Sosyal Medya

İhvan-ı Müslimîn Teşkilatı (Fikri ve Siyasi Yapı) -1

(Biat, İstişare, Katılım, Mutabakat, İslami Liderlik, Hilafet Ve Global Çatışmaların Yapısı Çerçevesinde)



Bu makalede, Mısır Ä°slami hareketleri ile OrtadoÄŸu’nun diÄŸer Sünni toplum ve topluluklarındaki Ä°slami hareketler açısından bir okul iÅŸlevi gören, günümüzde örgütlülük anlamında Mısır ordusundan sonra ilk sırada gelen Ä°hvan-ı Müslimîn (Müslüman KardeÅŸler) teÅŸkilatı, 1927-1966 yılları arasında Ä°slam’ın siyasi öncelikleri ile idari-yapısal iliÅŸkilerin siyasi süreçteki rollerini belirleyen bazı kavramlar çerçevesinde deÄŸerlendirilmeye çalışılmıştır.

Bu çalışma ile amaçlanan; Ä°hvan’ın günümüzde laiklik anlayışını benimsediÄŸi, AK Parti modelini örnek aldığı gibi görüÅŸlerin oluÅŸturduÄŸu redd-i miras havasının doÄŸru olmadığı ve teÅŸkilatın yapı taÅŸlarının iyi irdelenmediÄŸini göstermektir. TeÅŸkilatın 83 yıllık süreçte hiçbir deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸüme uÄŸramadığını söylemek doÄŸru/akli olmamakla birlikte aktüel medya dilinin Müslümanların sosyal kazanımlarını silikleÅŸtirmesine izin vermeyen sözün yaygınlaÅŸtırılması da önem arz etmektedir. Yazının bahse konu kavramlarla ele alınmasındaki amaç, günümüzde genel tanımlamalarda kullanılan terminolojideki kavramsal deÄŸiÅŸime dikkat çekmektir.

Bu çalışmada 19. yy.da Mısır’da gerek düÅŸünsel gerekse cemaatsel oluÅŸumlar için mümbit bir zemin oluÅŸturan Ä°hvan-ı Müslimîn’in “Biat1, Ä°stiÅŸare2, Katılım3, Mutabakat4, Hilafet5, Ä°slami Liderlik6 ve Global Çatışmaların Yapısı7” kavramlarını nasıl anlayıp tecrübe ettiÄŸinin fotoÄŸrafı çekilmeye çalışılmıştır. Ä°hvan, Sünni Ä°slami hareketler açısından bir okul iÅŸlevi görmüÅŸtür. Suriye, Lübnan ve Filistin'deki Ä°slami hareketlerin çoÄŸu; Mısır'daki radikal Ä°slami hareketlerin tümü ya Ä°hvan'dan türemiÅŸ veya daha önce Ä°hvan mensubu olan kiÅŸilerce kurulmuÅŸtur. Hizbu't-Tahrir hareketi de bu çerçevede ele alınabilir. Ä°hvan'ı anlamak, diÄŸer Ä°slami hareketleri çözümlemenin bir önkoÅŸulu gibidir. Müslüman KardeÅŸler’in toplumsal çekiciliÄŸi Mısır toplumunun maruz kaldığı modernizm ile dinî gelenekçilik arasındaki kültürel çatışmaya hitap ediÅŸi, dinî vaaz ve eÄŸitimden dinamik siyasi eylemciliÄŸe geçebilme yeteneÄŸinin yüksek olması, kardeÅŸlik bilinci ile donanmış diÄŸerkâm bir lider etrafında iyi örgütlenmiÅŸ olmasından gelmektedir.

Makalede Ä°hvan’ın kavramlar çerçevesinde söz konusu çekicilik merkezini oluÅŸturduÄŸu dinamikler (kırılmalar ve deÄŸiÅŸimler tespit edilerek)cemiyetin tarihsel geliÅŸim süreci içinde incelenecektir. En temelde soyut olan kavramlara insan eli deÄŸdiÄŸinde tecrübe devreye girdiÄŸinden dolayı çalışma fikrî-fiilî durum ortaya konularak yapılmaya çalışılmıştır. Çalışmada evre olarak görülen tarihî süreçler sırasıyla cemiyetin sosyal kimliÄŸi, Biat, Ä°stiÅŸare, Katılım, Mutabakat, Hilafet, Ä°slami Liderlik ve Global Çatışmaların Yapısı kavramları kapsamında deÄŸerlendirilmiÅŸtir.

  1. HASAN EL-BENNA VE MÜSLÜMAN KARDEÅžLER’Ä°N DOÄžUÅžU (1927-31)8

17 Ekim 1906'da Mısır'ın Mahmudiye kentinde doÄŸan Hasan el-Benna, dinî ve ilmî yönden köklü bir aileye mensuptur. Babası hadis alimi idi. Hadis konusunda bizzat kendisinin yazdığı eserleri vardır. Ä°lmî bir yuvada büyüyen Benna ilim, takva ve zühd atmosferinde çok güzel yetiÅŸmiÅŸti. 14 yaşında, girdiÄŸi ilköÄŸretmen okulunda okurken tasavvufla tanıştı ve Åžazelî Tarikatı’nın Hassafiye koluna intisap etti. Ä°hvan-ı Müslimîn kurulunca düÅŸünce farklılığından ÅŸeyhi ile anlaÅŸmazlığa düÅŸerek tarikattan ayrıldı. El-Benna eski ÅŸeyhi Abdulvehhab el-Hassafi’den “Kalbimi en çok fetheden durumlardan birisi de, onun hayatı boyunca ‘emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münkerde ısrarlı olması…” sözleri ile bahseder.

Daha küçük yaÅŸlarda üstün bir zekâya sahip olduÄŸu gözleniyordu. Gece namazlarına ve pazartesi, perÅŸembe günleri oruçlarına devam ediyordu. Küçük yaÅŸlarda Kur'an-ı Kerim’i yarısına kadar ezberleyen Benna 15 yaÅŸlarında hıfzını tamamladı. Talebelik yıllarındaki Ä°slâmi çalışmalarından dolayı da genel kültürü oldukça geliÅŸmiÅŸti. Hazırlık okulu üçüncü sınıfında tüzüÄŸünü kendi hazırladığı Ahlak ve Edep Cemiyeti’ni kurdu. Okul içinde Ä°slam’ın yasakladığı hareketleri yapanlara karşı maddi yönden ceza uygulanır, toplanan para muhtaç ve kimsesizlere harcanırdı.

OkuduÄŸu medresede Kötülüklere Karşı Mücadele adında bir teÅŸkilat kurarak bazı önemli ÅŸahsiyetlere mektuplar gönderip, onlara nasihat etmeye ve onların dikkatlerini toplumdaki kötülüklere çekmeye baÅŸlamıştı. Liseden mezun olduÄŸunda Mısır'daki tüm talebeler arasındaki sıralamada beÅŸinciydi. Üniversiteyi ise Kahire Daru’l-Ulûm da okumuÅŸtu. Üniversiteyi bitirme imtihanlarını verirken on sekiz bin ÅŸiir beyti ve bir o kadar da nesir ezberlemiÅŸti. Daru’l-Ulûm'u bitirdiÄŸinde onun ayarında talebe, yok denecek kadar azdı. Üniversiteyi bitiren Hasan el-Benna Ä°smailiye'deki okullardan birine tayin edilmiÅŸti. O zamanlar Ä°ngilizlerin tüm güçleri Ä°smailiye'de toplanmıştı. Okullarda Avrupa usulü eÄŸitim yapılıyordu. Ä°smailiye bu haliyle sanki Londra'nın muhitlerinden birini andırıyordu Halkın çoÄŸu ise bir Ä°ngiliz ve Fransız ortak ÅŸirketi olan SüveyÅŸ’te iÅŸçiydi. Hasan el-Benna Ä°ngilizlerin Mısır halkını ezdiÄŸini ve onu zelil ettiÄŸini görüyordu. Mısır halkı sanki onların kölesiydi. Her türlü fesat almış başını yürümüÅŸ ve haramlar mubahlaÅŸtırılmıştı.

Ä°smailiyye’de bir ilkokulda öÄŸretmenlik yapmaya baÅŸladığında Ä°ngiliz hâkimiyetinden “Selahattin Eyyubi’nin topraklarından bu istilanın kurtarılması gerekli.” diyerek Mart 1928 tarihinde Müslüman KardeÅŸler TeÅŸkilatını kurguluyordu.9 Benna, halkın bir arada bulunduÄŸu yerlerde konuÅŸmalar yapıyor ve tebliÄŸde bulunuyordu. Bu konuÅŸmaları dinleyen altı arkadaşı Benna’dan kendilerine yol göstermesini istediler ve TeÅŸkilatın ilk çekirdeÄŸi kurulmuÅŸ oldu.

Benna; Müslüman KardeÅŸler adını Ä°slam’a hizmet yolunda kardeÅŸ olan kimseleri ifade ettiÄŸi için koyduÄŸunu söylüyor. Ä°lk kuruluÅŸ yılında hareketin nasıl örgütlendiÄŸi açık deÄŸildir. Müslüman KardeÅŸler ilk üç yılında Ä°slami Hayır Cemiyeti’nin dış yapısını geliÅŸtirmiÅŸtir. Aynı zamanda güçlü bir tasavvuf temasına sahiptir. Bu yıllarda teÅŸkilatın odak noktası üyelerin ahlaki terbiyesi olmuÅŸtur.

Müslüman KardeÅŸleri oluÅŸturan çekirdek kadro önce Ä°smailiyye’de büro kiralayarak buraya “Müslüman KardeÅŸler’in Tehzip Okulu” adını vermiÅŸlerdir. Ahlak Disiplin Okulu adlı akÅŸam okulunda Kur’an okuma, Ä°slam tarihi, sahabenin hayat hikâyeleri, hitabet yeteneÄŸi olanlara ÅŸiir, nesir ile teÅŸkilat için önemli olan kardeÅŸliÄŸi ve fedakârlığı öÄŸretiyorlardı. Cemiyetin en temelde amacı “Ä°slam’ı doÄŸru anlayacak yeni bir neslin yetiÅŸtirilmesi” idi. Cemiyetin gücü, hızlı bir biçimde tüm köy ve kasabalarda yayılmasının araçları olan yetiÅŸmiÅŸ üyelerden geliyordu. Ä°lk ders yılı sonunda 70 öÄŸrenci yetiÅŸti. Haftalık siyasi dergileri olan En-Nezir’i yayınlamaya baÅŸladılar.

El-Benna, tasavvufun saf ÅŸeklinin Müslümanlar için ideal bir eÄŸitim programı olduÄŸunu düÅŸünüyordu. Toplantılarda sadakat yemini, üyelere yeÅŸil bant ve kurdelelerin verilmesi, tasavvufi ilahilerin söylenmesi tasavvufun güçlü temasından kaynaklanmaktadır. 1930’lu yıllarda tasavvufi uygulama, yerini resmi ilahi ve çaprazlama çift kılıç simgeli bayraklara bırakmıştır. Ä°smailiyye’deki ilk kuÅŸak, esnaf, küçük tüccar ve ÅŸoförlerdir. Hasan el-Benna, ekonomik fedakârlığı samimiyet ve kararlılığın bir sınaması olarak görmektedir. El-Benna, cemiyetin mali bağımsızlığını korumasının yerel yetkililerin kontrol dışı kullanımını engelleme ve ekonomik olarak teÅŸkilat üyelerine dayanmakla mümkün olacağını düÅŸünmektedir.

Mecelletu’l-Feth’in editörü Muhibbuddin el-Hatibi’nin Ä°smailiyye’deki Müslüman KardeÅŸler’i ve el-Benna’yı öven bir makale yazmasıyla 1931 yılında cemiyet kamuoyu tarafından duyulmuÅŸtur. Hasan el-Benna makaleye cevaben yazdığı yazıda cemiyetin “henüz olgunlaÅŸmamış bir kız evladı” olduÄŸunu, kendisinin söylemediÄŸi mevcut baÅŸarılardan söz edilmemesi gerektiÄŸini vurgulamıştır. El-Benna ilk defa yazdığı makalede kendini Müslüman KardeÅŸler Cemiyeti’nin baÅŸkanı olarak takdim etmiÅŸtir.10 Cemiyetin önemli isimleri; El-Muhammediye Åžubrahit, Åžeyh Hamid El-Askeriyye, Ahmet efendi Es-Sukkeri, El-Benna’nın kardeÅŸi Abdurrahman es-Saati’dir.

TeÅŸkilatın 1927-31 yılları arasındaki örgütlenme prensipleri ve sosyal kimliÄŸi ise aÅŸağıdaki gibidir:

baspehlivanli-ihvan1.jpg

Mısır’daki cemiyetlerin çoÄŸu sınırlı bir sahaya sahip olup, belli mesleki ya da teknik gruplara yöneliktir. ÖrneÄŸin camilerin onarımı, alkollü içkilerin önlenmesi, Kur’an’ın ezberlenmesi cemiyetleri gibi. Bu cemiyetler arasında Genç Müslümanlar BirliÄŸi (GMB) en ünlü olanıdır ve El-Benna bu cemiyetin aktif bir üyesidir. (1927-kuruluÅŸu) El-Benna, GMB’nin gençlere Ä°slam inancını vermediÄŸini gibi piyango gibi gayri meÅŸru oyunlarla modern bir kültür yaratmayı beslediÄŸini söyleyerek suçlamış ve eleÅŸtirmiÅŸtir. En geniÅŸ cemiyetlerden birisi Åžer’î Cemiyet’tir. Bu cemiyet selefilik geleneÄŸine tabidir. Katı din anlayışları ayrıntıda boÄŸulmalarına neden olmuÅŸtur. O kadar ki, Filistin ayaklanmasının zirvesinde Åžer’î Cemiyet çarıksız namazın küfür olup olmadığını tartıyordu.

1931-1932: Ä°lk Ä°ç Tartışma

1931-32 yıllarında Hasan el-Benna ile Ä°smailiyye’de belli bir nüfuza sahip Mustafa Yusuf Ali el-Cedevi grubu arasındaki tartışmanın temelinde Ä°slami hayır cemiyetlerine iliÅŸkin geleneksel algılama ile el-Benna’nın öngörüsü arasındaki farklılıklar yatmaktadır. El-Benna’ya göre ”Çözüm, güçlü bir ahlaki bağışıklık, sıkı-üstün prensipler ile güçlü, sarsılmaz bir ideoloji oluÅŸturmak için toplumun nefislerinin eÄŸitilmesidir. Bu, okullar, fabrikalar, müesseseler kurmanın ötesine gider. Bu, nefislerin inÅŸasıdır.”11 Bu pasaj Ä°hvan’ın en ayırt edici özelliÄŸini ortaya koymaktadır. Mustafa Yusuf ve grubu ise cemiyetin amacının Ä°smailiyye’de vasıflı öÄŸretmenler yetiÅŸtiren bir cami vasıtasıyla ahlak eÄŸitimi verilmesi gerektiÄŸini söylemektedir. Çatışmayı amaç farklılığı doÄŸurduÄŸu kadar cemiyetin hazinesinin kontrolü için bir mücadele ve bazı cemiyet üyelerinin el-Benna’yı “uzlaÅŸmaz” olarak görmeleriydi.12 Bu durum, uzlaÅŸma konusunu da zorlaÅŸtırmaktaydı.

1931-32’deki ilk iç çatışma ve el-Benna’nın fikirlerinin sorgulanmasının cemiyetin 1931-36 arasında cemaatten harekete geçiÅŸini saÄŸladığı söylenebilir. Hareket sadeliÄŸini sürdürür iken, yeni baÄŸlılar kazanmaya öncelik verilmiÅŸtir.

B. 1931-32: ÇATIÅžMA SONRASI ÖRGÜTLENME

baspehlivanli-ihvan2.jpg

İstişare (1933 yıllarında)

Cemiyetin ilk iç çatışması, hareketin otoriter ve merkezi karakterini güçlendirmiÅŸ görünmektedir. Hasan el-Benna, üyelerinin tam güvenini saÄŸlamadığı ve onları komuta etmediÄŸi sürece, cemiyetin hiçbir zaman baÅŸarılı olamayacağına inanıyordu. 19

Mutabakat:

Cemiyetteki müzakerelerin idaresi için bir dizi kural ya da kılavuz ilke tanımlama doÄŸrultusunda çalışmalar yapılmıştır. AnlaÅŸmazlıklar belirdiÄŸinde arabuluculuk yapmak için karargâh, ÅŸubelerde komiteler kurmuÅŸ ve mahalli kongrelerde sekreterlere yetki verilmiÅŸtir. Sekreter çatışma konularını dinleyip kongrelerde gündem yapmıştır.

baspehlivanli-ihvan3.jpg

Hilafet:

El-Benna’ya göre Ä°slam ümmeti, Mısır’ın coÄŸrafi sınırlarının çok ötesine uzanan inancı ve kardeÅŸlik baÄŸlarıyla birbirine baÄŸlıdır. Bu düÅŸünce ”Müminler ancak kardeÅŸtir.” ifadesi ile üyelere anlatılmaktaydı. 20

Hasan el-Benna 1934 yılının baÅŸlarında “Ä°slam MilliyetçiliÄŸi” baÅŸlıklı bir baÅŸyazısında ÅŸöyle demektedir: “Ä°slam bayrağının yükseldiÄŸi her toprak parçası Müslümanların vatanıdır.”21

El-Benna, hilafet için aÅŸağıdaki aÅŸamalardan geçilmesi gerekli olduÄŸunu söylemiÅŸtir:

1- Mısır’da Ä°slami bir düzenin kurulması

2- Arap BirliÄŸi’nin Arap dünyasında oluÅŸturulması

3- Hilafetin kurulması

Müslüman KardeÅŸler’in en yüce amaçları; insanlığın evrensel kardeÅŸliÄŸi ve Ä°slam ümmetinin küresel egemenliÄŸini saÄŸlamaya çalışmaksa da, hilafetin yeniden uyandırılması söylem olarak zaman zaman nihai amaç ÅŸeklinde tasvir edilmiÅŸtir.22

Müslüman KardeÅŸler, 1936 yılında Filistin ayaklanması ile birlikte var olan emperyalizm karşıtı tutumunu arttırmış ve hilafet vurgusunu yoÄŸunlaÅŸtırmıştır. Cemiyetin temel vurgularından biri olan Ä°slam BirliÄŸi’nin oluÅŸturulması sadece yeniden kurulacak bir hilafete iliÅŸkin panislamizm23 görüÅŸüyle oluÅŸturulacak siyasi bir birlik deÄŸil, aynı zamanda Ä°slam’da dini ve ilahiyat alanı açısından daha büyük bir birlik arzusudur.

Bunun içindir ki, el-Benna Ä°slam’daki tartışmalı konularda yıkıcı tartışmalardan kaçınmıştır. Benna bu konuda “Ä°lahiyat alanındaki çekiÅŸmeler, cemaatlerin yapısında mayın tarlasıdır.”24 diyerek cemiyet üyelerine nasihat etmektedir.

Katılım:

Cemiyetin 1930’larda yönetimi dört düzeye bölünmüÅŸtür. Kahire’de yer alan Merkez, Bölgeler, Mıntıkalar ve Åžubeler. Müslüman KardeÅŸler Cemiyeti genel yasasının (1934) 8. maddesinde üye katılımının kategorileri ve görevleri ayrıntılı bir ÅŸekilde anlatılmıştır. Burada üyenin konumu; “yardımcı”, “katılan”, “çalışan” ve “ mücahid” olarak belirlenmiÅŸtir. 10 maddeden oluÅŸan Akidetûna’nın (ÖÄŸretimiz) MK üyeleri tarafından ezberlenmesi isteniyordu.

Bunlar, örgütü yapılandırmada önemli araç olarak kendisini bu iÅŸe adayan bir kadro meydana getirmek için tasarlanan üyelere yönelik eÄŸitim programlarıdır. Bunun ilk örneÄŸi 1930’ların baÅŸlarında Ä°smailliye’de bizzat el-Benna’nın yetiÅŸtirdiÄŸi izci gruplarıdır. Ä°zci grupları fikri, cihad kavramı ile baÄŸlantılıdır. Amaçları “Güçlü mümin, Allah katında daha iyidir.” hadisini kendilerine ÅŸiar edinerek gençliÄŸin nefislerinde Ä°slami spor ruhunu uyandırmak (!) ve onları itaat ile düzene alıştırmaktır. Ayrıca izcilerin faaliyetlerinin biri de karşılıklı ziyaretleÅŸme sünnetini ihya edecek seyahatlere çıkmaktır. Böylece, diÄŸer ÅŸubeler ile yapılan sık görüÅŸmeler cemaat hissini ÅŸekillendirmiÅŸ ve grup kaynaÅŸmasını saÄŸlamıştır. Yine MK cemiyetine baÄŸlı memurların tayini çıktığında veda törenleri düzenlenmekte, öÄŸrenciler için akademik yıl toplantıları mütevazı bir ÅŸekilde yapılmaktadır.

Cemiyetin faaliyetlerine katılma derecesi üyelik rütbesine baÄŸlı idi. Katılan üye, yalnızca haftalık ve yıllık toplantılara devam etmek zorunda idi. Çalışan ve mücahid üyelerin, Akidetunâ’nın yorumuna çalışıp bir dizi hadis ezberlemeleri, cemiyet tarafından düzenlenen Kur’an inceleme gruplarına ve cemiyetin izci gruplarından birine katılmaları mecburidir. Yine bu üyelerden Mısır konuÅŸma dilini deÄŸil, klasik (fasih) Arapçayı konuÅŸmaları bekleniyordu. Mücahidler tüm geçici zevklerden, boÅŸ sözlerden ve ÅŸakalaÅŸmaktan uzak duracaklardır. “Ciddiyet daima bizim Ä°slami misyonumuzun bir parçası olmalıdır.” anlayışı mücahidlerin ilkesidir.

Müslüman KardeÅŸler cihadı düÅŸünce ve hareketlerinin temel direklerinden birisi yapmışlardır. KardeÅŸlerin terminolojisinde cihad yalnızca sömürgeci bir iÅŸgal gücüne karşı savaÅŸ açma görevi deÄŸil, aynı zamanda kendi dindaÅŸlarının nefislerinde ve zihinlerinde derinden kök salmış iktidara teslimiyeti kökünden kazıma ve aÅŸağılık komplekslerini ortadan kaldırma anlamı taşımaktadır. KardeÅŸlerin kılavuz ilkesi ÅŸöyledir: “En büyük cihad, zalim bir yöneticinin huzurunda gerçeÄŸe dair bir söz söylemektir.” Hükümetlere siyasi deÄŸiÅŸiklikleri önerip dilekçe, protesto mektupları yollamaları bu ruh içerisinde gerçekleÅŸmiÅŸtir. 1936’ya kadar cemiyetin genelinde mücahid üyeler cihad kavramını siyasi bir muhalif duruÅŸun gerektirdiÄŸi, silah kullanılmadan iyiliÄŸi emretmek olarak algılıyorlardı.

Ä°stenilen görev ve yükümlülüklerden bazılarını yerine getirmemek bir süre sonra çalışanları ve mücahidleri kendiliÄŸinden daha alt rütbelere indiriyordu.25 Müslüman KardeÅŸler geniÅŸ bir dizi görev ve sorumluluk belirleyip, doÄŸrudan görevlerin yerine getirilmesine baÄŸlı statü oluÅŸturulmak suretiyle, toplumsal konum ve himayeye deÄŸil meziyete dayalı bir rütbe sistemi oluÅŸturabilmiÅŸtir.

Müslüman KardeÅŸler cemiyete katılımı saÄŸlamak için fikirlerine sempati duyan komÅŸu köylerdeki kiÅŸileri sekretere bildiriyorlardı. Ä°hvan gönüllüleri Cuma günü köylere gidip dini vazifelerini yerine getirenleri araÅŸtırıyor ve bunlar yeni bir ÅŸubenin çekirdeÄŸini oluÅŸturmak için cemiyete davet ediliyorlardı. Cemiyet bir ÅŸube oluÅŸturmanın çok kolay olduÄŸunu belirterek bunun için Ä°slam davasına hizmet etme arzusundan baÅŸka bir ÅŸeye gerek duyulmadığını söylüyordu. Görevler (yardımcı, katılan, çalışan ve mücahid) ancak üyeler cemiyetin fikirlerine alışıp “Ä°slami misyonun yükünü taşımak” için yetiÅŸtirildikten sonra veriliyordu. El-Benna Ä°slam’a daveti, “Hastaların tedaviye geldikleri bir hastane gibidir. Kapıyı onların yüzlerine asla kapatma. Onları bir yola çekebiliyorsan bunu yap.” ÅŸeklinde anladığını söylemektedir.26

Biat:

Müslüman KardeÅŸler’de üstlere itaat büyük önem taşır. Tüm üyelerin Hasan el-Benna’ya, ÅŸube temsilcilerine ya da bu vekâlete sahip diÄŸer kiÅŸilere sadakat yemini etmesi gerekiyordu.27 1940’larda bu yemin el-Benna’ya tam bir itaat ve saygı olduÄŸu ÅŸeklinde eleÅŸtiri konusu da olmuÅŸtur. Bununla birlikte biatın derecesi üyelik rütbesine baÄŸlıdır. Katılanlar kategorisinde olanlar bundan muaf tutulmuÅŸlardır. Mücahidler kategorisinde olanlardan ise her an ve her yerde Genel Rehberlik Bürosuna uymaları istenmiÅŸtir. 1935 yılında MK, 3. Kongre’de delegelerin hoÅŸuna gitse de gitmese de Genel Rehber’e tam güven ve mutlak itaat yemini ettikleri bildirilmektedir.28 Buna raÄŸmen itaat derecesinde kısıtlamalar söz konusu olmuÅŸtur. Genel yasanın 15. maddesinde, “Genel Danışma Meclisi, Cemiyet’i Ä°slam’ın kurallarına ve onun temel ilkelerine uymayan bir yola götürdüÄŸü ortaya çıktığı takdirde Genel Rehber görevinden alınmalıdır.” ibaresi yer almaktadır.

Biat/itaata çok ciddi vurgu olmasına raÄŸmen cemiyet üyeleri, Hasan el-Benna ile siyaseti konusunda olan farklılıklarını açıkça ifade etmekten çekinmemiÅŸlerdir. EleÅŸtiri mekanizması iÅŸletilmiÅŸtir.

C. 1933-1936 ÖRGÜTLENMESÄ°

baspehlivanli-ihvan4.jpg

Ä°slami Liderlik:

KardeÅŸi, Hasan el-Benna’nın iyi bir katip ve kitleleri etkileme yeteneÄŸini 1930’lu yılların baÅŸlarında vaazlar sırasında geliÅŸtirdiÄŸini ve bunun için zaman ve çaba harcadığını bildirmektedir.32 Ocak 1934 yılında el-Benna Delta ili EÅŸ-Åžarkiye’deki Ben-i KureyÅŸ köyünde camiyi dolduranlara yaptığı etkili konuÅŸması MK sekreteri tarafından takdir edilmiÅŸtir. 1935 yılından itibaren el-Benna’nın bir lider ve mümin olarak özellikleri diÄŸer üyeler tarafından taklit edilmesi gereken bir örnek ÅŸahsiyet olarak düÅŸünülmüÅŸtür. Benna’nın sadelik33 ve diÄŸerkâmlığı taraftarları arasında samimi bir sıcaklık doÄŸuruyordu. Benna’nın dinleyicileri etkilemek için belagatini abartmaması, konuÅŸmalarında yapay duruÅŸlar da bulunmaması sempatik bir lider haline gelmesini etkileyen karakteristik özelliklerindendir. Onun otoritesi sosyal konumdan, resmi öÄŸrenimden, rütbeden ya da yaÅŸtan gelmemektedir; bunun daha çok onun Ä°slami çaÄŸrı/duruÅŸ için yaptığı fedakârlıkların ve gevÅŸemeyen mücadelesinin sonucu olduÄŸu görülmektedir.33/1

El-Benna’nın liderliÄŸini salt karizmatik olarak açıklayamayız. Max Weber’e göre karizmatik otorite, “bürokratik organizasyonu”, “kurallara baÄŸlanmış kariyer”, “ilerleme”, “maaÅŸ” ya da “karizma sahibinin veya yardımcıların düzenli ve uzman yetiÅŸtirme faaliyetlerini” kabul etmez. Benna’nın liderliÄŸine baktığımızda cemiyetin anayasasına cemiyet içi bürokrasi, kariyerlerin tanımı, katılım ve eÄŸitimin nasıl olacağını tanımlayarak koymuÅŸ ve uygulamıştır. 1933 sonrası cemiyet örgütlenmesinde merkezî liderliÄŸe deÄŸil, yerel ÅŸubelerin liderliÄŸine önem verilmiÅŸtir.

1928’de cemiyetin “tayin ya da azl, kariyer ve terfi” kuralları bir ölçüde belirsizdi ve baÅŸlangıçta hiç yoktu. 1930 sonrası cemiyetin ölçüleri yaÅŸanarak ortaya çıkmakta, hareketin doÄŸal lideri Hasan el-Benna yukarıda bahsettiÄŸimiz dinamikler sayesinde örnek alınan önder konumuna çıkmaktadır. El-Benna kendisiyle yandaÅŸları arasındaki iliÅŸkiyi manevi bakımdan deÄŸerlendirmiÅŸ ve bu manevi baÄŸların itaat yolunda pekiÅŸtirici bir güç olduÄŸunu görmüÅŸtür. Geleneksel bir terim olan tasavvuf da -ki mürÅŸit unvanını tercih etmesi (Eylül 1932’ye kadar resmi olarak kullanılmamıştır)- tarikat ÅŸeyhi gibi bir itaat yeminini (el verme) talep etmesini mümkün kılmıştır. Böylece güç arayan bir lider rolünden kaçınabilmiÅŸtir.

Müslüman KardeÅŸler tasavvufun özelliklerini benimsedilerse de birçok tarikattaki liderin ÅŸahıs olarak yüceltilmesi ve ululanması tutumuna ÅŸiddetle karşıydılar. Liderlerine körü körüne itaat etmemiÅŸlerdir. Cemiyetin anayasasından liderden katılımcıya kadar her üye sorumludur.

baspehlivanli-ihvan5.jpg

Katılım:

Cemiyetin üye sayısı genelde olaylara (toplantı, iftar yemeÄŸi, protestolara verilen destek vs.) dayanarak verildiÄŸinden abartılı ifadeler de kullanıldığı görülmektedir. 1936 yılından sonra MK Mısır’ın en büyük Ä°slami hareketi/gücü haline gelmiÅŸtir.

MK’de 1937 yılında baÅŸlangıç safhasındaki yerler için tabur kurumları oluÅŸturuldu. Ä°zciler yeni ÅŸube yolları açmak ve genç insanları hayır iÅŸleri için harekete geçirmekte etkili bir araç olmuÅŸlardır. Kadro sınıfının oluÅŸturulabilmesi için örgüt yapısında, a) Ä°lk giren üyenin cemiyet içerisindeki konum ve statüsünü meziyet esası üzerinde belirlenmektedir; b) Örgütsel deÄŸiÅŸikliklerde daha büyük ölçüde yerel bir insiyatif saÄŸlamış oldular. Böylece hükümetin baskısı, ÅŸubelerin kapatılma durumundan cemiyet daha az etkilenir konumda olmuÅŸtur.

Bu tarihlerde temel düzeyde bir öÄŸrenci hareketi doÄŸdu ve askeri kanat (Özel Kıta) oluÅŸturuldu. 1939 yılında Ä°slam’da mücadele ve ilahiyata ait mücadele görevi çıkarıldı. Yılda iki defa imtihan düzenlenerek “müslüman kardeÅŸ” unvanının verildiÄŸi “atama törenleri” yapıldı. Müslüman kardeÅŸ unvanını alan üye, insanları Ä°slam’a davet edebilmek için bir dizi pratik adım talep ederdi. Ağır mali fedakârlık yapması beklenirdi. Bu üyeden Ä°slami misyona dair bilimsel bir risale ortaya koyması istenirdi. Bu risale alim komitesi tarafından onaylanır ise “Müslüman kardeÅŸ davetçisi” unvanını alıyordu. Üyeler özel bir rozet taşırlardı, MÄ°A üyeliÄŸi ve il delegeliÄŸi gibi görevlere “meziyete dayalı statü” prensibi ile atama yapılıyordu.

1938-1939 yıllarında cemiyetin Ä°zci birimleri Mısır’da yalnızca Müslümanları deÄŸil, Hıristiyan, Yahudi ve ulusal azınlıkları da içine almıştır. Ä°zciler, büyük toplantı ve kongrelerde düzen ve güvenliÄŸi sürdürmekle yükümlüdürler. Asıl önem ve görevleri görkemli gösteriler düzenleyerek yeni üye/sempatizan kazandırmaktır. Ä°zciler sayesinde cemiyetin 1948 sonunda 99 futbol, 32 basketbol, 27 tenis, 19 halter, 16 güreÅŸ takımı ve örgütlü atletizm kolları açıldı.

MK cadde ve sokakları temizleyerek insanlara temizliÄŸin önemini anlatmakta, hastane ve modern tıbbi usullerin kullanımını teÅŸvik etmek için “hareketli birimler” kurmaktaydılar. 1937 yılına kadar MK’in eÄŸitim araçları dersler, toplantılar, namazlar, Kur’an inceleme grupları, dergi ve izci birimleriyle sınırlıydı. 1937 yazında kudretli manevi gücü oluÅŸturmak için “Allah’ın yardımcıları taburu”, “Åžeref taburu” ve “Tabur” adlarında yeni örgüt birimleri kurulmuÅŸtur.

 

Dipnotlar:

1 Ä°slam devletlerinde idare edenler ile idare edilenler arasında yapılan seçim veya baÄŸlılık karakteri taşıyan sosyo-politik akaittir.

Arapça aslı “beyat”tır. Satmak, Satın almak manasında “bey’” mastarına baÄŸlı olarak “yöneticilik tevdi etmek” anlamında kullanılmıştır.(Bkz: Fetih, 48/10)

Biatın şartları;

a) Halife ve biat eden kimseler olmak üzere iki tarafın mevcut olması

b) İrade beyanları

c) Biat genellikle herhangi bir ÅŸart koÅŸulmaksızın yapılmakla birlikte, belirli durumlarda ÅŸartlı olması da mümkündür. Akdin bir konusunun olması gerekir. Biat usulü her zaman ve her yerde aynı olmamış, bazen çok sade merasim bazen de debdebeli törenler düzenlenmiÅŸtir. Biat tek tek ya da toplu olabilir. El sıkışarak, sözle, yazılı ya da mektupla biatler yapılmıştır. (Ä°slam Ansiklopedisi, c., 6. s., 120)

2 Fikir sorma, danışma. Terim olarak baÅŸkalarına baÅŸvurmak suretiyle görüÅŸ çıkarılması ve belirtilmesi anlamına gelir. Ä°slam’da muhalefetin meÅŸruluÄŸunun delillerindendir.

3 Bir kararın hazırlanması, olgunlaÅŸtırılması, alınması ve uygulanması aÅŸamalarından birine, bir kaçına veya bütününe o karardan doÄŸrudan ya da dolaylı olarak etkilenecek kiÅŸilerin güçleri oranında katkıda bulunmasıdır.

4 Yapılanları yerinde, uygun görmek. Mutabık olmanın temel koÅŸulu.

5Sözlükte “birinin yerine geçmek, bir kimseden sonra gelip onun yerini almak, birinin ardından gelmek/gitmek, yerini doldurmak, vekâlet veya temsil etmek“ gibi anlamlara gelen hilafet kelimesi, terim olarak Ä°slam devletlerinde Hz. Peygamber’den sonra devlet baÅŸkanlığı kurumunu ifade eder. Halife de (çoÄŸulu hulefa-halaif) “bir kimsenin yerine geçen, onu temsil eden kimse“ demektir ve devlet baÅŸkanı için kullanılır.

Kavramsal çerçevede Kur’an-ı Kerim ‘de hilafet kelimesi yer almadığı gibi halife de terim anlamıyla geçmez; ancak halife, halaif veya hulefa kelimeleri kullanılarak insanın yeryüzündeki hilafeti sıkça tekrarlanır. (2/30; 6/165; 10/73; 27/62; 35/39.)

Yine Kur’an-ı Kerim’de bir kısım kavimlerin kendilerinden öncekilerin yerine getirilip yeryüzünde söz sahibi kılındığına iÅŸaret edilir. (7/69, 74; 10/14 )

Hadis kaynaklarında hilafet kelimesiyle birlikte halife, imam, emir kelimelerinin yer aldığı ileride oluÅŸacak terim anlamına da zemin hazırlayabilecek ÅŸekilde “devlet baÅŸkanı, yönetici, lider“ gibi anlamların kastedildiÄŸi görülür.

6 Gerçek ÅŸu ki liderlikte büyüklüÄŸün kesin bir ölçüsü yoktur. Bazen olur ki büyüklük ilmi yönden olur. Bazen büyük bir fatih veya keÅŸifçi, ya da bir siyasi lider büyük olabilir. Fakat kalıcılığı bakımından en büyük lider ümmeti yeniden inÅŸa eden, yeni nesillerin yetiÅŸmesini saÄŸlayan ve tarihin gidiÅŸatını deÄŸiÅŸtiren liderlerdir. Ä°slami liderlikte bunun teorik ve ÅŸahitlik boyutu aranmaya çalışılmıştır.

7 Müslüman toplumların fikri dünyalarına anarÅŸi, yıkıcılık, yabancılaÅŸtırma vs. fikirleri sokma çalışmaları ile sosyal yaÅŸama yapılan sosyo-ekonomik saldırıların teÅŸhisi ve çözüm yollarının aranması kastedilmiÅŸtir.

8 Bu bölümde kullanılan bilgiler aÅŸağıdaki kaynaklardan faydalanılarak derlenmiÅŸtir. Aynı kitaplardan yazarların özel yorumları alıntı yapıldığında ayrıca kaynak gösterilmiÅŸtir. Brynjar Lia, Müslüman KardeÅŸlerin DoÄŸuÅŸu (YöneliÅŸ Yay.); Alev Erkilet BaÅŸer (YöneliÅŸ Yay.), OrtadoÄŸu’da ModernleÅŸme ve Ä°slami Hareketler; Ä°slam Ansiklopedisi, c., 21, s., 580-586; Mustafa Ä°slamoÄŸlu (Denge Yay.), Ä°slami DiriliÅŸ Hareketleri; Salih El-Verdani, Mısır’da Ä°slami Akımlar-II/Fecr Yay.); Fethi Osman, Ä°hvan-Ä°slam ve Demokrasi; Rıfat Seyyit Ahmet, Ä°slami DireniÅŸ Haritası; Azzam Temimi, Ä°slami Hareket ve Demokrasi, Dünya ve Ä°slam, Yaz/1993.

9 Bu tarihte el-Benna’nın kurduÄŸu vurgulansa da Müslüman KardeÅŸler fikrini Ahmet Efendi es-Sukkeri ile birlikte olgunlaÅŸtırdıklarını Mitchell “The society of the muslim brother” çalışmasından alıntılayan Brynjar Lia’nın tezinde ortaya koymuÅŸtur.

10 Mecelletu’l-Feth, no: 245, 1349/1, s., 3. Aktaran: Brynjar Lia, Müslüman KardeÅŸlerin DoÄŸuÅŸu, s., 71.

11 Lia, A.g.e., YöneliÅŸ Yayınları, s., 94. 32. Dipnot]

12 Hasan El-Benna’nın cemiyetin misyonu konusunda Mustafa Yusuf ile çatışmasında daha ahlaki bir duruÅŸ sergilediÄŸi söylenebilir.

13 Tek tek üyelerin konum ve statülerle münhasıran davaya baÄŸlılıkları temelinde karar verilmektedir.

14 Statüler ve formaliteler hakkında ukalalık deÄŸil uygun manevi eÄŸitim.

 15 Fedakârlık ruhunu artırmak için tasavvufu bir yöntem olarak uygulanmaktadır.

16 KardeÅŸlerin geniÅŸ müminler topluluÄŸunun yalnızca bir kısmını oluÅŸturduÄŸu, davetin sınır tanımadığı anlayışı ile hareket edilmekte ve üyelere söylenmekte idi. (El-Benna’nın hatipliÄŸini yaptığı Cuma hutbesinden alınmıştır.)

17 Birilerinin yazıp diÄŸerlerinin okuduÄŸu makaleler yazmakla ve sadece dersler vermekle kurtuluÅŸun saÄŸlanamayacağı; tek kurtuluÅŸun, baÅŸtan sona üretmek için çalışmak ve hızlı hareket etmek olduÄŸu anlayışı. (MK Kongresinde bir üyenin konuÅŸmasından alıntılanmıştır.)

18 Lia, A.g.e., s., 94. Dipnot, 32.

19 Lia, A.g.e., s., 99. Dipnot, 45.

20 Lia, A.g.e., s., 111. Dipnot, 74.

21 Müslüman KardeÅŸler’in Gazetesi, no: 29, 1352/1934. BaÅŸyazı’dan aktaran Lia, s., 112. Dipnot, 75.

22 Lia, A.g.e., s., 112.

23 Panislamizm/Ä°slam BirliÄŸi; Ä°slam aleminde dini bütünlüÄŸü ve birliÄŸi yeniden canlandırmak için Müslümanları birleÅŸtiren en büyük bağın din olduÄŸu, “Müminler ancak kardeÅŸtir.“ hükmü gereÄŸi birbirlerini saymaları anlayışı. BaÅŸka bir deyiÅŸle her Ä°slam toprağı olmuÅŸ ülkede bir yöneticinin bulunması ve kendi hayatını sürdürebilmenin kardeÅŸi olan Ä°slam ülkesi yöneticisinin varlığıyla mümkün olacağı bilinciyle ona yardım etmesidir. (Afgani, M. Abduh, Urvetu’l-Vuska, s., 31)

24 Lia, A.g.e., s., 116.

25Aile, Müslüman KardeÅŸler’in genel meclise ulaÅŸan temel taÅŸlarından biri olduÄŸundan dolayı tanımlanmış alanların dışında ailevi yükümlülüklerini yerine getirmeyen çalışan ve mücahid üyeler örgüt yapısı içerisinde konumlarını kaybetmektedirler.

26 Lia, A.g.e., s., 146.

27 MK Cemiyeti’nin Genel Yasası’nın (1934) 6. Maddesi: “Cemiyetin ilkelerini onaylamaya, onun amaçlarının gerçekleÅŸmesi için çalışmaya, Ä°slam ahlakına sıkı sıkı baÄŸlanmaya, cemiyetin vakarını korumaya ‘Allah ÅŸahidim olsun!’ diyerek söz veriyor musunuz? [Beklenen cevap, ‘Evet, söz veriyorum.’dur] O halde ben de seni kendim ve MK adına Allah katında kardeÅŸlerimizden biri olarak kabul ediyor ve sana sabır ve doÄŸru sözlülüÄŸü emrediyorum; Allah beni ve seni bağışlasın. [Cevap, ‘Ben de bunu kabul ettim. Sizin kardeÅŸiniz olacağım.’ olmaktadır.]”

28 Lia, A.g.e., s., 142.

29 MK yönetici elitlerin desteklerini aramışlardır. Hayır, projelerinde sempati duyan ileri gelen kiÅŸilerin yardımlarından dolayı onları onore ederek iliÅŸkiler arttırılmaktadır. MeÅŸhur/varlıklı aile çocuklarını cemiyete katarak aÅŸiretlere ulaÅŸmayı baÅŸarmışlardır. 1934’de dini vakıflar, maliye ve içiÅŸleri bakanların davranışlarını öven mektuplar yayınlanmıştır. 1936’da Mısır-Suudi Arabistan görüÅŸmelerinde MK aracılık yapmıştır.

30 MK örgütsel etkinlik olarak köylere izci kolları yardımıyla geziler yapma, Cuma vaazlarının verilmesi, yerel camilerde namaz kılma ve vaaz verme ÅŸeklinde kitlesel tebliÄŸ yoÄŸun kullanılmıştır. Cemiyetin yeni alanlara yayılışı merkezi liderliÄŸe deÄŸil yerel ÅŸubelerin liderliÄŸine önem verilerek sempatizanlara ÅŸube açtırılmaktadır.

31 Kentte yaygınlaÅŸan fuhuÅŸ, alkol kullanımı vs. hükümetin izni ile iÅŸlendiÄŸini ifÅŸad edilmekte, polis ve muhtar ile iliÅŸkiye geçip ihbar edecek komiteler oluÅŸturulmuÅŸtur. Yasal yollar denenmiÅŸtir.

32 Lia, A.g.e., s., 160. Dipnot, 138.

33 El-Benna’nın 1938 yılında cemiyetin maddi durumu iyi olmasına raÄŸmen trende üçüncü mevkide seyahat etmesi gazetecileri ÅŸaşırtmıştır. Lüks ve ÅŸahsi ÅŸaÅŸaanın bütün türlerinden kaçınan sade bir yaÅŸam tarzı elit bir cemiyet olmadığını göstermektedir.

33/1 1932 yılında cemiyetin tüm borçlarını tek başına ödemeyi üstlenmesi; maaşının üçte birini cemiyetinin davetçilerinin maaşı için tahsis ettiÄŸi fona bağışlaması; Mısır’da 33 günde 31 köy ve kasabaya yaptığı bitmek bilmeyen gezileri Benna’nın kayıt altına alınmış fedakârlıklarından bazılarıdır.

34 Cemiyetin 1936’da 150, 1937’de 216, 1938’de 300’den fazla ve 1939’da muhalif bir grubun (sonraları Muhammed GençliÄŸi adını alıyorlar) ayrılması ile 265, 1941’e kadar 500’e varan, 1944’de ise 1000’i aÅŸkın ÅŸube sayısına ulaÅŸtığı söylenmiÅŸtir.

Haziran 1937 ile Mayıs 1940 arasında yayımlanan taramalar, cemiyetin Mısır'daki ÅŸubelerini geliÅŸim düzeylerine göre ÅŸu ölçütlerle sınıflandırmışlardır:

(1) Birinci Derece (ed-Derecetul-Ûlâ): Kendi müÅŸtemilatına sahip ve ÅŸubenin iliÅŸkilerini denetleyen bir idare de dahil, tüm alt grupları oluÅŸmuÅŸ olan, "tam oluÅŸum" safhasına ulaÅŸan ÅŸube.

(2) Ä°kinci Derece (ed-Derecetus-Sâniyeh): KurulmuÅŸ ama kendi müÅŸtemilatına sahip olmama ve bazı alt grupların henüz oluÅŸmamış olması gibi, birinci derece ÅŸubelerini karakterize eden bazı özelliklerden hala yoksun bulunan ÅŸube.

(3) Üçüncü Derece (ed-Derecetus-Sâliseh): "Hâlâ oluÅŸum halindeki" ÅŸube. Tipik bir üçüncü derece ÅŸube, en fazla; bir ÅŸube kurma sözü verip, yalnızca MÄ°A ile temas halindeki bir grup insanı ifade ediyordu.

35 Hasan el-Benna 1939 yılında “KardeÅŸler, siz ne bir hayır kurumu, ne bir siyasi parti, ne de sınırlı amaçları olan yerel bir örgütsünüz. Daha çok siz, bu toplumun kalbine giden yeni bir ruhsunuz.” diyerek cemiyetin yayılma politikasının neyi ifade ettiÄŸini açıklamıştır.

36 1937 MK taramasına göre cemiyet o zamana kadar Sudan, Suudi Arabistan, Filistin, Suriye, Lübnan, Fas, Bahreyn, Hadramevt, Haydarabat, Cibuti’ye ÅŸube açmıştı. Ancak ülke dışında açılan ÅŸubeler, faal örgüt birimleri olmanın aksine, sadece Mısırlı Müslüman KardeÅŸler ile kurulan arkadaÅŸlık ve ÅŸahsi temasların etrafında temellendiÄŸi Lia’nın tezinde Abidin dosyaları üzerinden temellendirilmektedir.

37 MK toplantılara katılan sıradan ziyaretçileri davaları için kendilerini bu iÅŸe adamış ÅŸevkli kiÅŸiler haline getirebilecek etkili örgütsel araçlara sahiptir. 

Kaynak: Haksöz Haber - Cihat BaÅŸpehlivan

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.