Sosyal Medya

Güncel

Referanduma giderken - Turgay Bakırtaş

Türkiye, dengesi büyük bir süratle değişen dünyada gücü nispetinde dik durmaya çalışıyor. Ve kim ne derse desin, bunca adaletsizliğin, zulmün, sinsiliğin ortasında, uluslararası siyaset jargonuna hiçbir zaman girememiş “insanlığı” öncelemeye çalışıyor. Bu mücadelede eğer iktidarı/devleti bir şeye zorlayacaksak, bu yalnızca “şaşmaz bir adalet düzeni” olmalı. Türkler binlerce yıl boyunca adalet sayesinde tarih sahnesinde var oldular. Bu, esnemez, taviz verilemez, vazgeçilemez bir gerçek. Türkiye bu konuda yaralar aldı. Bu yaralar süratle tedavi edilmezse, yönetim biçimimizin ne olduğunun önemi kalmaz. Şahsi ikbal, kişisel hesaplar ya da gizli intikamlar uğruna birilerinin adaleti zedelemesine asla izin verilmemeli.



Kimi arkadaşlarım yorulduğunu, ülkenin sık sık seçim atmosferine girmesinden hoşlanmadığını söylüyor. Ben seviyorum. Neyi oylarsak oylayalım, seçim sürecinde neler yaşarsak yaşayalım, vuruşa vuruşa da olsa nihayetinde millet olarak bir karar alıyoruz. Karar almak güzeldir; yol çizmek, bir şeyleri değiştirmek, belki o arada kendine çeki düzen vermek insana huzur verir.
 
Ama yorulanları da anlıyorum. Az ya da çok, her cenahtan gereksiz, saçma, insanı çileden çıkartan ithamlarla muhatap oluyoruz. Åžuna oy veren böyledir, bunu destekleyen şöyledir, evet dersen ÅŸucusun, hayır dersen bucusun… Aslında bunlar da normal. DoÄŸru deÄŸil, medeni hiç deÄŸil ama normal; ABD’deki, Fransa’daki seçimlere bakın, millet birbirinin gözünü oyuyor. Ä°nsanların çoluÄŸuna çocuÄŸuna kadar hemen her ÅŸeyi propaganda malzemesi yapıyorlar. Nihayetinde herkes ama kendini ama milletini-devletini düşünerek doÄŸru ya da gerekli olduÄŸuna inandığı düzende yaÅŸamak istiyor; bunun için mücadele ederken yumruklarını her zaman nizami atmayabiliyor.
 
Bugün milletçe bir baÅŸka seçimin arifesindeyiz. Bu seçimi diÄŸerlerinden farklı kılan, Türkiye’yi kimin yöneteceÄŸine deÄŸil, Türkiye’nin nasıl yönetileceÄŸine karar veriyor oluÅŸumuz. Önümüzde iki seçenek var; ya sunulan teklife evet diyecek ve baÅŸkanlık sistemine geçeceÄŸiz, ya hayır diyecek ve mevcut düzenle devam edeceÄŸiz.
 
“Ä°nsanlar Anayasa deÄŸiÅŸiklik paketinin içeriÄŸini bilmiyor, filanca maddeler gereksiz, bu sistem diktatörlük getirecek” türünden eleÅŸtirilere kulak asmıyorum pek. Millet, bazılarının kuvvetle inandığı gibi cahil deÄŸil, neye oy vereceÄŸini çok iyi biliyor. Bu konuda geniÅŸ bir “anlamamazlık” hali yok. Karamsar ya da kararsız olanların çoÄŸu, baÅŸkanlık sistemi gelir ve baÅŸa “kötü” bir baÅŸkan gelirse diye endiÅŸeliler. Haklı ama büyütülmemesi gereken bir endiÅŸe bu. Ä°yi lider de kötü lider de her sistemde baÅŸa geçebiliyor. EÄŸer size “Aman yarabbi bu kiÅŸi nasıl baÅŸkan olabilir” dedirtecek biri çıkarsa, o kiÅŸi mevcut düzende de iktidara kavuÅŸabilir, bir kötülük yapacaksa bu düzenle de alasını yapabilir. 7 Haziran’da yalnızca (ve ilk defa) yüzde 12 oy aldı diye gevrek gevrek gülerek “Korkmayın la sizi asmayacağız, adilce yargılanacaksınız” diyen Selahattin DemirtaÅŸ’ın yüzde 30’la BaÅŸbakan olduÄŸunu düşünün. Çok mu iç açıcı bir Türkiye görüyorsunuz?
 
Diyeceğim o ki bir yönetim değişikliğine gidersek bu Türkiye için daha mı iyi olacak bilmiyorum, birlikte göreceğiz, ama daha kötü olacağı yönündeki iddialar gerçeklikten uzak. Zira tarihin akışının hızlandığı bir dönemde, o hızın gerisinde kalıyoruz. Bir şekilde gaza basmamız gerekiyor.
 
“Diktatörlük gelecek” diyenler var. EÄŸer diktatörlük “gelecek” bir ÅŸeyse neden on senedir sahiden de diktatörlük varmış gibi başımızın etini yediklerini birilerinin açıklaması gerekiyor. EÄŸer son 15 yılı baÅŸka bir ülkede yaÅŸamadıysam, eÄŸer baÅŸka bir ülkenin medyasını takip etmediysem, mevcut iktidara bugüne kadar yöneltilen en büyük eleÅŸtiri “tek adamlık” üzerineydi. Referandum öncesinde en çok altı çizilen ve üzerine oynanan kavram da tek adamlık düzeninin geliyor olduÄŸu. Öyleyse ÅŸunu soralım, dün mü yalan söyleniyordu, bugün mü yalan söyleniyor? Bir tek adamın daha da tek adam olmak için eski model tek adamlıktan yeni model tek adamlığa mı geçtiÄŸini söylüyorlar?
 
Neyse, meseleyi magazinleÅŸtirmeyi bırakıp devam edelim. Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸine karşı olanların bir baÅŸka önemli argümanı, evet çıkarsa çok ÅŸeyin deÄŸiÅŸeceÄŸi ama hayır çıkarsa hiçbir ÅŸeyin deÄŸiÅŸmeyeceÄŸi, mevcut iktidarın iÅŸine kaldığı yerden devam edeceÄŸi. EÄŸer referandumdan hayır çıkarsa, muhalefetin bu durumu iktidarı düşürecek güçlü bir rüzgâra dönüştürmeyecek numarası yapmasını geçelim bir zahmet. Ä°lk iÅŸlerinin “Ä°ktidar meÅŸruiyetini kaybetmiÅŸtir” diyerek ve iktidarın moral bozukluÄŸunu avantaja çevirerek erken seçimi zorlamak olacağını bal gibi biliyoruz. Bunu bir “kurnazlık” olarak görmüyorum ÅŸahsen. Ben de muhalefet olsam ve elime böyle bir fırsat geçse aynısını yaparım. Siyaset böyle bir ÅŸey. Sorun ÅŸu ki referandumdan hayır çıkarsa, birkaç yıldır zihnen buna hazırlanan Türkiye yine zihnen 40-50 yıl geriye gider. Ben bu açıdan baÅŸkanlığı bir tercih, bir seçim deÄŸil; mecburiyet olarak görüyorum. Özellikle son yıllarda yaÅŸanan geliÅŸmeler; PKK ve DEAÅž terörü, Suriye ve diÄŸer OrtadoÄŸu ülkelerindeki dipsiz karışıklıklar, Trump’ın baÅŸkanlığı, AB’nin dağılma belirtileri göstermesi, Rusya’nın güvenilmezliÄŸi, Ä°ran’ın bölgesel hesapları, Ä°srail’in sonsuz şımarıklığı, FETÖ ve 15 Temmuz, Türkiye’yi “direksiyonu çok daha sıkı tutmaya” itti. Bunun yolunun güçlü, içerdeki ve dışardaki meselelerin kolay kolay etkilemeyeceÄŸi bir liderlikten geçtiÄŸini görmemek için insan kör olmalı.
 
Peki, oylanacak Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi yeterli mi? Buna evet demek zor. Ama çok daha köklü ve saÄŸlam bir Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi de ÅŸimdiki siyasal yelpazeden çıkmazdı. Çıkmadı da zaten. Hemen her madde bin türlü tartışmayla, hatta yer yer sert kavgalarla oylandı. Bazıları tümden çıkarıldı, bazıları önemli ölçüde deÄŸiÅŸti. Dolayısıyla “sivil ve yepyeni bir Anayasa” ihtiyacı hâlâ baki, olmazsa olmaz. Åžimdi giriÅŸemediÄŸimiz bu büyük iÅŸe referandumdan hayır çıkması durumunda oluÅŸacak atmosferde baÅŸlayabilir miyiz? Güldüğünüzü görebiliyorum.
 
Türkiye, dengesi büyük bir süratle deÄŸiÅŸen dünyada gücü nispetinde dik durmaya çalışıyor. Ve kim ne derse desin, bunca adaletsizliÄŸin, zulmün, sinsiliÄŸin ortasında, uluslararası siyaset jargonuna hiçbir zaman girememiÅŸ “insanlığı” öncelemeye çalışıyor. Bu mücadelede eÄŸer iktidarı/devleti bir ÅŸeye zorlayacaksak, bu yalnızca “ÅŸaÅŸmaz bir adalet düzeni” olmalı. Türkler binlerce yıl boyunca adalet sayesinde tarih sahnesinde var oldular. Bu, esnemez, taviz verilemez, vazgeçilemez bir gerçek. Türkiye bu konuda yaralar aldı. Bu yaralar süratle tedavi edilmezse, yönetim biçimimizin ne olduÄŸunun önemi kalmaz. Åžahsi ikbal, kiÅŸisel hesaplar ya da gizli intikamlar uÄŸruna birilerinin adaleti zedelemesine asla izin verilmemeli.
 
Sözün özü, “ortalık karışık” ve bizim acelemiz var. Arif Nihat Asya’nın o ünlü Fetih Marşı’nda söylediÄŸi gibi: “Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaÅŸtasın?”

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.