kurumsallaÅŸmaları da bu süreçte hız kazandı. Ama tüm bunlar sonunda, kurumlar görev üstlendikçe, bizler kiÅŸisel olarak geriledik. Bir rehavet, bir nasıl olursa yardıma koÅŸan vardır rahatlığı çökmüÅŸ durumda üzerimize...
 
Bunu en iyi kdınlar biliyor: Bakkala, markete gidip de file doldurmak bel büküyor... Neler yapabiliriz, bizler de zihin yoralım. Devlet yapması gerekenleri yapsın, sivil toplum dayanışma için seferber olsun, peki bizler neler yapabiliriz? Bazı önerilerimi sizinle paylaÅŸmak istedim.
 
1- Ä°sraf etmemek bunların başında geliyor. Ä°sraf edeceÄŸimiz yerde, ihtiyacı olanlarla paylaÅŸmak mesela... Ülkemizde en çok israf edilen ÅŸey ekmek, oysa ekmeÄŸi yere düÅŸtüÄŸünde öpüp de alnına koyan bir gelenekten geliyoruz biz, ekmeÄŸe nankör olunmaz ki...
 
2- Akrabalık iliÅŸkilerimizi yeniden canlandırmak... Hiç olmazsa, kimin evinde aÅŸ kaynayıp kaynamadığını, kimin borcu harcı olup olmadığını bilmek ve birbirine kol kanat germek. Allaha ÅŸükür toplumumuz zorluk anlarında kendiliÄŸinden geliÅŸtirdiÄŸi kuÅŸatıcılıkla, sevgiyle, merhametle sokulur birbirine... Bu güzel dayanışma adetini hep canlı tutmak gerek.
 
3- Bizde komÅŸu aile gibidir... KomÅŸuluk iliÅŸkilerimiz de bu zorlu süreçte kuvvet kazanmalı, hepimiz apartmanımızdaki, sokağımızdaki komÅŸularımızın hallerine kulak kabartmalıyız. Modern yaÅŸam, güvenlik yalıtımlı site mimarisi, bizi her türlü insani iliÅŸkiden alıp uzaklaÅŸtırıyor, buna bir de pandemi koÅŸulları eklenince yalnızlığımız giderek katmerlendi... Birbirimizden haberdar olmak için kulaklarımızı daha çok iÅŸitmeye, gözlerimizi daha çok fark edebilemeye açmalıyız... KomÅŸu hakkını unutmayalım...
 
4- Salgın ve sokaÄŸa çıkma yasakları süresince, ne ayakkabılarımızın ne de giysilerimizin eskimediÄŸini fark ettik. Giyim kuÅŸam iÅŸine ne kadar çok vakit, para ve ev içinde de yer ayırdığımızı fark ettik... Yiyip içtiklerimizi, giyip kuÅŸandıklarımızı bir gözden geçirdiÄŸimizde çoÄŸumuzun haddi nasıl aÅŸtığımız gözler önüne serilecektir... Sade yaÅŸam; hayatın içindeki ölçülere uygunluk ve insan olarak haddimizi bilme sanatıdır. Allah hayatın kıymetini bilecek bir izan versin hepimize.
 
Star Gazetesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.