Türkiye 1950'lerden başlayıp gittikçe artan hızda şehirleşiyor, daha doğrusu şehirlere göçüyor. Toplumsal, kültürel anlamda geleneksel dokusunu hızla kaybeden şehirlerimiz aynı zamand
Avrupa’yla yaşanan mevcut kavga aktüel bir gerilimden ötesini esasen varoluşsal bir çatışmanın saklanamaz, tevil edilemez biçimde tekrar aşikâr hale gelişini işaretlemektedir. Avusturya,
İsviçre'nin Blick gazetesinin bugünkü nüshasında kullanılan çirkin üsluba Dışişleri Bakanlığı'ndan sert tepki geldi. Bakanlık Sözcüsü Büyükelçi Müftüoğlu, "İsviçre'nin Blick
Abdülhamid'i kızıl sultan ilan edenlerin aksine savunanlarca onu bir veli padişah mertebesine yükselterek ismi etrafında adeta kutsiyet halesi oluşturuldu. Bir mit olarak Abdülhamid olgusu ile
Milli Kültür Şûrası'nda konuşan Prof. Dr. İlber Ortaylı, Osmanlıca öğretilmesi konusuna değindi ve "Bu yaşa geldik hala insanlar ağlaşıyor. Osmanlıca 15 günde öğrenilir. Ruslara bi
Batı düşüncesinin içimize bir kemirici olarak girmesinden beri rahat yüzü göremiyoruz. Görmemiz de düşünülemez. Haçlı ruhu değişik dönemlere farklı yüzlere bürünüyor. Haçlı se
Birbirinden farklı anlayışlara, birbirinden farklı bakış açılarına, birbirinden farklı ortamlara sahip olmamız içimize çekilmeye, birbirimizle iletişim kurmamaya neden olursa orada bir s
Türkiye, dengesi büyük bir süratle değişen dünyada gücü nispetinde dik durmaya çalışıyor. Ve kim ne derse desin, bunca adaletsizliğin, zulmün, sinsiliğin ortasında, uluslararası si
18 yıldır Kral Abdullah tarafından yönetilen Ürdün, bölgenin gidişatındaki belirsizlikle paralel biçimde, İsrail'le her alanda derin işbirliğini sürdürüyor. Babadan ve büyük dededen
İslam âleminin gözbebeği Kudüs, ilk kez 638’de Hz. Ömer tarafından Müslümanların kontrolüne geçmiş, 1099’da I. Haçlı Seferi sonrası kaybedilmişti. Yaklaşık doksan yıl sonra Selah
28 Şubat'la ilgili El Cezire Türk'ten Semin Gümüşel Güner'e bir mülakat verdim. Dün geniş biçimde yayınlandı. Bugünkü yazımda oradan bir kısmını okuyucularımla paylaşmak istiyordum
İçimizin sıkılması, hayat enerjimizin düşmesi, ağzımızın tadının bozulması varlığı pay edemememizden sebep. Yokluğun mesuliyetini yüklenemeyip onu “haber” olarak tükettikçe duya
İçimizin sıkılması, hayat enerjimizin düşmesi, ağzımızın tadının bozulması varlığı pay edemememizden sebep. Yokluğun mesuliyetini yüklenemeyip onu “haber” olarak tükettikçe duya
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş sadece yönetim biçimini değil, “muhalefet sistemini” de değiştirecek. Yönetimde millileşme, muhalefeti de millet merkezli siyaset üretmeye zorlayacak.
Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihi ağırlıklı olarak bir darbeler tarihidir. Sistematik biçimde siyasal hayatı ve demokrasisi darbeler aracılığıyla kesintiye uğratılan Türkiye, çok d