İhvan-ı Müslimîn Teşkilatı (Fikri ve Siyasi Yapı) -2
Biat, İstişare, Katılım, Mutabakat, İslami Liderlik, Hilafet Ve Global Çatışmaların Yapısı Çerçevesinde İhvan-ı Müslimîn Teşkilatı
1.Bölümü okumak için tıklayın..
Müslüman KardeÅŸler 1938’de Ä°slami hareketin safhalarını aÅŸağıdaki ÅŸekilde düÅŸünmekteydiler:
1- Cemiyet misyonunun halk arasında yayılması, ÅŸubelerin açılması, hayır hizmetlerinin yoÄŸun bir ÅŸekilde yapılması, Mısır idari yetkililere reform programının sunulup anlatılması
2- OluÅŸum safhası(Taburların ana görevidir)
3- Özel davet safhası(eÄŸitimli 12.000 partizan)1
Taburlar kendilerini harekete en çok adayan kadrolardan oluÅŸan ileri bir baÅŸlangıç safhasını temsil etmektedir. Taburların izci birimleri ile yakından baÄŸlantıları vardır. Tabur birimlerinin Özel kıta’nın (askeri kanat) oluÅŸumuna etkisi çok fazladır.
1936 sonrası yerel ÅŸubelerin kendi liderlerini seçebilmelerine izin verildi. Katı bir manevi ve fiziki bir program ile birleÅŸtirilmiÅŸ gizlilik, üyeliÄŸe kabul ve itaatin altının çizilmesi Taburlara katılımın simgelerindendir. Aileler, sosyal sigorta, sosyal refah ve karşılıklı sorumluluklar dahil yakından baÄŸlı bir dini cemaatin oluÅŸturulması için daha kapsamlı bir formülü ifade ediyordu. Bu durum cemiyetin ÅŸubeleri kapansa ve lider tutuklansa da halkı etkileyebilmesine imkan veriyordu. MK’lerin aile sistemi “cemiyetteki gücün gerçek temeli” olarak tasvir edilmiÅŸtir. Ancak, tabur oluÅŸumu ile aile yapısı konusunda ailenin cemiyet içindeki etkinliÄŸi azaltılmakta, aile bireyinden tabur elemanına kayışı gözlenmek mümkündür.
El-Benna “hem maddi, hem de manevi yönden tamamen donatılmış 12.000 kardeÅŸ” yetiÅŸtirilmesini hedefleyerek 4 yıllık bir cemiyetin büyüme dönemini tasarlamıştır. 1939-43’e kadar taburların sayısı artmıştır. Taburlar 1943’te fikir ve prensipleriyle aile sistemi (Nizamu’l-Usar) ile yer deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. El-Benna 1938 yılı programında tasarlandığı gibi 12.000 partizana ulaÅŸan 300 taburu toplayıp tümüyle hazırladıktan sonra 3. safhayı baÅŸlatmayı planlıyordu. Bu tutum 1939 yılının sonuna kadar cemiyetin ateÅŸli/hamasi kadrolarının ayrılarak Muhammed GençliÄŸi’nin kurulmasıyla sonuçlanmıştır.
1940 yılında MK’lerden önde gelenlerinde içinde bulunduÄŸu özel aygıt kurulmuÅŸtur. Özel aygıt üyelerinin pratik talim programında; risaleleri gizlice dağıtma, yoÄŸun beden eÄŸitimi üçüncü kattan kaçma talimleri ile gece namazları, oruç tutma bulunuyordu. Özel aygıt üyeleri gizli silah depoları inÅŸa etme ve askeri kanat üyelerinin ateÅŸli silahlar konusunda eÄŸitim de almaktadır. Üyenin kararlılığı ona kendi parası ile bir tabanca alması emredilerek sınanıyordu.
Ä°SLAMÄ° LÄ°DERLÄ°K
1940’larda öÄŸrenciler cemiyet içinde özel bir konuma sahip olmaya baÅŸlamışlardır. Hasan el-Benna ile gençler arasında baba sevgisini ve yakın iliÅŸki kurma çabalarını görmek mümkündür. Mesela, bir öÄŸrenci üye, okul sınavında baÅŸarılı olamadığı takdirde kendisine tüm zamanını ders çalışmaya ayırmasını söyleyerek izin verilmekte, merkezdeki görevlerinden muaf tutulmaktaydı.
GLOBAL ÇATIÅžMALARIN YAPISI
Åžubat 1939’da MK’ler ticaret fakültelerinde ekonomik, siyasi ve Ä°slami araÅŸtırmalar birliÄŸini kurdular. BirliÄŸin amacı; gerçek Ä°slami, ekonomik ve siyasi sistemi yeniden incelemek ve bu araÅŸtırmaları Fransızca ile Ä°ngilizceye çevirip çalışmaları yabancı üniversiteler ile mübadele etmektir. Bu müzakereler bilimsel olacak, duygusal tahrikten uzak durulacaktır. Haftalık yapılan toplantılara devamsızlık para cezası ile cezalandırılmaktadır.
1939 sonlarına kadar Almanların Ä°ngiliz karşıtı eylemcilere verilen yardımlardan Alman-Filistin fonunun kabulüyle hayli büyük fonlar MK’lere aktarılmıştır. “Bir Müslüman siyasi deÄŸil ise ve halkının meseleleriyle ilgili görüÅŸ sahibi deÄŸilse, hiçbir zaman gerçek Müslüman olamayacaktır.” sözleriyle el-Benna sömürgeci dünya düzenine dikkat çekiyor ve siyasetin rolünün; hükümet iliÅŸkilerini düzenlemek, imtiyaz ve görevlerini açığa çıkarmak, yöneticileri kontrol etmek, doÄŸru davranışlara itaat, yanlış davranışları tenkit etmek olduÄŸunu söylüyordu.
E- 1940 SONRASI...
Müslüman kardeÅŸler 1940’ların ortalarından itibaren açıktan siyasi ve emperyalizm karşıtı propaganda yapmaktaydı. Ä°ngilizler Haziran 1940’ta Ä°talya’nın müttefiklere karşı savaÅŸ ilan etmesinin ardından Mısır’a baskı yaparak savaÅŸa girmesini istemiÅŸlerdir. Ali Mahir PaÅŸa hükümeti bu teklifi reddettiÄŸi için düÅŸürülerek Ä°ngiliz yanlısı Hasan Sabri PaÅŸa getirilmiÅŸtir. Hükümetteki bu deÄŸiÅŸiklik cemiyetin sert tavır almasına neden olmuÅŸtur. Hasan el-Benna Mısırlıların hükümet deÄŸiÅŸikliÄŸini “yabancı yönetimden kurtulmak için bu fırsatı” kullanmaları gerektiÄŸini her yerde dile getirmiÅŸtir. TeÅŸkilatın siyasi tavrından dolayı el-Menâr’ın basım ruhsatı süresiz iptal edilmiÅŸtir. Bu süreçte Ocak 1941’de cemiyet 6. kongresini yapmıştır. Kongrede yapılan konuÅŸmalarda ilk defa Müslüman KardeÅŸler açıkça çok önemli bir mesele olan SüveyÅŸ Kanalı’nın millileÅŸtirilmesini savunmuÅŸlardır.
Cemiyetin 6. Kongresi hükümet (Hasan Sabri PaÅŸa 1940’da vefat etmesinin ardından Hüseyin Sırrı PaÅŸa geçmiÅŸtir) ve Ä°ngilizler tarafından kışkırtıcı ve gözdağı verici olarak algılanmıştır.
Hüseyin Sırrı PaÅŸa hükümeti tarafından ilk ceza karşıt söylem geliÅŸtiren el-Benna’ya geldi. Åžubat 1941’de eÄŸitim bakanlığı el-Benna’yı Mısır’dan 300 mil uzaklıktaki Kena kasabasına sürgün etti. Cemiyetin el-Benna’nın bu sürgünü kabul etmemesi kararı çıkmış olmasına raÄŸmen, el-Benna bu karara uymamıştır. Ardından 6 Haziran 1941’de Ahmet es-Sukkerî tutuklandı. Eylül 1941’de dışarı çıkartılan es-Sukkerî ile el-Benna’nın 1 ay sonra tutuklanmaları öÄŸrenci komiteleri ile polisi karşı karşıya getirmiÅŸ ve cemiyetin hükümete baskıları sonucu serbest bırakılmışlardır. Bu tarihten 1942 Mart ayına kadar cemiyet sessiz kalmayı tercih etmiÅŸtir. Vefd hükümeti (Mustafa en-Nahhas) tarafından cemiyetin Mısır’daki Mart 1942 seçimlerine katılmaması istenmiÅŸ ve el-Benna’nın hükümete ve 1936 Ä°ngiliz-Mısır anlaÅŸmasına sadakatini bildirilmesi ültimatomu verilmiÅŸtir. Hükümetin bu taleplerini deÄŸerlendiren MÄ°A’dan el-Benna’nın bu talepleri reddetmekten baÅŸka çaresi olmadığı kararı çıkmış olmasına raÄŸmen ikinci defa el-Benna MÄ°A kararlarına uymamıştır. es-Sukkeri’nin başını çektiÄŸi bir grup tarafından bu durum iÄŸrenç bir teslimiyet olarak algılanmıştır ve liderlerini teslimiyetçi olmakla suçlamışlardır. 1945’e kadar cemiyetin radikal kanadının yaÅŸanan süreci deÄŸerlendirerek suikast gibi eylemler planladıkları gizli aygıt üyelerinin günlüklerinde dile getirildiÄŸinden bahsedilmiÅŸtir.2
Müslüman KardeÅŸler’in kalesi olan Ä°smailiye’de el-Benna’nın yenilmesiyle sonuçlanan 1945 seçimlerine hile karıştırılmasıyla KardeÅŸler’in meclise girmeleri bir kez daha engellenmiÅŸtir. Müslüman KardeÅŸlerin Mısır’da herhangi bir siyasi gruptan daha büyük taraftar kitlesine sahip olmalarına raÄŸmen parlamentoda koltukları olmamış, hükümetler siyasetlerinde onlara danışmamışlardır.
1945 sonrası cemiyetin hükümeti ÅŸiddet yoluyla devirmek için planlı teÅŸebbüsleri olmamıştır. Ayrıca cemiyetin askeri kanadının siyasi ÅŸiddeti, Mısır’ın özellikle kırsal kesiminde yaygın olan intikam ve kan davası biçimini aldığını görmekteyiz. Bu durum devrimden çok uzlaÅŸma ve ıslah çabası içindeki bir harekete iliÅŸkin izlenimi güçlendirmektedir. NakraÅŸi PaÅŸa tarafından Ä°hvan yasa dışı ilan edilerek mal varlığına el konulmuÅŸtur. Ä°ki ay sonra da 12 Åžubat 1949 yılında Hasan el-Benna bir suikast sonucu vefat etmiÅŸtir.3
Benna’nın öldürülmesi ihvan’ın yediÄŸi birinci büyük darbedir. 1954’de, Nasır döneminde yediÄŸi ikinci darbe (Seyyid Kutup ve arkadaÅŸlarının idamı) Ä°hvan’ın siyasal varlığını ortadan kaldırmıştır. Baskıcı süreç Ä°hvan-ı Müslimîn TeÅŸkilatı’nı Mısır’ın siyasal hayatında kendine daha meÅŸru bir yer saÄŸlamaya çalışan ılımlı bir örgüt haline gelmiÅŸtir.
Bu 13 yıllık dönemde uzağı göremeyen bir cemaatin çöküÅŸünün hızla gerçekleÅŸtiÄŸini görmekteyiz. 1938 sonrası Ä°hvan ciddi bir ÅŸekilde sosyo-ekonomik ve siyasi manipülasyona uÄŸratılmaktadır. Cemaatin programlarını çizen, ideolojisini ve yaÅŸanan olaylarla birlikte deÄŸiÅŸen metotları belirleyen fikir ve hareket adamını kaybetmesi Ä°hvan’ın bir lider arayışı içine girmesine neden olmuÅŸtur. Hasan el-Benna’nın öldürülmesi olayı ile radikalleÅŸtiÄŸini söyleyen Seyyid Kutub’un 1953’te cemiyete girmesiyle (klasik bir üye ÅŸekliyle deÄŸil) yeni “Benna” ya da lider bulunmuÅŸtur. Ä°hvan-i Müslimîn içinde ilk defa düÅŸünsel anlamda ciddi rezervleri olan ve el-Benna’yı bu anlamda eleÅŸtiren birinin çıkması bu dönemi ayrıca incelememize neden olmuÅŸtur.
G- Ä°hvan Ä°çinde KutupçuluÄŸun GeliÅŸimi
Bir kısım araÅŸtırmacılar Kutub’u, ihvan’ın yeni bir atılımla yeniden yapılandığı dönemin baÅŸ aktörü ve ihvan’ın en büyük ideologu olarak tanımlar iken diÄŸer taraftan ihvan’dan ayrı , özgün bir hareket olduÄŸunu ileri süren araÅŸtırmacılar da vardır. Kutub, ihvan’a 1953’te katılmıştır. Bu dönemde ihvan’ın yayın dairesi baÅŸkanlığını sürdürüyor, aynı zamanda da el-ihvânu’l-Müslimûn gazetesinin baÅŸyazarlığını yapıyordu. Örgütün Nasır’a karşı giriÅŸilen suikastle iliÅŸkisi olduÄŸu öne sürülerek 1954’te Kutub tutuklanarak cezaevine atılmıştır. Kutub’un tutukluluÄŸu 1965’e kadar devam etmiÅŸtir ve bu dönemde saÄŸlığını iyice kaybetmiÅŸtir. 1965’de Ä°slami hareketler açısında dönüm noktası kabul edilen “Yoldaki Ä°ÅŸaretler” adlı kitabını yayınladı ve aynı yıl binlerce ihvan mensubu ile birlikte yeniden tutuklandı. 29 AÄŸustos 1966’da Seyyid Kutub ile arkadaÅŸları Yûsuf HevvâÅŸ ve Abdulfettâh Ä°smail’in idam cezaları infaz edilmiÅŸtir.
ÖldüÄŸünde 60 yaşında olan Kutub’un kendi fikirlerini geliÅŸtirmeye ve Ä°hvan içinde bunlara taraftar bulmaya baÅŸlama tarihinin 1962 olduÄŸu görüÅŸü yaygındır.10 Cezaevinde iken, hem ihvan’ın hem de diÄŸer Ä°slami hareketlerin basit siyasi manevralar içinde boÄŸulduklarını söylemiÅŸtir. Kutub bu kanıya 1948 ve 1954’de Ä°hvan’nın yediÄŸi darbeleri gördükten sonra vardığını söyleyerek hareket metodunun pratikteki delillerini ortaya koymuÅŸtur.11 MK’ler içerisindeki Benna’nın aktif liderliÄŸini Kutup’ta görememekteyiz. Benna II. Dünya savaşı sonunda alt ve orta sınıftan gelen bir milyondan fazla kiÅŸiyi örgüt çatısı altında toplamayı baÅŸarmışken, Kutup ideolojik derinlik ve üstünlüÄŸüne karşın, Ä°hvan’ın cezaevindeki hizipleri arasındaki anlaÅŸmazlıkları giderememiÅŸtir. Kutup Ä°hvan’da, yeni fikir ve yaklaşımlar öneren fikrî lider konumundadır. Kutup döneminde uygulanan baskılar, kendinden sonra gelen ÅŸiddet yanlısı hareketlerin doÄŸuÅŸuna zemin hazırlamıştır.
Dökmeciyan “Devrimci Ä°slam” kitabının 103. sayfasında Kutup’un Ä°hvan ile sonraki hareketler arasındaki baÄŸlantıyı nasıl saÄŸladığını üç maddede toplamaktadır:
1- Bir teorisyen olarak, Ä°slamcı ideolojinin yeniden doÄŸuÅŸu ve yöneliÅŸinde güçlü bir tesir yapmıştı.
2- Ä°hvan ile inatçı kolları (Tekfir, Cihad vs.) arasında örgütsel süreklilik saÄŸlamıştır.
3- Bir aktivist olarak devlete meydan okuyuÅŸu ve ölümü, genç militanlar için taklit edilmesi gereken bir ÅŸehadet örneÄŸi ortaya koymuÅŸtur.
Katılım Mutabakat ve Yöntem
Kutub’a göre gerçek Ä°slam, Kur’an Ä°slamı’dır. Kutub, Kur’an’a zamanla Grek felsefe ve mantığı, Ä°ran düÅŸünce ve mitolojisi, Yahudi hurafeleri ve Hıristiyan metafiziÄŸi karıştırıldığı için bir daha o ilk nesil gibi bir nesil gelmediÄŸini söylemiÅŸtir. Kutub bundan dolayı Mısır toplumunun yeniden Ä°slami eÄŸitime ihtiyaç duyacak kadar Ä°slam dışı olduÄŸunu, bu anlamda bir cahiliye toplumu olduÄŸunu düÅŸünüyordu. “Benim babam Kur’an’dır.” diyen el-Benna tasavvufun ruhi gücüyle, ilim yuvalarının fikri ve halkın aksiyoner kuvvetinin birleÅŸmesiyle ortaya eÅŸi görülmemiÅŸ bir ümmet çıkacağını söylemleÅŸtirmiÅŸtir. Benna toplumu cahiliye olarak görmemiÅŸ, kapsamı geniÅŸletilmiÅŸ Ä°slam’dan bahsederek toplumu ıslah etme rolü üstlenmiÅŸtir. Kutub ise Ä°slam’ın ilk nesli gibi bir nesil (Kur’an nesli) yetiÅŸtirecek ve onlardan bir ümmet yaratacak yeni bir Ä°slami diriliÅŸ hareketine ihtiyaç olduÄŸunu söylemiÅŸtir.12
Kutub düÅŸüncesinin temelini oluÅŸturan “Kur’an’nın Mekke’de 13 yıl boyunca iÅŸlediÄŸi tek dava, La ilahe illallah davasıdır.” sözünü Peygamberimiz’in hayatından örnekler vererek Mekke’de öncelikle Araplık davası güdülmediÄŸini, yüksek tabakaya karşı hareket baÅŸlatılmadığı, ahlaken çökmüÅŸ bir toplumu ahlaken ıslaha davet edilmediÄŸini bunları kuÅŸatan, en zoru olan “Allah’tan baÅŸka ilah yoktur!” mesajını ulaÅŸtırdığını vurgular. Benna’nın “gizli gerçek devrim” söyleminin Kutub’un algıladığı nebevi bir metotla uyuÅŸmadığını görmekteyiz.
Kutub, itikad davasını halletmeden siyasal talepler öne sürüp Ä°slami hükümlerin uygulanmasını isteyenlere; sistem ÅŸeklen Ä°slami görünse bile cahili âdetlerin yaÅŸamaya devam edeceÄŸini söyleyerek Benna’nın ve Ä°hvan’ın basit siyasal meselelerle uÄŸraÅŸarak bu noktayı gözden kaçırdığını eleÅŸtirerek anlatmaya çalışmıştır.
Kutub, Rabbani yöntemin Allah (c) tarafından belirlendiÄŸini, davetçilerin içtihadına bırakılmadığını, yöntemin baÅŸlıca özelliklerinin; pratik, ciddi, yapıcı, hareketli, aÅŸamalı, davayı dava adamından önemli kılması, yeryüzünde belirli bir hedefi olması, kolaylaÅŸtırılmış olması, kader ve tevekküle inanması olduÄŸunu söyler.13 Burada da Benna’dan farklı olarak hareket metodunun yöntemlerden bir yöntem olarak deÄŸil, Allah tarafından belirlendiÄŸini belirterek onun için de “Rabbani Metot” dediÄŸini görmekteyiz. Kutub beÅŸeri çabalar ile onların ardındaki ilahi irade arasında baÄŸ kurarak yeryüzünde hilafet vazifesini ifa etmekle insanoÄŸlunun (özelde ihvan mensuplarının) en mühim fonksiyonu yerine getirdiÄŸini söyleyerek hilafet kavramına siyasi hedef dışında farklı bir yorum getirmiÅŸtir.
Ä°slami diriliÅŸ hareketinin ancak organik iliÅŸkisi olan bir topluluk tarafından baÅŸarılacağını söyleyen Kutub, Benna’nın kadrolaÅŸma yönündeki çabalarının baÅŸarılı olamayacağını söylemektedir. Bu görüÅŸlerin doÄŸal sonucu Ä°slam’ın cahiliyye toplumundan apayrı ve ondan fikren ayrılmış organik bir hareket halinde ortaya çıkacağını savunmuÅŸtur. Kutub’a göre, Ä°slami düzen hiçbir zaman cahiliyyenin gölgesi altında yeÅŸeremez; hem ondan ayrı hem de onun karşısında yer alan bir yapının oluÅŸturulması gerekir. Kutub, bahsettiÄŸi organik iliÅŸkinin kurulabilmesini yolu olarak “beyan” ve “cihad” kavramlarını gösterir. Beyan’ı, Ä°slam akidesinin temeli olan Allah’ın mutlak egemenliÄŸini kabul etmek ve egemenliÄŸi O’ndan baÅŸkasına tanımamak ÅŸeklinde tasvir eder iken; Cihad’ı, beyan ve hareketin birlikte kullanılması esasına dayandırarak Allah’tan baÅŸkasına kulluk etmeme ilkesinin sonu gelinceye kadar sürdürülmesi olarak tanımlar. Bu durum Benna’nın ıslahatçı yaklaşımından farklı devrimci bir tutum olarak karşımıza çıkar. Kutub, Benna’nın cihad anlayışındaki, kaybedilmiÅŸ toprakların kurtarılması, Müslüman atalarımızınkine benzer bir devletin ve toplumun oluÅŸturulması (ulusçu, atacı tarihsel yaklaşım) anlayışını kökten reddetmektedir. Kutub bireyden baÅŸlayarak aileye, cemaate, topluma ve devlete kadar uzanan geniÅŸ bir yelpazede evrenin ilkeleri ile uyum içinde iÅŸlemeye “bir hayat yolu” demektedir.14
Kutub, insanların Müslüman olduklarında yapacakları doÄŸru davranışlardan, güzel amellerden, bunların meydana getireceÄŸi uyumlu Ä°slam toplumunun eÅŸsiz yapısından bahseder iken el-Benna, var olan kötülüklerin hangi somut önlemlerle düzeltilebileceÄŸi üzerinde odaklaÅŸtığı için daha çok reform programları yapmakta ve önermekte olduÄŸunu görmekteyiz. Kutub’un idealindeki Ä°slam toplumu dinsel, siyasal ve ekonomik sömürgeciliÄŸin ortadan kaldırıldığı, yalnızca Allah’a kulluk edilen toplumdur. Benna ise dinsel tartışmalardan kaçınmıştır ancak siyasal ve ekonomik sömürücülüÄŸün cemaatsel ya da küresel olsun her türlüsüne karşı gelmiÅŸtir.
Kutub, Benna gibi hangi sanat dallarının yasaklanacağını, hangilerin serbest bırakılacağını tartışmak yerine Müslüman sanatçılar için genel ilkeler vazetme yoluna gitmiÅŸtir. Müslümanların biyoloji, fizik, kimya gibi somut bilim dallarında batının taklit edilmesinde serbest ama sanat, felsefe, tarih metodolojisi gibi doÄŸrudan akideyle ilgili alanlarda ise serbestliÄŸin olmadığını söylemiÅŸtir.15 Kutub’a göre Ä°slam’da iktidara gelmenin yolu seçimdir ve iktidarın temeli de herkesin (ırk, renk, dil vb. ayrılıklarına raÄŸmen) Allah’ın kanunu karşısında eÅŸitliÄŸidir. Seyyid Kutub, görüÅŸlerini temellendirmek için somut toplumsal verileri kullanmakta ve bunları insan doÄŸası hakkındaki esaslara dayandırarak yorumladığını baÅŸka bir deyiÅŸle görüÅŸlerini somut bir dille, örneklere ve istatistiklere dayandırarak temellendirdiÄŸini salt ahlakçı nasihatlerden kaçındığını görmekteyiz.16
Global Çatışmaların Yapısı
Kutub, “sosyal adaleti” en iyi gerçekleÅŸtiren düzenin Ä°slam düzeni olduÄŸunu, sosyalizm ile kapitalizmin neden olduÄŸu kötülükleri önleyip toplumun ahenk ve birliÄŸini güvence altına aldığını söylemektedir. Sosyal adaletin, önce tevhid inancına sonrada mülkün Allah’ın olduÄŸu ilkesine dayanması gerektiÄŸini savunur. Bu sistemde insanın maddi ve manevi ihtiyaçları birbirinden ayrılmadığını dile getirmektedir.17
Kutub’a göre Müslümanların temel sorunu, Mısır’ın Ä°ngiliz iÅŸgalinden kurtarılıp “atalarının” sahip olduÄŸu deÄŸerlere dönmesi ya da Arapların izzet ve ÅŸerefinin yeniden kazanılması deÄŸil, tevhidi bir diriliÅŸ hareketinin baÅŸlatılmasıdır. Bu bakımdan Kutub, Benna gibi ulusçuluÄŸun belli biçimlerini “mazur” göstermeye çalışmamıştır. Bu baÄŸlamda Kutub, ulusal baÄŸlılıkların anlamını yitirdiÄŸini, emperyalizm bile ikincil bir sorun olduÄŸunu söyler. Benna ile Kutub arasındaki bu görüÅŸ ayrılığında muhatap oldukları toplumsal koÅŸulların da etkisi vardır. Benna, Krallık ve Ä°ngiliz egemenliÄŸi döneminde, Kutub ise Nasır döneminin düÅŸünürüdür.18 Kutub hareketinin ortaya çıktığı dönemin birincil sorununun, rejimin giderek sosyalizme ve Sovyetlere kayması olduÄŸunu Dökmeciyan “Devrimci Ä°slam” kitabında, sayfa 104’te belirtmektedir.
Ä°stiÅŸare
Kutub, “Dünya Barışı ve Ä°slam” kitabında; Ä°slami siyasetin temelinin ÅŸûra olduÄŸunu ancak Kur’an’da ÅŸûra kurumunun ayrıntıları belirtilmediÄŸinden zaman ve mekân koÅŸullarına göre deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸrayacağını söylemiÅŸtir. Åžûra esası, Ä°slam toplumundaki iÅŸlerin nasıl düzenleneceÄŸi ve yönetileceÄŸi hususundaki kararlara herkesin katılmasıdır. Bu konuda bir diÄŸer ilkenin “yöneticiye itaatin Allah’ın kanunuyla hükmetmesi koÅŸuluna baÄŸlanmış olması”nın da altını çizmektedir.
Yöneten de yönetilen de Allah korkusu taşıdığı sürece sorun çıkmayacağını düÅŸünen Kutub’a göre bu nedenle Ä°slam’da yönetim, kanunlardan çok vicdanlara dayanır. Çünkü en iyi kanunlar bile kötü niyetlilerce saptırılabilir. Ä°slam gönüllere yerleÅŸtikten sonra, Allah’ın hükmüyle hükmetme anlayışı da topluma yerleÅŸecek ve devletin düzeninde somutlaÅŸacaktır. Bu nedenle de Ä°slam davetçisinin önem vermesi gereken ÅŸeyin, Müslüman topluluÄŸun oluÅŸumuna öncelik vermesidir.
Ä°hvan’da KutupçuluÄŸun geliÅŸiminde sonuç olarak bakar isek, Müslüman kardeÅŸlerin vaazcı ve yasakçı siyasal söyleminin bir kenara bırakılmasında Kutub’un önemli katkıları olduÄŸunu görmekteyiz. Kutub bir Ä°slam toplumu ütopyası inÅŸa ettiÄŸi ve bu ütopyaya ulaÅŸmak için neleri yasaklamak gerektiÄŸiyle ilgilenmeden uzlaÅŸmaz devrimci söylemle imanın ne denli mükemmel bir toplum yaratmaya kadir olduÄŸunu söyleyerek gençleri ve dünyadaki birçok hareketi Ä°slami harekete kanalize etmekte büyük rol oynamıştır.
Kutub’un 1966’daki idamından sonra Mısır, radikal Ä°slami akımların ÅŸiddet eylemlerine sahne olmuÅŸtur. 1965 tutuklamaları sırasında cezaevine giren Ä°hvan mensupları arasında yeni örgüt arayışları vardı. Bu arayış Salih Seriyye’nin “Askeri Akademi” grubu, Åžükrü Mustafa’nın “et-Tekfir ve’l-Hicret/Cemaat-i Müslimun grubu, Enver Sedat suikastini gerçekleÅŸtiren Abdusselam Farac’ın Cihad hareketi ÅŸeklinde ortaya çıkmıştır ve yeni geliÅŸen hareketlerin hiçbiri ihvan kadar yaygın ve kapsamlı olamamıştır. Bunlar daha çok cihada yönelik, dar kapsamlı, gençlik ağırlıklı hareketlerin ötesine geçememiÅŸlerdir. Bu hareketler ana konumuzun dışında olduÄŸundan incelenmemiÅŸtir.
II- KAVRAMLAR ÜZERÄ°NE DEÄžERLENDÄ°RME
Bu bölümde kavramlar ayrı ayrı ele alınarak deÄŸerlendirilecektir. I. kısımda Ä°hvan teÅŸkilatının tarihi süreci öncelendiÄŸinden zamansal dönemler arasında bir bütünlük bulunmamaktadır. I. kısım bir nevi çalışma bütünlüÄŸü içinde bakıldığında II. kısma veri saÄŸlamaktadır. Bu bölümde Ä°hvan’ın tarihinde kavramların nasıl hayat bulduÄŸunun irdelenmesine çalışılacaktır.
Ä°hvan’da Liderlik ve Katılım:
Ä°hvan’da cemaatin aktif iskeletini oluÅŸturan Benna’nın aktif liderliÄŸi ile Ä°hvan’ın liderlik anlayışını ayrı deÄŸerlendirmeliyiz. Benna, Kutup ile kıyaslandığında karizmatik lider olarak karşımıza çıkar. Kutup ise düÅŸünsel lider ama örgütlenemeyen pasif lider portresi ile karşımızdadır.
KardeÅŸlerde liderlik tanımlanmıştır. DoÄŸal liderlik deÄŸil, hak edilmiÅŸ, seçilmiÅŸ liderlik vardır. Bu liderlik tek kiÅŸiden oluÅŸmaz. Sürekli el deÄŸiÅŸtiren, dinamik, hiyerarÅŸik, altın üstü seçtiÄŸi bir liderlik mekanizması tanımlanmıştır.
ÖrneÄŸin aile örgüt yapısının temel taşını oluÅŸturmaktadır. Ailenin nakiplik kurumunun iÅŸleyiÅŸi bize liderlik tanımını da ortaya koymaktadır. Bölgelerde her 10 aileye bir nakip seçilir. Her 4 aileye aÅŸiret denir. Her aÅŸiret 40 kiÅŸiden oluÅŸur. AÅŸirete ilk ailelerin reisi baÅŸkanlık eder. Ä°dare sürekli olarak üyeler ve nakipler arasında el deÄŸiÅŸtirir. Bu örgütlenme biçimi Benna ÅŸehid edildikten sonra onun yerini dolduracak bir lider çıkartamamıştır. Ä°lkeler yazılı olsa da kardeÅŸler evrilmiÅŸlerdir.
Biat yemini edildikten sonra aile ya da kurullardaki görevlerin yerine getirilmesiyle katılımın artması ve yetkilerin çoÄŸalması paralellik arz eder.
Ä°hvan’a göre katılım anayasalarında tanımlanarak derecelendirilmiÅŸtir.
Genel katılma, KardeÅŸane katılma, Ameli katılma ve Cihadi katılmadır. Ä°lk üç düzeyde kardeÅŸler çeÅŸitli görevleri (aidat ödemek, akideyi ezberlemek, dini bilgilerini artırmak, ev halkını Ä°hvan ilkelerine uydurmak vs. yerine getirmekle yükümlüdür. Cihadi katılımın ağır yetki ve görevleri bulunmaktadır. (Müslüman KardeÅŸlerin Örgütlenme Yapı Åžeması)
Aile, Müslüman KardeÅŸler’in temel taÅŸlarından biridir. (EÅŸ seçimini çok önemsiyorlar.) Aile oluÅŸtuktan sonra, diÄŸer ailelerle baÄŸlantısı saÄŸlanıyor ve böylece “Aile Örgütlenmesi” gerçekleÅŸiyor. Burada temel ilke ailelerin tanışması, karşılıklı anlayış ve tekafül (kardeÅŸlerin birbirlerinin maddi ve manevi sorunlarının çözümünü ortaklaÅŸa üstlenmeleri)’dür.
Bu niyetle her aile bir yardımlaÅŸma sandığı oluÅŸturmaktadır. Tekafül kurumu, cezaevi döneminde baÅŸarıyla uygulanmıştır. (Müslüman KardeÅŸlerde EÄŸitim ve TeÅŸkilatlanma Siyaseti, Server Yayınları/1990, A. Abdülhalim çeviri)
Gençlik kollarına (Katibe) katılabilmek, “Aile” içindeki görevleri baÅŸarıyla yerine getirmeye baÄŸlıdır. Gençlik kollarının hedeflerinden biri de kalplere cihadın anlamını yerleÅŸtirmektir. Gençlik kolu eÄŸitiminde, gece namazları, uyku saatlerinin ve yemeÄŸin azaltılması, gereksiz ÅŸakalaÅŸmaların kaldırılması, çay-kahve gibi ÅŸüpheli ÅŸeylerden kaçınılması, belli zikir ve dualar ile nefsin kontrol altına alınması bulunmaktadır. 1940 sonrası bu gençlik kolu “usra” adı ile gizlilik kapsamında silahlanmıştır.
Ä°hvanın iç örgütlenmesi hayli ileridir ve ÅŸûra prensibine dayanan karar alma süreci tamamen demokratik olduÄŸunu kanıtlamıştır. Hareket doÄŸrudan örgüt üyeleri tarafından seçilen bir ÅŸûra meclisine sahiptir. Ülke ÅŸu’ab (kısımlara) ayrılmıştır. Her ÅŸu’ab, ÅŸûra meclisinde kendilerini temsil edecek üyeyi seçer. Åžûra Meclisi de el- Murakıbu’l Amm (lider) liderliÄŸinde ve ÅŸûra meclisinin denetiminde çalışacak Yürütme Konseyi’ni seçer. Arap dünyasındaki birçok siyasi örgüttekinin aksine, Ä°hvan lideri mutlak otoriteye sahip deÄŸildir ve Yürütme Konseyi’nin diÄŸer üyeleriyle birlikte Åžûra Meclisi’ne karşı sorumludur. Seçimler her dört yılda bir yapılır ve Åžûra Meclisi örgüt liderini ve Yürütme Konseyi üyelerinden herhangi birini görevden alma yetkisine sahiptir.
ÖrneÄŸin Ä°hvan’da parlamento seçimlerine katılıp katılmama konusu çok önemli addedildiÄŸinden önce ÅŸu’ablarda tartışılması saÄŸlanmıştır. Örgütün seçimlere katılmasına demokratik bir oylama sonucunda karar verilmiÅŸtir.
Ä°hvan ülkenin problemlerine alternatif çözümler sunmak ve çeÅŸitli konularda yorum yapması gerektiÄŸinde, bu iÅŸler için oluÅŸturulmuÅŸ destek komiteleri araÅŸtırmalar yapmış ve milletvekillerine sunmuÅŸtur. Destek komitelerinin mensuplarının çok iyi niteliklere haiz Ä°hvan mensuplarından, sempatizanlarından ve destekleyicilerinden olması beklenmiÅŸtir. Ancak bu komitelerden hiçbiri ne önemli bir ÅŸey gerçekleÅŸtirdi, ne de üretmiÅŸtir. Bunun nedeni de baÅŸlarında bulunan milletvekillerinin olaylara ilgisiz kalmaları ve giriÅŸken olmamaları gösterilmiÅŸtir.
Eleman seçimi: Ä°hvan tarafından eleman seçiminde bazı olaylar sonucu ortaya çıkıp hareket içinde sivrilen kiÅŸilerin mutlaka örgütün en iyi elemanları olması gerekmediÄŸi anlaşılmış ve yine düÅŸüncelerini Cuma hutbelerinde, kalabalıklar önünde veya fıkıh ve akaid derslerinde cesurca dile getiren hatiplerin iyi bir siyasetçi veya yönetici olamayacakları anlaşılmıştır. Ä°hvan’ın ileri gelenlerinin kendinden emin ve gururlu olmasına raÄŸmen Ä°hvan mensuplarının birçoÄŸunun panik halinde olduÄŸu ve hayal kırıklığına uÄŸradığını görmek bir teÅŸkilat açısından hayli ÅŸaşırtıcı olmuÅŸtur.
Global Çatışmaların Yapısının Tespiti:
Benna, doÄŸu toplumlarının hastalıklarının teÅŸhisini belirlemektedir. Siyasette dış düÅŸmanların (batı) iÅŸgali ve partizanlıkla bölücülük, fikirde anarÅŸi, yıkıcılık ve inkârcılık; toplumsal hayatta batı taklitçiliÄŸi, örf ve adetlerden uzaklaÅŸma ahlak ve faziletleri terk etme, hukukta beÅŸeri kanunları kabul etme, eÄŸitimde gerçek bilgileri (ilim, örgütlenme, gözetim ve amel, selef-i salihînin yaÅŸayış ÅŸekli vs.) yeni nesillere aktaramama; ruhta ise ümitsizlik, kölelik, cimrilik, kibir ve gurur...
Ä°hvan’daki görüÅŸ Kutub’un reddettiÄŸi devlet içinde kadrolaÅŸma hedefini güdüyordu. Ä°hvan; kardeÅŸlerinden okul, enstitü, üniversite, fabrika, ticaret, ziraat, özel sektör, kamu alanlarında görev ve konumları iÅŸgal etmelerini böylece “görünmeyen gerçek devrim” yapılacağını söylemleÅŸtirmiÅŸti. Ä°hvan toplumun her katmanında bilinçli var olma yolunu benimsemiÅŸ ve benimsetmiÅŸtir. Ä°hvan sosyalleÅŸirken gizlilik esasını deÄŸil iÅŸini iyi ve doÄŸru yapma esasını benimsemiÅŸtir.
KardeÅŸlerin amacı önce Mısır’ı, sonra da tüm Ä°slam dünyasını emperyalizmden kurtarmaktı.
Yabancıların ekonomik sömürüsünden ve bunun bir sonucu olan Ä°slam dışı yollardan gelir elde etme hatasından kurtulmak gerektiÄŸini, bunun için de Ä°slami ölçülerde ticari giriÅŸimlerde bulunuyorlardı. Ä°hvan’ın günümüzde Mısır’ın ticari alanında büyük gücü bulunmaktadır. Ancak ihvan’ın mevcut ticari gücünün sistem aleyhine bir güç olduÄŸu söylenememektedir.
Benna, ulusçuluk, Arapçılık, doÄŸuculuk, evrenselcilik, ırkçılık gibi kavramlar üzerinde durmuÅŸtur. Benna’ya göre sevgiye dayanan, istiklal ve hürriyete dayanan, cemiyet sevgisine dayanan, fetih esasına dayanan vatan anlayışı mevcut olup bu konudaki görüÅŸünü “Biz, vatanımızın sınırlarını inanç ve iman üzere çizeriz. Onlar ise vatan için coÄŸrafi sınırlar koyarlar.” cümleleri ile özetleyebiliriz. (Åžehid Hasan el-Benna’nın Hayatı ve Risaleleri)
Ä°hvan’da Panislâmizm:
Ä°hvan’a göre Ä°slam BirliÄŸi, bütün Müslümanları “Ä°slam’ın hem inanç hem ibadet, hem vatan hem de hayat olduÄŸu görüÅŸü” etrafında bir araya getirmeye çalışan ve bunu yaparken de ırk ve coÄŸrafya ayrımı gözetmeyen bir görüÅŸtür. Bu bakımdan Müslümanların nihai amacı olarak görülmektedir. Bu amaca ulaÅŸmak için Ä°slam davasını iç içe geçmiÅŸ daireler biçiminde düÅŸünmek ve gerçekleÅŸtirmek gerekir. Vatanın (sevgiye dayanan, istiklal ve hürriyetçiliÄŸe dayanan vatancılık) en küçük biriminden en büyüÄŸüne doÄŸru adım adım Ä°slam’ın egemen kılınmasına çalışılmalıdır. Önce belirli bir bölgede, sonra bütün Ä°slami bölgelerde, daha sonra atalarımızın Ä°slam bayrağını diktiÄŸi ancak daha sonra kaybedilen bölgelerde ve nihayet bütün dünyada… Bu da Arap BirliÄŸi (Arapların Ä°slam’ı kabul eden ilk toplum olduÄŸu ve Araplar bir araya gelmezler ise Ä°slam dünyasının kuvvetlenemeyeceÄŸi vurgulanıyor. Arap BirliÄŸi’nin, Arap ırkçılığına zemin hazırlamak için yapılan çalışmalara Ä°hvan karşıdır. DoÄŸuculuk için de aynı ÅŸey geçerlidir. DoÄŸuculuk da geçicidir. DoÄŸuluların batılılar tarafından hor görülmeleri sonucu oluÅŸtuÄŸunu savunurlar.) ve Ä°slam BirliÄŸi davalarını kesen, geniÅŸ kapsamlı bir davadan bahsederler. Böylece Ä°slam, hususi vatan ÅŸuuru ile cihanÅŸümul vatan ÅŸuurunu birbiriyle baÄŸdaÅŸtırmış bulunuyor. Bütün insanlığın saadeti ancak bu yolla gerçekleÅŸeceÄŸi söylüyor. (Åžehid Hasan el-Benna Hayatı ve Risaleleri, Çev: Ramazan Nazlı/Ä°st. Arslan Yayınları.)
Bunu saÄŸlamak için KardeÅŸler, Ä°slam âlemi ile irtibat bürosunu kurmuÅŸlardır.
Ä°hvan’da Hilafet:
Ä°hvan halifeliÄŸi sadece devlet baÅŸkanlığı düzeyinde ele almamakta, Ä°slam birliÄŸi idealiyle de iliÅŸkilendirmektedir. HalifeliÄŸi, Ä°slam birliÄŸinin sembolü olarak niteler, bunun için de Müslüman KardeÅŸler hilafet meselesini tüm meselelerin üstünde ele almaktadır. Müslüman kardeÅŸler hilafetin yeniden kurulması için bazı ön hazırlıkların yapılmasının gerekliliÄŸine inanmaktadır.
Öncelikle Ä°slam toplumları arasında tam anlamıyla kültürel, ekonomik ve sosyal yardımlaÅŸmayı baÅŸlatmak Müslüman ülkeler arasında paktlar, ekonomik birliklere girmek. En son mesele olarak “Bir Ä°slam toplumları birliÄŸinin kurulması ve birlikten sonra Müslümanların imanının seçilmesi yolu benimsenmiÅŸtir.” (A. Abdulhalim, Müslüman KardeÅŸlerde EÄŸitim ve TeÅŸkilatlanma Siyaseti, Server Yayınları)
Ä°hvan’da BiatleÅŸme:
BiatleÅŸme formüle edilmiÅŸ bir yemin ile yapılıyor. Birine deÄŸil Müslüman KardeÅŸler’in çalışma kollarına giriÅŸi ile oluyor. “Ä°slam adabına sımsıkı yapışacağıma, gücüm yettiÄŸince fazilete çağıracağıma Allah’ın üzerine yemin ediyorum!” diyerek üye olunmaktadır.
“Ä°slam davasının ordusu olmak üzere Allah’a söz verelim, biatleÅŸelim, çünkü vatanın bekası ve ümmetin ÅŸeref ve üstünlüÄŸü bu davadadır. Biatimiz, Ä°slam için kardeÅŸler olarak çalışmak ve Ä°slam yolunda cihad etmek üzere yemin edilerek teÅŸkilat kuruldu.” (Åžehid Hasan el-Benna’nın Hayatı ve Risaleleri, 1987; s. 138)
BiatleÅŸen kardeÅŸler, davanın hedeflerini sembolize edecek biçimde tasarlanmış on çıkıntılı gümüÅŸ yüzük takıyorlardı. (En’am 151. ayette haramlar 10 çıkıntı ile sembolize edildiÄŸinden esinlenilmiÅŸtir.)
DEÄžERLENDÄ°RME
Çalışmamda ikincil kaynaklardan faydalanmam ve ulaÅŸabildiklerimin sınırlı olması göz önüne alındığında aynı zamanda, bir hareketin veya ÅŸahsın hayatında çok deÄŸiÅŸik perspektifler olabilmekte ve duygularını, düÅŸüncesini, ideallerini, mantığının tümünü yazılara, olaylara ya da konuÅŸmalara yansımaması düÅŸünüldüÄŸünde konumu ilgilendiren “görünebilir yansıma”ları tam anlamıyla yakalayamamış olabilirim.
Ä°hvan fiziki varlığını Hasan el-Benna’ya borçluysa fikri varlığını da Seyyid Kutub’a borçludur diyebiliriz. Çünkü günümüze kadar Ä°hvan fiziki anlamda ideal olarak istenilen sosyal bir baÅŸarı saÄŸlayamamış olmasına raÄŸmen Ä°slami hareketler üzerinde Kutub ile doruÄŸa ulaÅŸan fikri alanda derin izler bırakmıştır. Günümüzde Ä°hvan kimilerinin ekmek kapısı, kimilerin unvan kapısıdır. Ä°hvan’ın bugünkü selefi anlayışını Fethi Yeken, sufi anlayışını da Said Havva temsil etmektedir. Ä°hvan’ın yetiÅŸtirdiÄŸi dinamik nesil “Ä°hvan’ın gölgesi” diye nitelendireceÄŸimiz baÅŸka isimler altında mücadelelerine devam etmektedir.
Çalışmamdaki kavramlar konusunda Hasan el-Benna ve Ä°hvan’ın tarihi süreci içerisinde yaÅŸadığı kırılmaları kısaca deÄŸerlendirecek olursam ÅŸunları söyleyebilirim:
BiatleÅŸme yapılır iken biat eden ve edilenin ileriye dönük hedeflerinin, kısa ve orta vadede mutabakat konularını ilkesel ve sosyal iliÅŸki platformunda yapması gerektiÄŸi, mutabakat ya da anlaÅŸmazlık çıkan konularda biatleÅŸmenin dinamik bir biçimde tekrarlanması ve buna da istiÅŸari yetkisindeki Müslümanların önünde yapılması sürecin doÄŸru iÅŸlemesinde önemli bir katkısının olacağı kanaatindeyim.
Ä°stiÅŸare zemini bir biçimde sınırlandırıldığında yada ortadan kaybolduÄŸunda, istiÅŸare tartışmalarının muhalefetin meÅŸru kaynağı halini aldığını Ä°hvan’da da görmekteyiz. Ä°stiÅŸare zeminin saÄŸlıklı iÅŸlemesinde sosyo-politik akait olan biatleÅŸme, katılım ve Ä°slami liderlik kavramları nirengi taÅŸlarıdır. Bu çerçevede konjonktürün lideri etkilemesi oranında istiÅŸare ortamının renk deÄŸiÅŸtirdiÄŸi görülmektedir. Ancak konjonktürü takip eden (ya da etkilenmemeye çalışan) katılım konuları gündemleÅŸtirilmeli biatleÅŸme yenilenmelidir. BiatleÅŸme hep ya da hiç, o ya da bu kiÅŸi merkezinde deÄŸil cemaatin katılım anlayışı çerçevesinde deÄŸerlendirilmelidir. Ä°lkesel ve ahlaki sapmalar olmadığı sürece mutabakat saÄŸlanamayan konularda kutuplaÅŸma deÄŸil mutabakat anlamı geniÅŸlemiÅŸ olacaktır. Bu ÅŸekilde deÄŸerlendirilmeyen iç tartışmalar süreç içerinde geometrik açı gibi merkezden uzaklaÅŸtıkça büyümekte böylece kiÅŸisel ve kitlesel kopmalar yaÅŸanabilmektedir.
Katılım, biatleÅŸen kiÅŸilerin mutabakat konularında fikri ve/veya fiili güçleri oranında katkıda bulunmaları ile orantılıdır. Ancak bu orantı lineer olmamalıdır. Ä°hvan parti örgütlenmesinde cemaatin küçük sohbet halkalarında etkileyici görünen, öncelenen kiÅŸilerin seçim meydanlarında ve çalışma gruplarında tam bir hayal kırıklığına uÄŸradığı görülmüÅŸtür. Ä°slam bir yaÅŸam biçimi olduÄŸundan salt cemaatin ilgi alanlarında deÄŸil kiÅŸilerin farklı ilgileri de katılım olarak deÄŸerlendirilmeli, alınacak kararlardan doÄŸrudan ya da dolaylı etkilenecek kiÅŸilerin görüÅŸleri alınarak deÄŸerlendirilmelidir.
Dipnotlar:
1- Lia , A.g.e., s.220.
2- Lia , A.g.e., s.337,dipnot 121
3- Benna, Ramses caddesinde 7 kurÅŸun ile vurulmuÅŸtur. Ağır yaralı olarak Müslüman Gençler teÅŸkilatının ambulansı ile el-Ayni hastanesine yetiÅŸtirilmiÅŸtir; ancak kralın emri sonucu doktorlar tedavi etmediÄŸi için kan kaybından 43 yaşında vefat etmiÅŸtir.
4- Yeniden örgütlenmede her bir örgüt organının sorumluluk ve görevlerinin dağıtımı üzerinde detaylı olarak durması, organların bağımsız davranışlarının saÄŸlanması için Komite Sistemi(Nizâmul-lican) kurulmuÅŸtur. Cemiyet 1941’de tek tek ÅŸube temsilcilerinden oluÅŸan 100 kiÅŸi, Kurucu Meclisini de içine alacak danışma organından oluÅŸmaktadır. Meclis yılda bir defa(acil durumlar hariç) toplanmaktadır. Üye seçiminde kriter tüm mıntıkaların temsil edilmesi ve cemiyet misyonunda kıdemlilik aranmasıdır. Yeni adayları seçmek için yılda onu geçmemek ÅŸartıyla yedi kiÅŸilik üyelik komitesi seçilmektedir. Bu seçimlerde üye seçimi daha çok MÄ°A ve el-Benna’nın elindedir. Üyelik komitesi, ÅŸikayetleri soruÅŸturmaya, gereken cezaları vermeye, meclis üyelerinin ahlaki davranışlarını denetlemek ile görevliydi. Üyelik komitesi Genel meclisin yerini almıştır. MerkezileÅŸmenin göstergesidir. 1930’ların sonlarında yerel yollardan seçilmiÅŸ liderler yerine merkez komitenin atamaları olmaktadır.
5- Bu dönemde cemiyetin faaliyetleri artık, toplantı yerlerini kapatarak yada önde gelen üyeleri tutuklayarak engellenemez/kesintiye uÄŸratılamaz hale gelmiÅŸtir. Bu güç aynı zamanda elitlerden bağımsız olunabileceÄŸini göstererek cemiyetin Mısırda ki orta ve alt sınıfların temsil iddiasına güvenilirlik kazandırmıştır.
6- Ä°hvan, açık düzenden gizli milislere geçmeye baÅŸlamıştır. HiyerarÅŸik yapı içinde küçük usra birimleri(Gençlik kollarının diÄŸer adı) daha ağır bir eÄŸitim programı ile beraber gizli birimlere uygulanmıştır. Bu kol zaman içerisin de ağırlık kazanmış ve hükümet tarafından Ä°hvan’nın giderek radikalize olmasına yol açmıştır. 1947-48 filistinde, 1951’de süveÅŸy kanalında savaÅŸan gruptur. Ä°hvanın yasa dışı ilan edilip malvarlığına el konması ve üyelerin tutuklanması ile sonuçlanacak 1948 krizinin nedeni yine bu birim gösterilmiÅŸtir.
7- el-Benna, kardeÅŸlerden okul, enstitü ve üniversitelerdeki; fabrikalardaki, ticaret ve ziraat alanlarındaki; özel sektör ve kamudaki görev ve konumlarını iÅŸgal etmelerini istiyordu. Ona göre “görünmeyen gerçek devrim” bu idi. Yani devrim deÄŸil toplumsal dönüÅŸüm istiyordu. Devlete karşı açık bir savaÅŸa giriÅŸmek yerine daha emin adımlar atmayı yani sistem içi bir kadrolaÅŸma hareketini öncelediÄŸi görülmektedir. Benna’nın temel felsefesi bu dönemde unutulmaya radikal çıkışlar artmaya baÅŸlamıştır.
8- Cemiyetin siyasal alanda söylediÄŸi reform paketlerinde “ halkı ekonomi ve tutumluluÄŸa alıştırma” ile “kendine güvenme ve kendi kendine yetme” iki anahtar cümle olarak kullanılmıştır. Dini diriliÅŸ çaÄŸrısı yanında; vergi sisteminin islami zekat sistemine, halka faizsiz kredi saÄŸlamak için “modern islami bankacılık sisteminin” kurulması, yabancı sermaye yerine Mısır sermayesinin alınması,iÅŸsizler için tahsisat ayrılması(iÅŸsizlik maaşı), kahvehanelerin okuma-yazma dershanelerine çevrilmesi, köylüye modern çiftçilik derslerinin verilmesi ve modern yöntemleri temin etmek, köy su kaynaklarının arttırılması, saÄŸlık hizmetlerinin verilmesi için 1940’ların sonlarında tüm ÅŸubelerde akÅŸam okulları, klinikler ve yoksullara yardım çalışmaları yapılmıştır.
9- Mısır da ki vefd partisine karşı el-Benna 1938’lerden beri Ali Mahir PaÅŸa hükümeti ile aynı düÅŸünmeselerde sıcak bir iliÅŸki yürütmekteydi. 1938’de Muhammed es-Åžafi cemiyet ile iliÅŸkilerini bu yüzden kesmiÅŸtir. Ali Mahir PaÅŸa sayesinde 1941’de ingilizlerin tüm baskılarına raÄŸmen el-Benna ve es-sukkeri serbest bırakılmışlardır. Ali Mahir PaÅŸa sayesinde cemiyet 1944’e kadar(Mustafa el-Nahhas baÅŸbakan oluncaya kadar) baskılardan uzak, güvende geçirmiÅŸlerdir.
10- BaÅŸer, A.g.e., s. 267 ; Kutub, Dünya Barışı ve Ä°slam, s.37-38)
11- Kutub, Dünya Barışı ve Ä°slam, s.46
12- Kutub, Yoldaki Ä°ÅŸaretler, s.13
13- Kutub, Ä°slam’ın Hareket Metodu, s.26-60
14- Kutub, Yoldaki Ä°ÅŸaretler, s.152-153
15- Kutub, Yoldaki Ä°ÅŸaretler, s.64
16- Kadının doÄŸası gereÄŸi eve ve evsel iÅŸlere elveriÅŸli olduÄŸu, batıdaki çalışma hayatının kadının doÄŸasından uzak düÅŸürüldüÄŸünü örnek verir, “Kadının çalışması yasaklanmalıdır.” demez. Amerika’daki genç kızların gayrimeÅŸru iliÅŸki yaşının istatistiki sayısını vermesi, çok kadınla evliliÄŸi açıklar iken tarihteki erkek-kadın sayısının oranını ve doÄŸal eÄŸilimlerin meÅŸru olarak karşılanmasını baz alması, Ä°slam ekonomisinin ilkelerini açıklar iken makro kozmosta görülen bütünlük ve ahengi anlatması vs.
17- Kutub, Ä°slam’da sosyal adalet, s.40
18- BaÅŸer, OrtadoÄŸu’da ModernleÅŸme ve Ä°slami Hareketler, s.292
Kaynak: Haksöz Haber - Cihat BaÅŸpehlivan
Henüz yorum yapılmamış.