Genç Müslümanlar
Genç Müslümanlar Teşkilatı”,İslami ölçüleri benimseyen genç bireylerin manevi, ahlaki ve kültürel manalarda yeniden doğuşları ile onların bu sahalarda güçlenerek ilerlemelerini talep etmeleri sonucu ortaya çıkmıştır.
Bosna Hersek tarihinin en farklı ve en belirgin özelliÄŸi, var olma mücadelesini, uluslararası ve medeniyetler arası çatışmaların altında sürdürmek zorunda kalmasıdır. Bu durum, Müslüman BoÅŸnakların uÄŸradıkları kayıpların çok yüksek olmasıyla sonuçlanmıştır. DiÄŸer yandan da bu sarsıcı geliÅŸmeler hem toplum olarak varlığımızı, hem de Bosna Hersek Devleti’nin kaderini etkilemiÅŸtir. Dolayısıyla etkileri günümüze kadar yansıyan bu olayların ve olayların meydana getirdiÄŸi geliÅŸmeleri derinlemesine araÅŸtırılması gerektirmektedir. Yeni bir yapılanma için,bu sahada temel araÅŸtırmalara mutlaka ihtiyaç duyulacağı da ortadadır.
Özellikle bu durum 1939 yılında Bosna Hersek bölgesinde kurulan ve kurulduÄŸu günden bu yana gerek Bosna Hersek’in, gerekse Müslüman BoÅŸnakların etnik kemikleriyle kültürel yapılarındaki kilit sorunların çözümlerinde etkin rol oynamış olan “Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı” için çok büyük önem ifade etmektedir. Zira bugüne kadar Bosna Hersek ve BoÅŸnaklar için,”Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı”nın ne anlama geldiÄŸi ve ne kadar önem taşıdığı konularında çok az bilimsel araÅŸtırma yapılmıştır. Bu yaklaşımı da, komünist rejim ve ideolojinin, BoÅŸnaklar’a ve Bosna Hersek’in tarihi ile ilgili bu bölümüne nasıl baktığının bir göstergesi olarak kabul etmek gerekir.
“Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı”,Ä°slami ölçüleri benimseyen genç bireylerin manevi, ahlaki ve kültürel manalarda yeniden doÄŸuÅŸları ile onların bu sahalarda güçlenerek ilerlemelerini talep etmeleri sonucu ortaya çıkmıştır. Bir baÅŸka ifadeyle teÅŸkilat,1940’lı yıllardaki BoÅŸnak toplumuna ait siyasi,kültürel ve dini kurumlara yönelik önemli noktaların zayıflatılmalarına,genç bireylerce tepki gösterilmesiyle oluÅŸum sürecine girmiÅŸtir.
Süreç ÅŸöyle baÅŸlamıştı: Genç BoÅŸnak aydınlar, kendilerini, milli anlamda Sırp ya da Hırvat olarak isimlendirilmelerini, aynı platformda yer almalarını kabul etmemiÅŸler,ancak milliyet kökenlerinin belirleyiciliÄŸi konularında etnik tavır sergilemekten de önceleri kaçınmışlardı.Zira onlar,Ä°slam’ın evrensel deÄŸerleriyle hümanizmin sevgiye dayalı ideolojisinin eÅŸit ve kucaklayıcı anlayışını önemsemiÅŸler ve o deÄŸerleri,milli ve diÄŸer etnik görüÅŸlerin üzerinde kabul etmiÅŸlerdi. Fakat 1939 yılı, bu genç teÅŸkilat için önemli bir yıl olmuÅŸtu. Yugoslavya Krallığındaki Müslüman BoÅŸnakların belirsiz durumu, teÅŸkilatın fiilen kurulmasına sebep olmuÅŸtur.
Müslümanların, önemli varlıklarına raÄŸmen bu bölgede etnik bir toplum olarak kabul edilmemesi ve ciddiye alınmaması yaklaşımı, zamanın devlet baÅŸkanı DragiÅŸe Cvetkoviç ile Hırvatların lideri Vlatko Maçek’in 26 AÄŸustos 1939 yılında yaptıkları anlaÅŸmada da belirgin bir ÅŸekilde ortaya çıkmış, Cvetkoviç-Maçek koalisyon hükümetini kurulduÄŸu, ayrıca Hırvatistan’a vilayet kurma hakkının verdiÄŸi ve o anlaÅŸmanın yürürlüÄŸe girdiÄŸi gün, doruk noktasına ulaÅŸmıştı. Böylece Yugoslavya Kraliyetinin önünde duran ”Hırvat sorunu” Bosna Hersek, yani Müslüman BoÅŸnakların sırtından çözülmüÅŸtü.Dolayısıyla fiili parçalanma daha o yıllarda baÅŸlamış, Bosna Hersek bölünerek Drina,Vrbas ve Zeta vilayetleri arasındaki sınırlar,BoÅŸnakların varlıkları dikkate alınmayarak belirlenmiÅŸti.
Bu arada Sırplar da, Hırvatistan’a saÄŸlanan vilayet tavizine karşı “Sırp Vilayeti” talepleriyle ortaya çıkmışlardı.Kendi vilayetleri için öngördükleri plan ve projeye göre, Vrbas, Drina, Zeta, Dunal, Morova ve Vardar ÅŸehirleri, merkezi de Üsküp olacak ÅŸekilde kendi topraklarını oluÅŸturacaktı.Bu,1939 yılında düzenlenmiÅŸ bulunan etnik sınırların Bosna Hersek’in siyasi ve kültürel kimliÄŸi,Yugoslavya Krallığında hala yok sayılmaktaydı. Öyle ki, 1939 yılında kraliyet adına prens Pavlo Karacorceviç’in verdiÄŸi yetki çerçevesinde, Cvetkoviç ve Maçek’in yaptıkları müzakerelerin Bosna Herkes toplumu aleyhine cereyan etmesi üzerine, BoÅŸnak lideri Mehmet Spaho, BoÅŸnak toplumunun sırtından, etnik siyasal çıkarlar saÄŸlanmaması konularında, müzakerecileri uyarmak zorunda kalmıştı. Ä°lginçtir ki, Cvetkoviç-Maçek koalisyonu anlaÅŸması arifesinde BoÅŸnak lider Mehmet Spaho aniden vefat etmiÅŸti. Spaho’nun beklenmedik ölümü, o yıllarda çok tartışılmıştı. Daha sonra Bosna Hersek’teki Müslüman partinin başına Cafer Kulenoviç gelmiÅŸti. Kulenoviç, partinin başına gelir gelmez, Müslüman toplum adına ,Sırp,Hırvat ve Sloven bölgelerinin dışında ve tarihin belirlediÄŸi sınırlar göz önünde tutularak Bosna Herkes Cumhuriyeti’nin kurulmasını önermiÅŸti. Bu öneri, çok geçmeden BoÅŸnakların, Sırp ve Hırvatlarla yollarının ayrılmasına ve böylece de koalisyon hükümetinden kopmasına neden olmuÅŸtu.
BoÅŸnaklara raÄŸmen Cvetkoviç-Maçek anlaÅŸması ve BoÅŸnak lider Mehmet Spao’nun vefatı, Bosna Herkes toplumunda sıkıntılara ve tepkilere sebep olmuÅŸtu. Ä°ÅŸte bu geliÅŸmelere, “Genç Müslüman TeÅŸkilatı”nın kuruluÅŸunu hızlandırmış, yeni vizyon ve prensipler belirleyip bunları uygulamaya sokan teÅŸkilat kurucuları, ilk etapta eski özerklik fikrini benimseyen BoÅŸnak Müslümanların siyasi giriÅŸimlerini destekleme kararını almışlardı.
Artık önemli bölgelerde BoÅŸnak toplumunun özerkliÄŸini destekleyen mitingler düzenleniyor, bu hareket Sırp ve Hırvat eÄŸilimi taşıyan diÄŸer dernek ve teÅŸekküllerce de benimseniyordu. SaÄŸlanan bu güç birliÄŸinden BoÅŸnakların o yıllarda iktidardaki Yugoslavya Radikal BirliÄŸi Koalisyonun siyasi kanadından ayrılıp, Ä°slam kimliÄŸini de ön plana çıkaran bir siyasi parti kurmaları istenmiÅŸti.
“Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı’nın,Bosna Herkes adına var olan partinin iÅŸlevi konusunda gösterdiÄŸi siyasi uyuÅŸmazlığı ve siyasetin grift arenasındaki net olmayan çizgisi sebebiyle güç kazandığı ortadaydı. Nitekim siyasi yapısıyla da JMO Bosna Herkes’in özerkliÄŸi konusunda ve ayrıca Sırp ve Hırvatlara karşı BoÅŸnak-Müslüman kimliÄŸini koruma konularında da etkili mücadeleleri olmuÅŸtu. Oysa daha önce BoÅŸnak liderler, Sırp ya da Hırvatların baskıları altında kalmak suretiyle, kendi etnik yapılarını ön planda tutmaktan ziyade “Yugoslav” birleÅŸik kimliÄŸini seçmiÅŸlerdi. Aslında o dönemde Müslüman-BoÅŸnakların, milli kimliklerine öncelik vermeleri tek seçenekti, ancak BoÅŸnak toplumunun güvenini kazanmış bulunan parti yönetimi, arkasına aldığı destek ve güvene raÄŸmen, BoÅŸnak-Müslümanların toplumsal ve kültürel ÅŸartlarını iyileÅŸtirecek eylem programı gerçekleÅŸtirememiÅŸti.
Bosnak Herkes ve BoÅŸnakların çok önemli sosyal ve kültürel sorunlarının çözümlerinde “Gayret”, “Narodra Uzdanica”, “El-Hidaye” ve “Merhamet” adlı kültür, eÄŸitim ve insani yardım kuruluÅŸlarının katkıları olmuÅŸsa da daha çok Sırp ya da Hırvat eÄŸilimleriyle dikkat çeken bu sivil toplum kuruluÅŸlarının katkıları yeterli olmamış, “ Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı” ise, Müslüman toplumun manevi, siyasi ve ekonomik söylemlerine gerçek anlamda kendilerini kanıtlamakta güçlük çeken kurum ve aydınlara karşı bir refleks olarak doÄŸmuÅŸtu. 1919 ve 1924 yıllarında Sırpların uyguladıkları tarım ve reformları yoluyla çok sayıda Müslüman’ın toprağı elinden alındığı ve BoÅŸnakların, göçe zorlanarak ekonomik bir çöküntüye maruz bırakılmaları da unutulmamalıdır.
Daha önce deÄŸinilen olayları deÄŸerlendirerek Yugoslavya’nın 1939 yılının global sorunlarını ele aldığımızda; 20. Yüzyılın en büyük ideolojik güçleri olan FaÅŸizm ve Komünizme ve onların, dünyayı sürükledikleri II. Dünya Savaşına, “Genç Müslümanlar’ın, nasıl baktığını, bu teÅŸkilatın üyelerinden, deÄŸerli felsefeci Mustafa Busuladziç’in satılarında bulmak mümkündür.
“Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı’nın önde gelen fikir adamlarından yazar Busuladziç, “Ä°slam ve Sosyalizm” adlı eserinde ÅŸu dikkat çekici satırlara yer verir: “Marksizm’in felsefesi temelinde, Tanrıyı inkâr eden maddiyat vardır. Ä°slam sosyalizminde ise iman, daha açıkçası Kur’an’dan güç alan idealist aktivizm öncelikle yer alır. Marksizm ve Komünizm, imansızlık içerirken, Ä°slam sosyalizm’inde baÅŸlangıç, Tanrıya ve ölümsüz ruha iman etmekle iliÅŸkilendirilir.” Busuladziç, aynı eserinde ÅŸu görüÅŸ ve tespitlerde bulunur: “ Ä°slam, sadece madde üretimini deÄŸil, bunun dışında ruhun ihtiyacı olan manevi deÄŸerleri de insana öÄŸretir. Dolayısıyla Ä°slam sosyalizminde ruh, Marksizm’deki ruhun tam zıttıdır. Bu nedenle de Komünizm’in hedefi, Ä°slam’ın aracıdır. Ä°slam, ahlakı yüceltir, kalp ve ruhun terbiyesine uzanır. Komünizm ise, Ä°slam’ın aksine insan ve ruhuna deÄŸer vermez, basitleÅŸtirir ve ahlak fikrini inkâr eder.”
Mustafa BUSULAZDÄ°Ç, Komünizmi, FaÅŸizmin bir parçası yani DoÄŸu Emperyalizm’in bir kolu olarak gördüÄŸünden onu, dinini ve ahlakını kaybeden batının ürettiÄŸi ideolojilerden biri olarak kabul eder. II. Dünya Savaşı arifesinde Busuladziç’in yukarıda adı geçen esere ilave ettiÄŸi, “Ä°slam toplumlarının geleceÄŸi, Ä°slam’a ve onun yüce deÄŸerlerine yönelmekle aydınlanacaktır.” Ä°fadesi, “Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı’nın” temel fikri platosunu meydana getirmiÅŸtir.
Busuladziç’e göre Ä°slam, ne modernizm, ne de reformizm adı altında toplumları etkilemeye çalışan batı ya da doÄŸu sömürgeciliÄŸini kabul eder; ne de Ä°slam ülkelerine ajanlar oskarak buralarda Komünist – Marksist aleyhine propagandalar yaptıran üçüncü dünya ülkelerinin görüÅŸlerini benimser. Ä°slam zaten evrenseldir; dolayısıyla Avrupa’daki Müslümanlar, yani Bosna-Hersekli Ä°slami toplum; Avrupa taklidinden uzak, muhafazakâr ve dış fikirlere karşı daha temkinli davranarak yaÅŸamalıdır.
“Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı’nın” etrafında toplanan genç aydınlar da, Busuladziç’in, derin görüÅŸlerini bensemektedirler. Din, ünlü yazara göre, insanlığın doÄŸuÅŸuyla birlikte vardır ve gerçektir. Bu sebeple din, ütopik ya da hayal deÄŸildir. Böyle olmadığını, ünlü fikir adamı ve felsefeci Mustafa Busuladziç’in ÅŸu satırlarından anlamaktayız. “ Felsefe ve din hayatın gerekleridir; dünya ve kâinatın sırrına cevap verdikleri zaman birbirlerine paralel olarak yürürler. Fakat din daha da ileri gider. Onun görevi, felsefe ve bilimde çözülemeyip sır kalan sorulara cevap vermektir. O da genelde insanın kaderi, ölüm sonrası hayat ile ödül ve cezalarla ilgili sorulardır. Bütün bu soruların cevaplarını dinde bulmak mümkündür. Bu sebepledir ki din, tüm zamanlarda vardı ve hayat devam ettikçe de var olmayı sürdürecektir.”
Öte yandan “Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı’nın” mensupları ve bunların dışında olan Bosna-Hersekli aydınların, II. Dünya Savaşı öncesi Türkiye’deki reformlara bakışları farklı olmuÅŸ ve tartışılmıştı. KurtuluÅŸ Savaşı sonrası Türkiye’deki Atatürk reformları laiklik üzerine kurulduÄŸundan; BoÅŸnakların çok baÄŸlı oldukları bu ülke, yeni hukuk ve siyasi düzeniyle ele alınmıştı. Atatürk’ün, eski düzeni telkin eden Atlanta güçlerinin dikteleri dışında, Avrupa tarzı bir idare sistemini benimsemesi ve Yunanistan’ı maÄŸlup ettikten sonra Türkiye’yi Batı’ya çevirmesinin tesirleri, Bosna-Hersek’te de hissedilmiÅŸ ve hatta fikri platformlarda destekleyen ve karşı çıkan modernistler ile gelenekçilerin bölünmelerine yol açmıştır.
1930’larda, Yugoslavya Kraliyeti yönetimindeki Bosna-Herkes’in kendisine has politik – ideolojik ortamında, Sırp, Hırvat milliyetçiliÄŸi geniÅŸ bir hareket alanı bulmuÅŸ, milli sosyalist – faÅŸizm eÄŸilimi taşıyan bu milliyetçilik hareketleri, çok geçmeden, II. Dünya Savaşı’nın baÅŸlamasına sebep olacak ideolojik tepkilerin tohumlarını atmıştı.
Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı’nı bu konjöktür’de cinnet aÅŸamasına varan ve dışarıdan aktarılan çeÅŸitli ideolojilerin dışında görmekteyiz. Hiçbir totaliter ideoloji veya fikirlerle beraber olmadığı gibi, modernist ya da gelenekçi görüÅŸlere sıcak baktığı da söylenemezdi. “Genç Müslümanlar” Ä°slami akidelerle beslenmekteydiler. Onlar için devlet, insan, toplum ve dünya, sevginin egemen olduÄŸu, Ä°slami bir sistemle kurgulanmalıydı. Onların, devlet anlayışında hem maddi hem de manevi unsurlar yek mevcuttu; o unsurlar, dünyayı toparlayacak erdemli bir yol vaat ediyordu…
Toplum yüksek düzey fikirler, idealler ve ilhamlarla bezenmiÅŸti. Ama toplumda yapılması gereken iÅŸler vardı. EÄŸitim düzeni, inandıkları sisteme ve fikirlere hitap etmediÄŸi gibi, gerçek tarihini de topluma vermekten uzaktı. Bu nedenle “Genç Müslümanlar”, kendi halkı için çözümü, Ä°slam eÄŸitimini gerçekleÅŸtirmede görmüÅŸlerdi. Gelecek vaat eden genç beyinlerin oluÅŸturduÄŸu kadro, kendi yurtdaÅŸlarına, Ä°slam’ın gerçek kaynaklarını ulaÅŸtıracaklardı. “Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı’nın kurucularından Emin Granov’un bu konuda görüÅŸleri ÅŸöyledir: “ Ä°slam’ın etrafında toplanma ile fikri sahada meydana gelen oluÅŸum, dış etkenlerden uzak tamamen gençlerimizin kendi dinamik görüÅŸlerinden doÄŸan bir realitedir. Biz, toplumsal platformda, siyasi, milli ve dini konularda çalışmalar yapığımız dönemlerde “Genç Müslümanlar’ın” adı bile yoktu. Ä°lk faaliyetlerimiz lise çaÄŸlarımızda, eski Yugoslavya zamanında baÅŸlamıştı. Gruplar halinde ”Trezvenos” ve evlerde bir araya gelirdik. Grubumuzun bu hareketi Müslüman gençlik arasında hızla yayıldı ve baÄŸlar kurulmaya baÅŸlandı.”
Önceleri mevcut anlayış, grup kurma ve toplanma üzerine oluÅŸmuÅŸtu, ama aslında birlikteliÄŸi organizasyon programlarıyla güçlü tutma ve ÅŸahsi eÄŸitim verme çalışmaları da düzenlemeliydi.
Bu deÄŸiÅŸimi isteÄŸi, “Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı” kurucularının çok çabuk dikkatini çekmiÅŸti. Onlar, öncelikle manevi eÄŸitimin önemini vurgulamaya baÅŸlamışlardı.
TeÅŸkilatın çekirdek kadrosunu oluÅŸturan kurucuların ve üyelerin çoÄŸu, Saray Bosna Erkek Lisesi öÄŸrencileriydi. Böyle olması bir rastlantı deÄŸildi. Bu öÄŸrenciler, BoÅŸnak Müslümanların ve siyasi aydınların, Müslümanların uyanışlarını saÄŸlayacak sorulara cevap vermekten kaçındıklarını anlamışlardı. 1 ve 2 Åžubat 1939’da, Belgrad’da “Müslüman ÖÄŸrenci GençliÄŸi” kurulu toplanmıştı. Bu toplantıda, “Gayret” ve “Narodna Uzdanica” yardım kuruluÅŸlarının da temsilcileri hazır bulunmuÅŸlardı. Kurulda, genellikle eÄŸitim, özellikle de Müslüman kadın ve kız çocuklarının eÄŸitim konuları tartılmıştı.
Kuruldu ortaya çıkan BoÅŸnak halkının eÄŸitim durumu ülke geneli açısından iç açıcı sayılmazdı. “ Genç Müslümanlar’ın” neden eÄŸitim üzerinde ısrarla durduÄŸunun haklı gerekçesi de böylece ortaya çıkmış oluyordu.
1939-1941 yılları Yugoslavya’sında, üniversite mezunu toplam BoÅŸnak sayısı 800’dü. “Narodna Uzdanica” adlı kuruluÅŸun araÅŸtırma takvimine göre, 1941 yılında BoÅŸnak Müslüman toplumunda, 15’i yüksek rütbeli olmak üzere 64 subay görevdeydi. 632 Müslüman entelektüel vardı. DiÄŸer mesleklerden; 255 hukukçu, 7’si üniversitelerde görevlerde toplam 126 öÄŸretim görevlisi, 92 mühendis, 71 doktor, 50 ilahiyatçı, 31 ekonomist, 21 veteriner, 21 eczacı ve 1 matematikçi bulunmaktaydı. II. Dünya Savaşı öncesi, bu entelektüel potansiyel ile Yugoslavya’daki her türlü kışkırtmalara cevap verecek ve karşı duracak gücü saÄŸlamak mümkün deÄŸildi.
BoÅŸnak – Müslüman toplumunun bu alandaki sıkıntılarına raÄŸmen “Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı”, 1939-1945 yılları arasında manevi ve kültürel kimlik altında, BoÅŸnak – Müslüman toplumuna yeni vizyon sahibi, entelektüel bir nesil kazandırmayı baÅŸarmıştı. TeÅŸkilatın, Ä°slam’ı ve Hümanizm’i temel alan misyon ve vizyonu, Yugoslavya toprakları içinde yer alan sadece BoÅŸnaklara deÄŸil, Bosna – Hersek’teki diÄŸer milletlere de manevi bir refah ve hürriyet temin etmek hedefi vardı. Fakat II. Dünya Savaşı’nın sonuna doÄŸru, global ve bölgesel alanlarda doÄŸan yeni jeopolitik ve konjöktürel süreçler sebebiyle totaliter Komünizm hakimiyet saÄŸlamış, bu vahÅŸi rejim, özellikle BoÅŸnaklara ve onların inançlarına karşı ateizmi benimseyerek o ilkel anlayışı, baskılarla empoze etmiÅŸti.
Yugoslavya’nın ilahi inançları inkâr eden despot rejimi, 1946-1949 yılları arasında kendi ideolojilerine rakip gördüÄŸü “Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı” mensuplarını sürekli gözetim altında tutmuÅŸ, Müslüman BoÅŸnakları, idari cezalar altında ezmekten geri durmamış, çeÅŸitli ceza ve iÅŸkencelerle bu kuruluÅŸu dağıtıp ortadan kaldırmaya uÄŸraÅŸmışlardı. Fakat “Genç Müslümanlar”, çok ciddi eziyet ve iÅŸkence görmelerine raÄŸmen, inançlarına ve vizyonlarına sadık kalmışlardır. Bu sebepledir ki Komünist rejim bu kararlı azimli ve cesur teÅŸkilatı yok edememiÅŸtir.
Dolayısıyla bugünkü yeni nesil BoÅŸnak Müslümanlar da, “ Genç Müslümanlar TeÅŸkilatı”nın gücünü, Ä°slam’ın ve Hümanizm’in evrensel kurallarından olan hür fikirlerini yüreklerinde taşımakta, onu yaÅŸamakta ve savunmaktadırlar. Bu nedenledir ki, tek olan Yaradan’a, iman yoluyla yeniden dönüp o ilahi vizyonu hayata geçirmek; artık ne ütopya ne de hayaldir… Ä°nanıyorum ki bu Müslüman toplum, hayatın gerçeklerine, artık her gün olduÄŸundan daha yakındır.
KAYNAK: GENÇ MÜSLÜMANLAR 1939 – 2005 Ömer BEHMEN ( ANT Kreatif Yayınları )
Henüz yorum yapılmamış.