Son zamanlarda sık sık şöyle bir düşünceye kapılıyorum: Büyük ölçüde küreselleşen yeni medya-sosyal medya düzeninde karşımıza çıkan meselelerin aslını, şahidi ya da parçası
Her fırsatta tekrarlamayı gerekli gördüğüm bir hükme olan bağlılığımı koruyorum: Ucunda ölüm olmayan hiç bir şey ciddi değildir.
Bugünkü yazımda, Ürdün’ün Ortadoğu’da durduğu yere atıfla tarihî bazı noktalara ve son yıllarda ayyuka çıkan BAE odaklı yeni gerilimlere işaret etmek istiyorum:
Her fırsatta tekrarlamayı gerekli gördüğüm bir hükme olan bağlılığımı koruyorum: Ucunda ölüm olmayan hiç bir şey ciddi değildir.
“İhvan’ı savunmak için değil, sadece gerçeğin yerini bulması için Kıdemli Alimler Konseyine şu soruyu soruyorum: Denge fıkhı ve öncelikler fıkhı açısından İhvan’a saldırmak m
Dostlara soruyorum: "Bu ülkeye bir Neşet Ertaş daha gelir mi?" Çoğu başını öne eğip sessiz kalıyor, bazıları kem-küm ediyor.
Sıklıkla vurgulamaya çalışıyorum: İsrail ve Siyonist cephe içindeki çatışma ve kavgalar, “İsrail-Filistin çatışması”ndan çok daha şiddetli ve derindir. Ve bu konu, Türkiye’de
Birbiriyle yarışan ve panik yaratan düşünceleri kabullenmeyi öğrenmek söylendiği kadar kolay değil. Buna dair önemli bir yaklaşımı psikoterapinin bir dalı olan “Kabul ve Kararlılık
Medeniyet'ten anladığımız şey, yalnızca sivilizasyon dolayısıyla Batı uygarlığı. Bu, gerçekten büyük bir entelektüel körleşme ve zihnî köleleşme. Komediye dönüşen ürpertici bi
'Gazi Meclis nereden nereye?’ başlıklı yazımda, Birinci Meclis Mustafa Kemal Paşa’dan emir almıyor, ona hesap soruyordu, diye yazmıştım. Bu yazım üzerine değerli tarihçi Şükrü Hani
“Saddam, kanlı bir diktatördü, doğru. Ama eskiden bir tane diktatörümüz vardı, şimdi bin tane oldu. Hiçbir şey iyiye gitmedi ve daha güzel olmadı. Bugün Firdevs Meydanı’nda, eskiden
Bu bol vakitleri bereketlendirmek ve faydalı okumalar yapmak isteyenler için, İslâm dünyasının farklı köşelerini anlatan, beş önemli kitap tavsiye etmek istiyorum:
İlim, irfan, cehd, dert ve eser sahibi değerli kardeşimiz Prof. Dr. Mehmet Akbaş’ın duygu ve düşünceme tercüman yazısını lütufkâr izinleriyle köşemde paylaşıyorum:
Her fırsatta tekrarlamayı gerekli gördüğüm bir hükme olan bağlılığımı koruyorum: Ucunda ölüm olmayan hiç bir şey ciddi değildir.
“Tarsus Kadın Cezaevi’nden bir hakim yazıyor. Aslında kitap olacak nitelikte uzun bir mektup. Çok kısaca özetliyorum: Çok zor bir süreç yaşadık. 16 haftalık hamileydim. Bütün bu sür